8. Bölüm - Prens

21.5K 1.2K 22
                                    

Keyifli okumalar. Multimedia çok tatlı değil mi?

''Yağız Ali Karaca. 14 Nisan 2012 doğumlu. Anne adı Lale baba adı Kadir. İzmir'de doğmuş. Ailesi maalesef trafik kazasında ölmüş. Eminim ki çocuğu da kendisini babası diye tanıtan adam onu çalıştırıyordu. Siz eğer ifadenizi verdiyseniz gidebilirsiniz. '' Polis memuru konuşmasını bitirip çıkacakken Müdüre içeri girip adamı durdurdu. Yanındaki bakıcının girmesini bekledi.

'' Bir şikayette bulunacaktım. Ben ... Çocuk Esirgeme Kurumu Müdürü Reyhan Çolak. Bu kadın daha yeni işe başlamıştı fakat çocuklara şiddet uyguladığı ortaya çıktı.''

Bir saat kadar sonra işleri bitmiş Baran çocuğun psikolojik kontrolünü yapmak için karakoldan da izin alıp gerekli işlemleri yapmıştı. Biraz uğraştırsa da sonunda Barlas'ın evine doğru yola çıkmışlardı.

Polislere evlatlık meselinden bahsetmemişlerdi. Sadece Baran'ın incelemelerine göre - ki öyle bir şey yoktu. Sadece kardeşine güvenmişti- çocuk ağır bir travma geçirdiğini öne sürmüştü. Polisler pek sıcak yaklaşmasa da Baran Kurumda yaşadığı olayların da onu etkilediğini anlatıp Sadece bir günlük rapor tutturmuştu. Pek yaşanan bir olay olmadığı için üçünün de bilgilerini almışlardı.

Sokakta kendini çocuğun babası olarak tanıtan adam ise kayıplara karışmıştı. Gece ve adamın başında hırkasının şapkası olduğundan yüzü de tanınmıyordu. Fakat hala araştırmalar sürüyordu.

Barlas arabayı çalıştırıp arkada oturan karısına göz kırptı. '' Bak Yağız bizimle.'' Cansu yüzünde kocaman bir sırıtışla karşılık verdi. Gözleri ışıldıyordu mutluluktan. Fakat çocuğa acımıyor değildi. Yaşananlara hiç bir tepki vermemişti. Sakince Barlas'ın omzunda yatmış, boş gözlerle olayları izlemişti.

Adeta bir yelkenli gibi deniz onu ne tarafa sürüklerse oraya gidiyordu. Sorgulamadan. doğrusu üç yaşındaki bir çocuk neyi sorgulayacaktı. Tam üç yaşında sayılmazdı iki ay sonra Nisan'da dört yaşına girecekti. Fakat minyon tipliydi. Aynı benim gibi diye düşündü Cansu. Küçükken az sıkıntı çekmemişti boyuyla. Şimdi de biraltmışbeş var yada yoktu. Kafası Barlas'ın göğüs hizasındaydı. Az değil neredeyse yirmi santimetrelik bir boy farkı vardı aralarında.

Cansu çocuğun hiç ses çıkarmamasına üzülüyordu. Tanımadığı insanların arabasında , nereye gittiğini bilmeden oturuyordu. Onun yerinde olduğunu düşününce ürperdi. Kendilerine güvenmişti belki. Sonuçta onu kurtarmışlardı.

Gözlerini kolundaki saatine çevirip daha bir iki olduğunu görünce gülümsedi. Belki onu mutlu edebilecek bir şeyler yapabilirdi. Aldıkları kitapları okuyup onun biraz daha açılmasını sağlayabilirdi. Onun aklından geçenler buydu, fakat Yağız'ın ne kadar içine kapanık bir çocuk olduğunu daha fark edememişti.

*******

Barlas eve gelip arabayı garaja park etti. Evlerinin hemen yanında arabasının dışarıda kalmaması için yaptırmıştı bunu. Karşısında duran açık sarı renkli eve baktı. Kesinlikle huzur içeride saklıydı. Her işten geldiğinde karısının kokusunun sinmiş olduğu evi ciğerlerine kadar soluyup,bir kere daha ne kadar şanslı bir adam olduğunu düşünürdü. Kendisine çok bağlı bir eşi, huzurlu bir yuvası vardı. Evlilikte aşk varsa ona göre hiçbir şey yıkılmazdı. O zaten karısına deliler gibi aşıktı.

Sabah abisinin bahsettikleri geldi aklına. Siz çocuk düşünüyor muydunuz? kesinlikle diye geçirdi içinden. Kendi canından kendi kanından minik bir bebek. İki kişilik ailesi tamamlanır evlerine neşe getirirdi. Hem kendisi değil miydi senden çok iyi baba olur diyen? Ne için böyle bir yanılgıya vardığını çözememişti.

PrensHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin