Bölüm On Dört: Jeon Jungkook'un Bekleyişi

6.9K 713 831
                                    

Billie Eilish - when the party's over

Jeon Jungkook / Aralık 2018

Yoongi hyungun söylediği her şeye uyarak içimde büyümesine engel olamadığım büyük umutlarımla kendime yeni bir numara almış -Jimin diğerini engellemişti.- ve Jimin'in bana attığı ilk mesajların aynısını atmıştım.

Zamanı geriye alabileceğime inanıyordum,
En azından o an için.

"Hyung ellerim titriyor!"

Telefonumu koltuğa atıp gümbürdeyen kalbimle Yoongi hyunga döndüm. Yüzündeki onaylamaz gülümseme genişlerken üflersem uçmayı bırakın galaksiden çıkacak olan incecik bedenini kendime çektim.

"Sen olmasan ben n'apardım?"

Elini saçlarıma atıp karıştırdıktan sonra beni ittirip koltuğa bedenini attı. Biraz olduğum yerde zıplayıp (yirmi bir yaşında, bir seksen beş boyunda ve yetmiş üç kilo bir ayı olmam buna engel değildi) koltuğa, yanına, çöktüm.

Lisede ilk kez sevdiği kişiye yazan bir aptal aşık gibi hissediyordum. Kesinlikle kötü hissettirdiğini söylenemezdi. Sikeyim, Park Jimin'e çok aşığım!

"Jungkook biliyorsun olduğun yerde daha fazla zıplarsan babanın tonlarca para verdiği bu koltuğu kıracaksın."

Bedenini bana döndürüp elini omzuma bastırdığında yüzünde oluşan sahte sinirli ifadeyle durup kocaman sırıtışımla gözlerinin içine bakmıştım. Bir süre sonra gözlerini kaçırıp başını iki yana salladığında kıkırdamıştım.

"Ah çok sevimlisin Kook, ciddi kalamadım!

Ayrıca hemen sevinme, çocuk tekrar senin kollarına atlayacak da sanma. Her an senden kendini geri çekecek. Tekrar güvenene kadar tereddütleri devam edecek hatta güvense de bitmeyecek."

Başımla onu onayladığımda tüm bunlara kendimi hazırlanmış hissediyordum. Jimin'e her şeyimi sunabilirdim. Elimden gelen her şeyi.

"Mesajlarınızı okudum ve tüm fotoğraflarınıza baktım. Bir de senden ayrıldıktan sonra çekilen toplu bir fotoğrafta gösterdin çocuğu. Yıkılmış."

Dudaklarımı dişleyip başımı önüme eğdim. Bundan birkaç gün önce dans akademisinin paylaştığı bir toplu fotoğrafta herkesten bir adım önde duran güzel sevgilim vardı. Bir akşam yemeğinde onu çektiğim fotoğrafla karşılaştırmıştım.

Yemek yediğimiz fotoğrafta elindeki şarap kadehi, sarı ve loş olan ışığın altında parıldayan yumuşak çizgili yüzü, kocaman gülümseyişi ve kızıllık bulaşan tombul yanaklarıyla oldukça mutlu gözüküyordu. O anın hala her saniyesi aklımda.

Mutfakta benim için hazırladığı yemeği yerken telefonu almış ve özenle hazırladığı masanın önünde elindeki her an düşmeye meyilli şarap kadehiyle rahat ve huzurlu gözüküyordu. Tıpkı evindeymiş gibi. Ama evi bir beton ve tuğlalardan oluşan bir yer değil de benmişim gibi.

İkincisindeyse yüzü bulanık olsa bile gülümseyişi fazla zorlamaydı, yanakları ve yüzü sönmüş teni sanki soluklaşmıştı. Sanki değil, öyle olmuştu. Benim yüzümden.

"Hey Jungkook, her Jimin konusu açıldığında ağlayacaksan oynamayalım. Bu çocuğun kalbini kazanmak istiyorsan önce kendinden emin olacaksın!"

Ellerimi yukarı kaldırıp ıslanmış yüzüme rağmen büyükçene gülümseyip burnumu çekmiştim.

"Hah şöyle gülümse bakalım. Her şey yavaş da olsa yoluna girecek."

Here With You | KookMinWhere stories live. Discover now