Bölüm İki: Jeon Jungkook'un Prestiji

9.6K 981 1.1K
                                    

Jeon Jungkook / Aralık 2018

Hikayemizin neresinde kalmıştık, sanırım tam olarak bir piç olup Jimin'i önyargılarımla kirlettiğim kısımdaydık.

Bu dünyadaki en sik kafalı insan olabilirdim. Olabilirdim değil, öyleydim. Bunlar birkaç ay sonrası için bir hiçti.

Birkaç gün boyunca Hoseok hyungun ağzıma sıçmasıyla geçmiş. Onu zor bela evime gelmeye ikna etmiştim. Şimdi ise koltukta oturmuş ayaklarını üzerime uzatan Hoseok hyung üç tane iki buçuk litrelik sprite alırsam benle konuşmayı kabul etmişti.

Gözlerim televizyona daldığı sırada aniden titreyen telefon ile hafifçe yerimde zıplayıp nereden geldiğini bulmaya çalıştım. Benimle aynı andan arayışa girdiği için yere kapaklanmamızı anında gerçekleştiren Hoseok hyungun bacağıma tekme atıp koltuğun arasına giren telefonuma baktım.

Gözlerim irileşirken hiç beklemediğim bir şekilde Jimin'den mesaj vardı. İçimi sıkıntı kaplarken bildirimlere dokunup açtım.

Park Jimin;

Selam Jungkook

Atkın bende kaldı sana nasıl verebilirim diye soracaktım

"Kim mesaj atmış?"

Üstüme çıkmaya çalışan hyungumu ittirip bağırıp koltuğa tekrar oturdum.

"Küçük Jimin'in."

Gözlerimi devirdiğimde Hoseok hyung hızla yanıma atlayıp telefonu elimden çekmişti. Ayağa kalkıp odadan koşarak çıkana kadar ne yapmaya çalıştığının farkında bile değildim. Mesaja kendi cevap verecekti!

"Hoseok hyung gel buraya!"

Bağırışımla lavabodan kilit sesi gelmişti. Sahte bir ağlamayla koridorda oturdum ve kıyıya vuran balıklar gibi çırpınıp sızlandım.

"Seni mahvedeceğim adam! Öldün sen."

Tekrar bağırıp kollarımı birbirine doladım. Bir süre evimdeki her şeyin ne kadar düzgün göründüğünde bakıp içimdeki rahatlama hissiyle biraz sakinleştim.

Bu his Hoseok huyungun banyodan çıkıp sanki bir halıymışım gibi suratıma bakmadan telefonumu kucağıma atıp geçmesiyle son buldu.

"Jeon Jungkook artık bir randevun var. Bugün saat sekizde ve şehirin dışındaki büyük restoran-"

Koşarak yakasına yapıştım.

"Bana sakın eski lunaparkın yanındaki deme."

Yalvarır gibi çıkan sesimle dilini şaklatıp beni tamamen çileden çıkardı. Park Jimin ile bir randevuya çıkmamı, ona kibar olmamı ve akşam yemeğine çıkarmamı söylüyordu. Yapacak mıydım, ah hayır, hayır ve hayır.

"Jungkook sana yemin ederim tüm evini dağıtırım. Önce yatağından başlarım. Hem belki çoraplarıma yastığına bile basabilirim. Sonra dolabına gider ve o kıyafetlerin tamamanı karışık asarım. Banyoya gidip diş fırça-"

Elimle ağzını kapattım. Düşüncesi bile tüm vücudumu karıncalandırıyordu. İğrenç, iğrenç, iğrenç!

"Tamam, lanet olsun tamam."

Memnun bir gülümsemeyle benden uzaklaştığında umutsuzlukla sızlanmıştım. Park korkutucu derecede sevimli Jimin ile bir randevuyu evim ve benim akıl sağlığım için kabul edecektim.

"Çık git evimden, Sprite falan da almıyorum sana."

Onu iteklediğimde orta parmağını gösterip montunu alıp çıkmıştı. O tuhaftı, gerçekten.

Here With You | KookMinWhere stories live. Discover now