seventy two

2.2K 182 27
                                    

"Son beş dakika!"

Kim Soo hyungun sesini duymamızla dördümüz birden titremiştik.

"Çokta abartılacak bir şey değil."

"Kesinlikle."

"Altı üstü beş yüz yetmiş iki kişinin önünde bir gösteri."

Eun'un söylediği ile yüzlerimiz donakalmış, gözlerimiz faltaşı gibi açılarak birbirimize sabitlenmişti.

"Şuan kesinlikle daha az heyecanlı değilim."

Sang siyah takım elbisesine ait ceketinin cebine koyduğu lavantaya dokunarak ofladı.

Grubumuzda bir lider seçimi yapmamıştık. Cho Hee genel olarak idari işlerimizle ilgilenirdi. Ayrıca bizi toplayıp birleştiren de oydu. Belki de bu yüzden işi söze dahi dökmeden onu bu göreve terfi etmiştik.

Ama şuan o güzel yüzüne baktığımda hatlarının gergin, kaşlarının çatılmış ve gözbebeklerinin hareketli olduğunu görebiliyordum.

Eminim ki bir şeyler söylemek istiyordu ama öyle gergindi ki hareket bile edemiyordu.

Bu durumda insiyatifi elime aldım.

"Sakin olun."

Eun ve Sang'ın hala devam eden yakınmalı tartışmasını bölüp konuşmuştum.

İkisi birden susup bakışlarını üzerime çevirdiler. Cho Hee'de kendini zorlayarakta olsa başını parmaklarından kaldırıp bana çevirebilmişti.

Gülümseyerek hepsine teker teker baktım.

"Haftalar dahi değil, değil mi?"

dedim.

Anlamamış şekilde yüzüme bakıyorlardı. Gülmemek için yanağımın içini ısırdım.

"Aylarca çalıştık! Aylarca. Bunun. Üzerinde. Çalıştık. Şimdi karşıma geçipte nazlanmayı bırakın. Elbette ki başaracağız!"

Soğuk su etkisi yaratan konuşmam onları kendine getirmiş gibi görünüyordu. Gözlerinde dinen heyecanları ve ışıklarını cömertçe salgılayan güneş gibi doğan cesaretlerini görebiliyordum.

Sang omzuma bir beşlik vurup

"Haklısın adamım."

dedi.

"Bu kadar kasmaya gerek yok. Hem malum, kim bize direnebilir ki?"

"Konumuzun bununla bir alakası olmasa da, ben de katılıyorum."

dedi Eun neşeyle. Ve elini havaya kaldırıp

"Nerede bu Perfect Four???!"

diyerek bağırdı.

Sang ile birlikte ona yaklaşırken Cho Hee'nin de hafiflemiş yüzü ve yumuşak gülümsemesi ile bize doğru yaklaştığını görmek içimi rahatlatmıştı.

Parlayan gözlerini üzerime çevirerek uzunca baktı. Teşekkürünü hissetmiştim.

Karşılık olarak içten bir gülümse yolladım ona. Birbirimize destek olmalıydık. Bu bir takım işiydi.

"Müzik kulübü! Sahneye!"

Dördümüz aynı anda derin bir nefes alıp, kızarmış yanaklarımızla gülümsedik.

"Halledelim şu işi!"

dediğimde hepsinin gözlerine tek tek baktım. Gülümsüyorlardı ve kendilerinden emindiler. Bu beni de kendime getirmişti.

"Halledelim!"

diyerek bağırdı Sang ve havalanan bukleleriyle sahneye doğru koşmaya başladı. Bizde aramızda onun bu haline gülüp arkasından takip ettik.

Sonunda,

her şeyi birkaç saat içerisinde bitirmiş olacağım.

Devam et Jeon.

Ve şu işi güzelce sonlandır.







sorun değil ; jjkWhere stories live. Discover now