sixty

2.7K 244 27
                                    

Uzaktan görünen servise doğru ilerlerken Min Youn, diğerleri ve kızların bize bakarak gülüştüklerini de görebiliyorduk.

Onlara kızmak ya da teşekkür etmek arasında gidip geliyordum. Sonuçta dediğim gibi bu hayatımın en güzel günlerinden biri olmuştu.

Servise vardığımızda önce Cho Hee  ardından da ben içeri girdik.

Kimse ses çıkarmadan telefonları ile uğraşıyordu. Bu sırada Cho Hee konuştu.

"Neden bir anda gözden kayboldunuz? Hemde hepiniz."

Rae Mi ona cevap verdi.

"Biz daha önce de sana bahsettiğimiz mağazaya girdik. Gelmek istemediğini söylediğin için sana bir şey demedik."

Resmen kestirip atmıştı. Cho Hee erkeklere döndüğünde Han Seok

"Konsolların bölümüne gittik. Her zaman dolu olduğunu biliyorsun. Acele etmemiz gerekliydi."

diyerek ellerini iki yana açtı ve "durum bu" pozu verdikten sonra telefonuna geri döndü.


Vay canına ne inandırıcı bahaneler ama!

Cho Hee

"Pek ikna olmadım ama, neyse."

dedi ve gözlerini devirerek koltuğuna oturdu. Ben de Min Youn'un yanındaki yerimi almıştım.

Bundan önce herkese "bunu sonra görüşeceğiz" diyen bir bakış atmayı da es geçmedim.

Youn yanımda sırıtıp duruyor ve sanki olanları anlatmamı istermişcesine gözlerimin içine bakıyordu.

En sonunda dayanamayıp ona döndüm ve sessiz ama baskılı bir tonda

"Bu ne cesaret hala yüzüme bakabiliyorsun!"

diye çıkıştım. Kıkırdadı.

"Neden bakamayacakmışım? Ayrıca ne kadar eğlendiğini ve şu an ne denli tatmin olduğunu da biliyorum Kook. Yeme beni."

diyerek omzuma vurdu.

Gözlerimi devirerek yanaklarımı dişledim. Cevap vermemiştim çünkü haklıydı. Ama bunu bilmemeliydi. Yoksa bu yaptıklarının sonu gelmezdi.

Birkaç dakika daha bekledikten sonra koçta servise bindi ve servis kalktı. On beş dakikanın ardından okula dönmüştük.

Servis durduğunda koç kapının yanındaki yerini aldı ve teker teker yüzlerimize baktı.

''Bu dönemde iyi iş başardık çocuklar. Sözünüzde durdunuz ve beni gururlandırdınız. Hepinize teşekkür ederim. Gidin ve rahatça dinlenin, gezin, istediğiniz her şeyi yapın. Gelecek yıl ve her zaman, kapımın size açık olduğunu biliyorsunuz. Yanıma uğramayı unutmayın."

dedi ve güldü. Bizlerde koltuklarlarımızdan kalkıp tüm gücümüzle bağırdık.

"Teşekkürler koç! Bizi sen yetiştirdin!"

Çantalarımızı sırtladık ve koç ile teker teker vedalaştıktan sonra servisten indik.

Dış kapıya doğru hep birlikte gülüp eğlenerek yürüdük ve sonra birbirimiz ile de vedalaştık.

Bu bir son gibi olmuştu. Aslında öyleydi de.

Yılın haftalar süren basketbol birliği macerasının sonu.

Mutlu bir şekilde evin yolunu tuttum. Bu işi başarıyla tamamladığım için içim huzur doluydu ve gururluydum da.

Yan kavşağa vardığımda arkamdan birinin koşarak geldiğini duydum.

Arkamı döndüğümde Cho Hee'yi gördüm. Nefes nefese yanıma geldi.

"Jungkook-ah sana söyleyecek bir şeyim vardı ama kızlarla vedalaşırken baktım ki çoktan gitmişsin."

Durdu ve soluklanmak için ellerini dizlerine koyarak derin nefesler aldı.

"Üzgünüm."

dedim.

"Ne söyleyecektin?"

Nefesini düzeltti ve doğruldu. Bir süre sessizce yüzüme bakarak bekledi. Sonra gülümsedi.

"Bugün gerçekten inanılmazdı. Teşekkür ederim."

Hızla yüzünü yüzüme doğru yaklaştırdı. Yanağımda bir yumuşaklık hissetmiştim.

Sonra da aceleyle geldiği yolu geri dönen ayak seslerini duydum.

Az önce beni öpmüş müydü o?




sorun değil ; jjkWhere stories live. Discover now