sixty eight

2.1K 174 10
                                    

Gösterimize henüz üç saat vardı. Sang biraz olsun kendini salmış, bu sefer piyanonun değil masanın üzerine yığılmış yatıyordu.

"Çok.. yoruldum."

Esneyerek konuştuktan sonra gözleri yaşardı.

"Sana fazla zorlama dedim."

Gözlerinin içine bakıyordum.

"Bir buçuk aydır zaten aynı şeyleri tekrar edip durduk Sang. Hepsini biliyorsun."

Ayağa kalkıp yanına gittim ve omuzlarına abandım.

"Şimdi kanepeye geç ve biraz kestir. Bu suratla sahneye çıkamazsın."

Sang iç geçirerek ayağa kalktıktan sonra gülümseyerek bana baktı.

"Sağol dostum."

Ben de gülümseyerek

"Sorun değil."

dedim.

O kanepeye uzanmış uyumaya hazırlanırken ben de kapıya yöneldim.

"Youn'un gösterisini izlemeye gidiyorum. Yarım saate dönerim."

Çoktan kıvrılıp, kendini mışıl mışıl bir uykuya hazırlamış Sang bey sadece elini güle güle anlamında salladı.

Onun bu haline gülümsedim. İyi bir iş çıkarmak istiyordu. Ama bunu yaparken sağlığını da düşünmeliydi.

Kapıyı yavaşça kapatıp, koridorda ilerlemeye başladım.

Her yer farklı tasarımlar, kostümler ve temalarla doluydu.

Bazı standlar yiyecekler sunarken, bazıları kulüp eşyalarını satmaya çalışıyor, kimileriyse sihirbazlık gösterileri yapıyordu.

Bunları izleyerek ilerlerken dans odasını fark ettim. Cho Hee ve Eun şuan orada prova yapıyorlardı.

Aslında izlemeyi çok istiyordum. Ama Youn'un gösterisini kaçıramam. Bu daha önemli.

Saatime bakıp adımlarımı hızlandırdım. Eskrim kulübünün önünde durduğumda hala beş dakika vardı.

Rahatlamış bir şekilde nefesimi verip içeri girdim.

Youn'un kaskını takarak hazırlandığını gördüğümde arkasından yaklaşıp kollarımı boynuna sardım ve onu yere attım.

"Kaybettin!"

Onun sanki bir çocuğa bakıyormuş gibi sevecen yüzüne bakıyor bir yandan da gülüyordum.

Yerden kalkıp popoma sert bir tekme savurdu.

"Demek izlemeye geldin."

"Saçmalama. En yakın arkadaşımın gösterisini nasıl kaçırabilirim?"

"Aaaah duygulanıyorum."

derken omzumdaki kolu ile birlikte bir sağa bir sola yaylanıyorduk.

"Min Youn! Hemen perde arkasına geç! İki dakikaya başlıyorsun!"

Duyduğumuz komutlu sert ses üzerine Youn beni bırakıp sahne arkasının giriş kapısına doğru alelacele ilerledi.

Kaçırmadan omzuna bir yumruk attım ve

"Hallet şu işi!"

diyerek bağırdım.

Kapının önüne geldiğinde son bir dönüş yaparak güldü ve elini başına getirerek "derhal komutanım" selamını çaktı. Sonra da siyah kapının ardından kayboldu.

Ben de kulüp odasından çıkıp sahne koltuklarına doğru ilerledim.

İkinci sırada bulunan boş bir yer bulup oturdum. Park Sojun hyungun açılış konuşmasını dinlerken biraz arkada hazır bekleyen Youn'u görebiliyordum.

Ona fighting işareti yaptıktan sonra yeniden Sojun hyunga döndüm.

Neden çocuğunun anaokulu gösterisini izlemeye gelmiş bir baba gibi hissediyorum?




sorun değil ; jjkWhere stories live. Discover now