fifty six

2.8K 238 11
                                    

Rwong'a vardığımızda hepimiz delice acıktığımızı hissedebiliyorduk. Oyalanmadan servisten inerek yemek bölümüne gitmek üzere asansör ve yürüyen merdivenlere doğru koşturduk.

Yemek katına çıktığımızda herkesin istediğini tabildot olarak alması ve balkonda buluşmasını kararlaştırdık.

Youn ve ben kızarmış et ve yumurtalı ramen bölümüne koşup sipariş verdikten sonra beklemeye başladık.

Youn imalı imalı yüzüme bakıp gülüyordu. Daha fazla dayanamayıp

"Ne var?"

diye sordum.

"Hiç."

diyerek siparişi getiren görevliye teşekkür etti ve balkon kısmına doğru ilerledi. Ben de aynısını yapıp onu takip ederken ne amaçladığını düşünüyordum.

Bugün kesinlikle bir derdi vardı ve bir şekilde bana patlayacak gibi geliyordu ama ne olduğunu henüz bilmiyordum.

Yavaş yavaş herkesin gelmeye başladığı masadaki yerimizi aldık. Bu sefer ben Youn'a tuhaf tuhaf bakıyordum. Ama fark etmesine rağmen aldırış etmiyordu. Ben de olacak neyse beklemeye başladım ve bakışlarımı düzelttim.

Herkes toplandığında ve koç kendi yemeğine çatalı batırdığında bizde yemeye başlamıştık.

Cho Hee karşı masada, soldan üçüncü sandalyede oturuyordu. Eğer koçun fark edeceğini bilmesem yemeğini yerken onu izlemeyi çok isterdim. Ama yapmadım.

Yemek bir çok espri ve kahkahalar, gülüşler arasında bittiğinde herkes eğlence alanına gitmeyi öne sürdü. Rwong'un bahçesinde kocaman bir fuardı burası. Çılgınca bir yerdi.

Büyük demir kapıdan geçtiğimizde herkes farklı bir yöne doğru koşarak aniden gözden kayboldu. Buna Youn ve bizim ekipte dahildi.

Şaşkınca etrafıma bakarken benimle aynı şekilde olan Cho Hee'yi fark ettim. Gözlerimiz buluştuğunda birbirimize doğru ilerledik.

"Herkes nereye kayboldu?"

"Hiçbir fikrim yok."

Birkaç dakika öylece etrafa baktıktan sonra yeniden birbirimize döndüğümüzde ikimizde kıpkırmızı olmuştuk.




Ne yaptıklarını sanıyorlardı bunlar? Bize bir randevu mu ayarlamışlardı?

Servise döndüğümüzde hepsini bir bir öldüreceğim.




İçten içe kendimi yiyip onlara yapacağım eziyetleri düşünürken bir ses duydum.

Cho Hee kırmızı yanaklarının aydınlattığı gülüşü ile birlikte

"Madem öyle, birlikte gezelim mi?"

diye soruyordu.

Onun bu huyunu seviyordum. Utanç duyduğumuz bir an yaşadıktan sonra bir şey olmamış gibi yine neşeli bir halde durumu toparlayabiliyordu.

Ve bu gerginliğimi alıp beni rahat bir ortama bırakıyor, daha çok kendim olmama izin veriyordu.

Bu yüzden memnundum. Bu birbirimizi tamamlama işinden memnundum.

Planlarıma kısa süreliğine bir şerit çekerek gülümsedim ve başımı salladım.

"Olur."








sorun değil ; jjkWhere stories live. Discover now