5- RUJ

4K 250 47
                                    

KEYİFLİ OKUMALAR!

Sabah 9'da o küçük restorandaydım. Daha çok ev yemeklerinin piştiği bir yerdi burası ve elemanların hepsi benden yaşça büyük insanlardı.

Sipariş verilen yemekleri götürüp güler yüzle karşılık alınca mutlu olmuştum. Beni işe alan adam "Buranın müşterileri daimidir. Hepsi etraftaki dükkanlarda çalışan insanlardır ve yemek yedikten sonra mutlaka çay içerler." demişti. Söylediği gibi de olmuştu. Yemek yiyen insanların boş tabaklarını önlerinden alırken "Çay ister misiniz?" diye sorduğumda neredeyse hepsi evet, olur diye cevap vermişti.

Küçük bir dükkan olmasına karşın müşterileri çoktu ve ben o yoğunlukta ne yapacağımı gerçekten şaşırmıştım. Bir yandan sipariş alıyor, bir yandan siparişleri götürmeye uğraşıyor ve bir yandan da toplamaya çalışıyordum. Akşam 5'e kadar aynı yoğunluk devam etmişti. 5'ten 8'e kadar ise dükkanı tek tük müşteriler dolduruyordu.

Paramın günlük olarak verilmesinde anlaşılmıştı. Saat 8'de paramı aldıktan sonra siyah deri ceketimi giyerek oradan çıktım. İşe giderken takıp takmamayı çok düşündüğüm ama takmadığım siyah şapkamı kafama geçirdim ve çantamdan sigaramı çıkarıp bir tanesini dudaklarımın arasına aldım. Şu an tam olarak serseriler gibi görünüyordum. Arada bir canım sıkılınca sigara içerdim. Paketi arka cebime koydum. Parlak kırmızı rüzgar çakmağımı da ateşleyip sigaramı yaktım.

Dumanı yavaşça ciğerlerime doldururken rahatladığımı hissedebiliyordum.

İçime çektiğim duman ciğerlerimin tümünü dolaştıktan sonra dudaklarımın arasından ince bir tabaka halinde çıkıp havaya karıştı. Sigara dumanını ruhlara benzetiyordum. Soluk, zayıf ve cansız.

Bu da sanırım kendi ruhumun bu şekilde olduğunu hissettiğimdendi.

Adımlarımı atarken Aren'i düşünüyordum. Onu ilk gördüğüm gece bana olan bakışlarını, sevgili rolü yaparken takındığı sahte gülümsemelerini, ona benim hakkımda bir şeyler anlatırken ne kadar meraklı olduğunu, eve girdiğimiz anda ben yokmuşum gibi davranışlarını ve en çok ta bütün bunların sebebinin ne olduğunu... Sonra dün akşamı hatırladım.

Ne demişti?

"Burada olma sebebin sandığından daha tehlikeli kızıl."

Ben ne yapmıştım?

Sadece gözlerinin içine bakarak bir anlam aramıştım.

Bana olan bakışlarındaki duyguları çözümlemek için aşırı derecede dikkatli bakmıştım ve gözlerini benden kaçırdığı anda bir duygu yakalayabilmiştim. Acıma duygusu.

Bunu gördükten sonra onu üzerimden itmiş ve odaya girip kapıyı kapamıştım.

Eve yaklaştığım hissine kapılırken bu düşünceler hala beynimi kemiriyordu ve hiçbir şey anlamıyor olmam canımı sıkıyordu.

Bir insan neden bir kızı durduk yere evine alır ve durduk yere onunla sevgili rolü yapar? Etrafına bakmalarından anlaşılıyor ki bizi sevgili olarak bilmesi gereken kişiler var. Ama onlar kim?

Mira denen kız hesap sorduğuna göre o değil. O zaman kim? Başka kimler var?

Kapının önüne gelene kadar bunları düşündüm ama yine bir sonuca varamadım. Tam zile basacakken bazı sesler işitmeye başladım ve elim tam zilin hizasında durdu.

"Aren saçmalıyorsun. Bu... bu onu bile bile ölüme götürmek demek!"

Tanımadığım sesleri dinlemeye koyulurken elimi yavaşça indirdim ve daha iyi duyabilmek için kulağımı kapıya yaklaştırdım.

MAHZEN: Kızıl AnkaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin