10-Galaxy

95 9 16
                                    

Sonraki bölüm final diye biraz uzun yazdım. Umarım beğenirsiniz arkadaşlar^^ Hikayenin sonunda bir şey açıklayacağım.

Elimde, yıl sonu gezisinin broşürleri etrafta dolaşıyordum. Beni önemsemeyerek geçen bedenler, omuz çarpan insanlar tenimi güneşten daha çok acıtıyordu

Güneş ise bunun farkında değilmiş gibi, ağaçların arasından son ışıklarını yansıtıyordu. Giderken bıraktığı sıcak hava etrafta nahoş bir ortam yaratırken, bir yere oturup bu havanın tadını çıkartmak istiyordum. Ama hayatın adil olmadığını söylemiştim, hatırlıyor musunuz? Bu da o anlardan biriydi. Elimdeki posterleri kesinlikle bitirmem lazımdı çünkü  Bu posterleri dağıtırsam, okulun bana verdiği kamu hizmeti cezası bitiyordu.

'Deniz, kum güneş, mükemmel bir tatil! Herkes bekleniyor!'

Sabahtan beri asla rüyamda bile göremeyeceğim bu tatilin reklamını yapıyordum. Tanrı biliyordu ya , bu tatile parası yüzünden gidemeyecek tek kişi bendim bu okulda. Zengin ve hiç bir şey umurlarında olmayan bu çocuklar arasında ne yaptığımı ben de bilmiyordum hyung.

Kimsenin merhamet duygusu yoktu mesela. Çünkü zaten küçüklükten beri,  birisini ezme üzerine kurulmuştu hayatları. Sokak hayvanlarını tekmelediklerini görmüştüm birkaç defa. Benim zarar veririm diye dokunmaya korktuğum kedi yavrusu, onlar arasında can vermişti. Kedi miyavlaması, onlar için zevkti galiba. Hiç birini anlamamıştım hyung. Aslında ben yardıma muhtaç değildim. Onlar kadar param olmasa da normal düzeyde denebilecek kadar burs alıyordum.İstediğim okuma kitaplarını alabilirdim

Sonra orada onu gördüm. Gökyüzü çocuk..., yıldızları kirpiklerinde saklayan çocuk, Gece olmamasına, güneşin en çok parladığı saat olmasına rağmen ; ay ışığını saçlarında her daim görebileceğiniz çocuk.

Gökyüzü çocuğun üstüne şimdi , kendisine ait olmasına rağmen gökyüzü ile paylaştığı ay parçaları değil, güneş ışınlarının sıcak ve nazik ışınları yansıyordu.  İlk defa gördüğüm bu görüntü karşısında , adeta dilim tutulmuş ve ne diyeceğimi şaşırmıştım.

Göz yaşlarımı alıp onları sımsıkı kucaklayalı tam 1 hafta geçmişti. Gökyüzünü tam 1 hafta izlememiş, Ay'ı 1 hafta görememiştim. Şuanda ise gecem gökyüzüne karışmış bir şekilde seni izliyordum hyung.

Dalgınlığım beynime de çarpmış olacak ki yanıma geldiğini bile farketmemiştim. Çok aptaldım hyung. Elimdeki kağıdı alıp giderken bile ne yaptığını anlamamış ve arkandan neden elimdeki kağıdı aldığını düşünmüştüm. Tabi ki bu düşünce elimdeki kağıdın gezi planı için olduğunu hatırlayana kadar sürmüştü.

Görüş açıma Taehyung girene kadar sanırım öylece beklemiştim hyung. Çünkü bu bekleyiş , Taehyung ın kafama vurup "Neden dağıtmıyorsun aptal"demesi ile son bulmuştu  .

Aptal olduğumu söylemiştim değil mi hyung? İşte nedenlerimden birisi karşımda duruyordu. Taehyung a gülümseyip, geldiği için mutlu olmuştum. Sanırım bunu beklemiyordu ki kısılan gözlerimi gördüğü an bir an nefesini tutup sessizce beni izlemişti.

Sonuçta Taehyung senden sonra tanıştığım tek arkadaşımdı. Mutlu olmamam için sebep yoktu hyung. Taehyung ın Jungkookun sevgilisi olduğunu bilseydim yemin ederim onunla konuşmazdım hyung. Bana zarar verdiğini ve vereceğini bilseydim,ben gülerken ellerini gezdirdiğin kısılan gözlerimi bir tek sana gösterirdim.Gülümsememi sadece sana bahşederdim.

İnsanlara güvenme demiştin. Sana kendi benliklerini gösterdiğini zanneder, halbuki ruhlarının büyük bir parçası olan o şeytanımsı taraflarıyla tanışırsın demiştin. Herkes öyle miydi hyung? Ama senin herkes gibi o karanlık yüzün yoktu değil mi hyung? Sen herkese olmasa da merhametli davranırdın. Düşen bir çocuğu kaldırır mıydın? Göz yaşlarını siler miydin? Benimkini çoktan silmemiş miydin?

Unique Rose /yoonmin/Where stories live. Discover now