1-my little prince

660 31 19
                                    

Bir ses...
Dalgaların kıyıya vuruş sesi
Deniz'in elleri, kıyının sivri uçları ile her buluştuğunda kanıyordu. Ama deniz bir kere aşık olmuştu işte, taşların o keskin uçlarına. Dokunduğunda elleri kanasa da, parçalansa da vaz geçmezdi sevgisinden.
Kıyı parçası onu kabul etsin kucaklasın isterdi. Bazen toprağın bir kısmı kabul ederdi , dalgaların o hırçın halini. Kendisine ulaşmasına izin verir, denerdi denizin aşkını.

Deniz ise düşünmeden kabul ederdi, sivri uçların sonunda; otların, çiçeklerin boy gösterdiği bu kara parçasını.
Deniz için intahar demekti bir nevi. Azgın dalgalar, karadaki çiçekleri her suladığında ; kendinden vaz geçmiş olurdu.

Ama kime göreydi bu intahar denilen şey?

Deniz çoktan kendinden vaz geçmişse bu intahar sayılır mıydı? Kendi intaharı, çiçeklerin yaşamı içinse, her göz yaşı havaya çıkan o mükemmel kokunun sahibi ise
Bu intahar sayılır mıydı?

Bu yüzden herkes denizi kendinden uzak tutmaya çalışan karayı suçlardı. Kıyıların, denizi uzak tuttuğu için çiçeklerini soldurduğunu, yeşil çimlerinin kuruduğunu bilmeden.

Denizin anlamı herkes tarafından "hayat" kelimesinin açılımı olarak algılanırdı. Ben de öyle sanıyordum. Sonum olacağını bilmeden
🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀

Boğuluyordum hyung. Hiç kimseyle konuşmuyor hiç kimseyi tanımıyordum. Okulda koridorda yürürken herkesin garip bakışları altında kalıyor, buna karşılık olarak sadece yüzümü kitaplara gömüyordum.

Sen ile ne zaman bu kadar yakın olmuş, sana ne zaman kapılmıştım hiç bilmiyordum. İlk olarak sen çok havalıydın. Her zaman yanında Jungkook denen o - benim üç katım-  çocukla gezer ve girdiğin her ortamda dikkat çekerdin. Herkesin gözü üstündeyken bile mükemmeldin.

Ben ise okula geldiğimden beri sınıftaki kişiler tarafından bile bilinmeyen sana göre sarışın aptal bir çocuktum.

Kimse tarafından  pek işgal edilmeyen ağacın dibine oturur , kitap okurdum. Gerçek hayatımda mutlu olamasam bile , en azından kitaplar sayesinde oradaki ana karakter olur, bir nebze mutlu olur, gülümserdim.

İlk defa o gün tanışmıştım o çocukla. Aslında seninle de o zaman tanışmıştım hyung. Ama bilirsin, gerçek seni tanımam uzun sürmüştü. Bana kalbini ve duygularını açtığın zaman, asıl gerçek senle tanışmıştım.

🥀🥀🥀🥀🥀🥀
Her zamanki gibi kitabımı açmış, ağacın serin gölgesinde ruhumu dinlendiriyordum. Ağacın gölgesi, çimlerin bir kısmını kolları ile örtmüş, oturmak için mükemmel bir zemin hazırlamıştı.Herkes bir koşuşturma içindeydi. Derse yetişmek için koşan Kişiler. Erkeklerin peşinden koşan kızlar... Ben ise burada, defne ağacının kokusu burnuma dolup iliklerime kadar işlerken bugün aldığım o şiir kitabını okuyordum.

Anabell
Senelerce senelerce evveldi
Bir deniz ülkesinde
Yaşayan bir kız vardı bileceksiniz
İsmi; Annabel Lee
Hiç birşey düşünmezdi sevilmekten
Sevmekten başka beni
O deniz ülkesiydi
Ben ve Annabel Lee
Bir gün
O deniz ülkesinde
Üşüdü bir rüzgarından bulutun
Güzelim Annabel Lee
Götürdüler el üstünde
Koyup gittiler beni
Mezarı oradadır şimdi
O deniz ülkesinde
Bir gece rüzgarından bulutun
Üşüdü gitti Annabel Lee
Ay gelir ışır, hayalin erişir
Güzelim Annabel Lee
Orda gecelerim uzanır beklerim
Sevgilim sevgilim hayatım
O azgın sahildeki
Yattığın yerde seni..

Kitap, sevgilisi için kendinden vazgeçen , denizler ülkesinin prensesi hakkındaydı.

Anlamamıştım hyung. Bir insan, suların içindeki o güzellikleri bırakıp neden dünyaya gelirdi ki? Neden aşkı için, mavilikleri en derinden görebileceği okyanusu bırakır; arkadaşı olduğu balıkları geride bırakırdı? Deniz kızında da öyle olmamış mıydı? Prens kendisini kurtardığı kişinin başka biri olduğunu düşünmüş ve Deniz kızını ölüme terketmişti.

Unique Rose /yoonmin/Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin