Bölüm. 44. Geç Kalmış Olmayalım

1.9K 179 91
                                    

Selam! 

Yepyeni bir bölümle sizlerleyim.  

Oy verip yorum yapmayı unutmayın canlarım:)))) 

Keyifli okumalar!

Uzak diyarların ardında yapayalnızdı kadın, dağlar aşırı memleketler aşırı yollar kat etmişti evinden barkından ayrı düşmek pahasına. Hasretin ateşi yüreğini dağlarken ruhu kendi esaretine beyaz bayrak açıyordu. Gönüllüydü kadın ruhunu zapturapt altına almaya, dünden razıydı hasreti kana kana içmeye. Âşık ruhu zaten özgür değildi hiçbir zamanda olmamıştı. Hep birilerinin dayatmasına maruz kalmış, hep birilerinden kaçmak saklanmak zorunda kalmıştı. Bundan sonra ha bir eksik ha bir fazla neyi değiştirecekti ki? İşte onun içindi ardına bile bakmadan yok olurcasına kendini hiçliğe mahkûm etmek istemesi. Onun içindi sevgiye aç ruhunu bile isteye sevgisizliğe terk etmek istemesi...

"Kızım yeter artık gözyaşı döktüğün, istersen götüreyim seni uzaktan da olsa gör çocuklarını."

"Onları bir kere görürsem bir daha ayrılamam. Bu nasıl bir ikilem bilmiyorum ama onları görmeye de görmemeye de katlanamıyorum. Ben ilk geldiğim gün gibi yine duygularımla mantığım arasına sıkışıp kaldım. Evlat hasreti bir başkaymış. Ne ana gibi ne baba gibi." Kadın devamını getirecekti ama utanıp başını yere eğdi çünkü yârin hasreti de bir başka yakıyordu yüreğini...

"Kızım, neredeyse iki yıl geçi çocuklarından ayrısın. Ne yalan söyleyeyim çok bile dayandın. Bu kadar hasrete can mı dayanır. Sen konağı terk ederken bütün bunları hesap edecektin!"

"Etmedim mi sanıyorsun. Canıma tak etmese onları bırakıp tek başıma yaşamayı seçer miydim?"

"Bak kızım, dost acı söyler. Sen çocuklarına zarar verdiğini düşünerek konağı ve de köyü terk ettin ama yarın bir gün çocukların senin gibi düşünmeyecektir. Onların gözünde sen çocuklarını terk edip giden bir anne olarak yer alacaksın. Belki de gün gelecek senden hesap soracaklar."

"Benim varlığım onlara zarar veriyordu ama!"

"Unutma kızım, yokluğun da onlara zarar veriyor. Şimdi çocuklarının yaşı küçük neden gittiğini anlayamazlar lakin büyüyünce yani akılları ermeye başlayınca sana düşman kesilecekler. İşte o zaman neden gittiğini anlatsan bile çok geç olacak ve seni dinlemek istemeyeceklerdir."

"Gelme üstüme abi, ben bütün bunları düşünmüyor muyum sanıyorsun? Her dakikam düşünerek ve bu soruların cevaplarını arayarak geçiyor. Ben geçici bir çözüm bularak konaktan ayrılmışım. Gelecekte beni neyin bekleyeceğini hiç hesaba katmamışım. Sandım ki, göz önünde olmazsam çocuklarım ve kocam benden sebep zarar görmezler."

Adam başını olumsuz anlamında sağa sola salladı. "Sana hak veriyorum kızım, hepimiz insanız ve geleceğin ne getireceğini maalesef bilemiyoruz. Gel sen beni dinle yol yakınken köye geri dön ve ailenden özür dile. Ben ettim siz etmeyin de. Eminim seni affedeceklerdir."

"Hangi yüzle geri döneceğim abi. Hem ben köye geri dönmemek için yemin içtim. Olmaz abi olmaz. Ben köye geri dönemem. Benim sıkıntım sadece konaktakilerle olsaydı hiç sorun değildi, gittiğim gibi geri dönerdim ama asıl sorunun kaynağı köylüler. İnan bana köyden ayrıldığım için zil takıp oynamışlardır."

Adam bildiklerini hangi yolla kadına anlatacağını bilememenin iç sıkıntısını yaşıyordu. Oturduğu tahta sandalyeden kalktı ve kollarını arkasına dolayıp bel boşluğuna yerleştirdi. Göz bebeklerinde çıkmaz sokaklar vardı da o sokaktan nasıl çıkacağının hesabını yapıyor gibiydi. Birkaç adım yürüdü ve kadınla aralarındaki mesafe uzadı. Kadının hüzün yüklü bakışları adamın üzerindeydi.

Yöresel Aşk (Göçebeler)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin