17. Bölüm

291 52 52
                                    

Havalar biraz daha soğumaya başladığı bu zaman diliminde, okul yolunda ilerleyen iki genç, ısınmak için ceketlerine biraz daha sarılmış ve tatlı sohbetlerine başlamışlardı.

"Hyung kedileri mi daha çok seversin yoksa köpekleri mi?" Kuanlin yünlü kapşonlu ceketinin ceplerine ellerini soktuğu sırada sormuştu sorusunu.

Jihoon bu ani sorunun sebebini bilemese de onu yanıtsız bırakmak istememişti. Bu iki tatlı hayvan arasında en iyi anlaştığını seçmişti.

"Ben köpek yavrularını severim." Cümlesini bitirdikten sonra yanaklarını şişirip dudaklarını büzmüştü.

"Ben ssibayı çok seviyorum." Kuanlin evdeyken hep bakmak istediği ama babasının alarjisi yüzünden hiç sahiplenemediği yavruyu hatırladı.

"Ne?" Jihoon ise duyduğu küfürle yanaklarındaki havayı bir anda bırakmış ve yanındaki bedene dönmüştü.

"Ssibaguan." Kuanlin Seonho'dan korecesini öğrendiği köpeğin ismini kendinden emin bir şekilde dile getirdi.

"Ne dedin?" Jihoon ise hınzır gülüşünü zar zor bastırarak şüpheyle sordu. Bu soruş tarzı Kuanlin'i biraz daha gerdi.

"Bil..iyor, hayır bil... hayır." Kuanlin gerginlikle kekelemeye başladığında Jihoon zor tuttuğu kahkahasını koyvermişti.

"Öğrenmiştim." Kuanlin utançla yüzünü kapatmış homurdanırken Jihoon gülüşünü zar zor durdurabilmişti.

"Shiba mı?" Jihoon kolunu Kuanlin'in koluna sarmış ve başını ona yaklaştırarak kelimeyi doğru bir şekilde telaffuz etmişti.

"Evet." Kuanlin ise bir anda burnunun dibine kadar giren Jihoon yüzünden kalp atışlarını dizginlemeye çalışıyordu.

"Bende severim, çok şekerler." Jihoon karşısındaki çocuğun kızaran yanaklarını gördüğünde biraz geri çekilmişti ama kolundan ayrılmamıştı.

Jihoon başka şeylerle ilgileniyormuş gibi yaparak yanındaki kırmızı yanaklı şirin çocuğu izliyordu. Onun yaşındaki biri nasıl bu kadar masum olabilirdi ki?

"Abim izin verirse bir shiba yetiştirmek istiyorum." Kuanlin abisinin evde köpek beslemeye nasıl bir tepki vereceğini kestiremiyordu.

Jihoon birden Kuanlin'in kolundan çıkmış ve yumruk yaptığı minik ellerini göğüs hizzasına getirerek dilini dışarıya çıkarmış ve yavru bir köpek gibi kısa nefesler almaya başlamıştı.

"Hyung? Napıyorsun?" Kuanlin ise bir anda bambaşka bir şirinliğe bürünen hyunguna şaşkınlıkla sordu.

"Hav hav!" Yavru bir köpek gibi havlayan Jihoon ile istemsizce gülmeye başladı Kuanlin.

"Jihoon-ah benimleyken eğleniyor musun?" Kuanlin elini Jihoon'un yumuşak saçlarının üzerine koyarken hala gülmeye devam ediyordu.

"Hav hav!" Kuanlin'in sorusunu neşeli bir şekilde havlayarak onaylayan Jihoon cevaplamıştı.

"Jihoon-ah beni çok mu seviyorsun?" Kuanlin cesaretini toplayıp sorusunu dile getirdiğinde Jihoon hiç düşünmeden cevapladı.

"Hav hav!" Hafif bir zıplamayla Kuanlin'in tekrar burnunun dibine kadar girmişti.

"Tatlı şey seni, pati ver bakalım." Kuanlin bir kolunu Jihoon'un boynuna sarmış diğer elini, elini uzatması için Jihoon'a uzatmıştı.

"Abartma!" Jihoon ise gülerek önce Kuanlin'in eline daha sonra ise karnına hafifçe vurmuştu.

İkili her zamanki gibi eğlenerek okul binasına girmiş ve kendi sınıflarına gidecekleri yerde ayrılmıştı. Yüzlerindeki çocuksu tebessümlerle birlikte.

Don't Cry Over Me  [Askıda]Where stories live. Discover now