5. Bölüm

733 111 212
                                    

"Hadi ama Daniel. Seongwoo'dan söz ediyoruz. Sensiz vakit geçiremez o. Et ve tırnak gibisiniz siz. Küslüğünüzün üzerinden bir gün geçmeden barışırsınız." Önündeki eti yemek çubuklarıyla deşeleyen Daniel'a bakarak konuştu büyük olan.

"Üç gün oldu hyung..." Daniel sıkıntılı bir nefes verip önündeki yemek tepsisini ileri itti.

"Üç gün oldu ve ne sınıfta yüzüme bakıyor ne de başka bir yerde karşılaştığımızda. Yokmuşum gibi davranıyor ve bu benim canımı çok sıkıyor hyung." Daniel başını masaya yaslayarak gözlerini kapamıştı. Seongwoo ile tartıştığından beri adam akıllı uyuyamıyordu.

"Oh! Seongwoo! Yemekte bize katılmak ister misin?" Daniel duyduğu isimle mirket gibi dikilmiş ve kocaman açtığı gözleriyle etrafındaki bedenlerin yüzünü taramıştı.

"Hahahahaha, birileri arkadaşını çok özlemiş sanırım." Küçük çaplı kahkahasına son verip hala etrafta gözlerini gezdiren şaşkın bedenin dikkatini kendisine çekti.

"Çok kötüsün hyung." Büyük olan yakışıklı yüzünü ince kemikli ellerinin arasına almış kendisini somurtarak izleyen çocuğa göz kırpmıştı.

"Evet, Hwang Min Hyun olmak bunu gerektirir." Bilmiş bir edayla konuştuğunda Daniel gözlerini devirmiş ve yemek tepsisini önüne çekerek soğuk pilavdan bir kaşık alıp ağzına tepmişti.

Minhyun keyifle arkasına yaslanmış ve yemekhaneye giren bedenlerin arasında gördüğü tanıdık sima ile sırıtmıştı.

Göz göze geldiklerinde ise gülümseyerek ona selam vermiş ve el işaretiyle onu yanlarına çağırmıştı.

"Peki Seongwoo gelse, arkanda yemek tepsisiyle dursa, o da senin gibi üzgün olsa özür dileyip ona kendini affettirirsin değil mi? Hatta ayaklarına kapanırsın. 'Canım arkadaşım, ben tam bir salağım, çok büyük bir eşeklik ettim, nolursun affet bu aptal arkadaşını.' diye yalvarırsın bile." Minhyun ikilinin arasını yumuşatmak için ballandıra ballandıra konuşup gözlerini Daniel'ın hemen arkasında duran Seongwoo'ya dikmişti.

Minhyun'un sadece son birkaç cümlesini duyabilmişti Seongwoo. Bakışları Daniel'ın sırtında gezinirken merakla ondan gelecek cevabı bekliyordu.

"Öyle birşey yapmayacağım." Daniel'in cevabıyla Minhyun'un yüzündeki gülüş donmuş ve hemen solmuştu.

"Ne demek yapmayacağım?!" Minhyun hiddetle sorup bakışlarını tekrar Seongwoo'ya çevirdi.

Sert ve belirgin yüz hatları kendisini kasmaktan daha da ortaya çıkmıştı. Gözlerindeki boşluk ve yüzündeki ifadesizliğine rağmen, bir gölge gibi kırgınlık düşmüştü üzerine.

"Seongwoo'ya değer vermem birşey değiştirmez. Jihoon'dan hoşlandığımı biliyor. Sen de biliyorsun. Buna rağmen bana destek olmak yahut yardım etmek değil, aksine beni ondan uzaklaştırmaya çalışıyor. Gerçek bir arkadaş diğer arkadaşının mutluluğunu istemez mi?" Daniel'ın sert sözleri bittiğinde, Minhyun'un titrek göz bebekleri hala arkasında olan Seongwoo'yu buldu.

"Üzgünüm." Daniel'ın sert yüz ifadesi anında yumuşamıştı. Duyduğu kadifemsi ses onu boşluğa savururken korkakça arkasını döndü.

"Bencil bir arkadaş olduğum için." Seongwoo sözlerini bitirmiş ve arkasını dönüp giderek Daniel ile Minhyun'u yalnız bırakmıştı.

Minhyun'un öfkeli bakışları Daniel'i bulduğunda diğeri gözlerini kaçırmıştı.

"İyi bok yedin."

≈°≈°≈°≈°≈°≈

Kuanlin elinde yemek tepsisiyle boş bir yer arıyordu. Tıklım tıklım dolu masaların arasından geçerken yemekhanenin kuytularına doğru ilerliyordu.

Don't Cry Over Me  [Askıda]Where stories live. Discover now