1. Bölüm

1.5K 124 295
                                    

"Anne, abimin bizden nefret ettiğini biliyorsun. Sence onunla birlikte yaşamam ne kadar mantıklı?"

Kuanlin omzunu kapının pervazına yaslamış ve kollarını birbirine bağlamış bavulunu hazırlayan genç kadını izliyordu.

"Ne nefretinden bahsediyorsun oğlum? Abin bizi gerçekten seviyor. Sadece hayalleri aile sevgisinden daha büyük." Yaşına oranla genç görünen kadın valizin fermuarını çekip belini doğrultmuştu.

"Reşit olur olmaz bizi terk edip gitti, bir kere bile arayıp sormadı. Hayalleri büyük bile olsa özel günlerde kıytırık bir cep telefonundan kıytırık bir mesaj atabilirdi. On yıl boyunca hiç aklına gelmeyen üvey kardeşini kucak açmasını garip bulan tek kişi ben miyim sahiden?" Gencin sitemi annesini harakete geçirmişti. Kapının önünde kendisini izleyen oğluna yönelmiş ve onu kolları arasına almıştı.

"Bunları abinle konuşmak eminim ilişkiniz için daha iyi olacak. Hadi uçağının zamanı yaklaşıyor." Kuanlin annesinin kollarından kurtulup yatağına yürüdü ve valizi alıp yere bıraktı.

"Gidemeeem. Korecem yokken ne yapacağım ben orada?" Kuanlin kollarını birbirine bağlayıp yatağına uzanmış ve istan etmişti.

"Korecen yok mu? Okulda seçmeli ders olarak her yıl Kore dilini seçiyorsun, internet üzerinden çalıştığını gördüm, üniversiteyi Kore'de okumak istediğini de biliyorum. Lai Kuanlin. Berbat bir yalancısın oğluşum." Yaşına oranla oldukça genç olan kadın, az önce oğlunun yaslandığı pervaza yaslanmış ve oğlunun tepkilerini izlemeye başlamıştı.

"Bunları yapıyor olmam Korecem'in mükemmel olduğunu göstermiyor anne." Kuanlin yatağında yuvarlanarak isyan etmeye başladığında annesinin söyledikleriyle haraket etmeyi kesmişti.

"Abin senin için dil öğretmeni buldu bile. İletişim konusunda zorluk çekme diye senin yaşlarına yakın biri ve ayrıca senin okulundan. Bu yüzden bahane üretmeyi bitir ve şu valizleri halledip yemek yiyelim. Aç açına gönderemem seni. Hadi." Kuanlin kendisini zorla yataktan kaldırıp sürükleyen kadının ellerinden kurtulmaya çalışsa da başarısız olmuştu.

≈°≈°≈°≈°≈


Sonunda uçaktan inmiş peşinden valizini sürükleyerek ilerliyordu. Etrafında sevdiklerini uğurlayan gözü yaşlı insanlar olduğu gibi sevdiklerine kavuştuğu için mutluluk gözyaşı dökenler de vardı.

Ve tüm bu insanların arasında Kuanlin tek başınaydı. On yıldır görmediği abisiyle, hiç bilmediği bir ülkede, hiç tanımadığı insanların arasında ve az buz anladığı yabancı dille yeni bir ortamdaydı.

Üniversite hayallerini kurduğu şehre daha çok toyken gelmek, üstelik sizden haz etmeyen abinizle yaşamak dünyanın en güzel şansıydı.

Gözlerini insanların üzerinde gezdirmeye devam ederken görmüştü onu. Elinde beyaz bir A4'e yazmış adını. 'Lai Kuanlin' Soyada gerek var mıydı cidden?

Durduğu yerden incelemişti uzun bedeni. En son yedi yaşındayken görmüştü onu. Fotoğraflar kadarıyla hatırlıyordu. Daha da uzamıştı. Ergenlikte bile sert olan yüz hatları, daha sert ve daha keskindi yaşının getirdiği olgunlukla.

Önceki dengesiz vücudu toparlanmış biraz kilo alıp kas yapmıştı. En azından giydiği siyah takımdan bu kadarı anlaşılıyordu. Siyah saçları hiç değişmemişti. Yalnızca perçemleri anlına düşmüyor, biçimli bir şekilde geriye taranmıştı. Bir iş adamı gibi görünüyordu.

Karşı taraftaki beden gözlüklerini çıkarıp yakasına iliştirmiş ve elindeki kağıdı hemen yanındaki çöp tenekesine atıp kendisini izleyen bedenin yanına haraketlenmişti.

Don't Cry Over Me  [Askıda]Where stories live. Discover now