11. Bölüm

747 94 126
                                    

Jihoon pembe pijamalarının içinde yatağının üzerinde yuvarlanarak telefonundan en sevdiği webtoonu okuyordu.

Annesinin mutfaktan gelen telaşlı koşuşturmaları kulağına geldiğinde yemek yaptığını anlamıştı. İkizi henüz eve gelmemişti, babası ise hala işteydi.

Okuduğu webtoonun bölüm sonuna geldiğinde telefonu yatağın üzerine atmış annesine yardım etmek için odadan çıkacakken telefonu çalmaya başlamıştı.

Geriye dönüp telefonu eline aldığında arayan kişinin ismiyle gözlerini devirmiş ve istemeyerek de olsa telefonu cevaplamıştı.

"Ooww Hoonnie~"

"Ne istiyorsun Daniel?" 

"Ne istediğimi söylersem yapacak mısın?"

"Hayır."

Karşı taraftan gelen keyifli kıkırdamayı duymazdan gelmeyi denedi Jihoon.

"Bu akşam size geliyoruz Hoonnie~"

"Yani?"

"Geçen sefer odanda geçiremediğimiz vakti, bu akşam talefi edebiliriz?"

"Hah! İnanılmazsın."

"Evet, beni tanıyan herkes böyle söyler."

"Söylesene arkadaşların sana nasıl tahammül ediyor?"

"Tahammül edemeyenlerin yanımda yeri yok Hoonnie~"

"Ya? Bu yüzden mi Seungwoo ile konuşmuyorsunuz?"

Jihoon'un son cümlesi diğerini hazırlıksız yakalamıştı. Daniel duyduğu isimle boğazına düğümlenen yumruları engelleyememişti. Jihoon ise hatt sessizleştiğinde zaferle gülümsedi.

"Ne o? Sesin kesildi? Kedilerinden biri dilini mi kaptı yoksa?"

Jihoon Daniel'in sessizliğini fırsat bilerek telefonu yüzüne kapatmış ve sessize almıştı. Onunla daha fazla muhattap olmak istemese de babalarının iş yerinde çok iyi iki ahbap olması ve bu yüzden onunla sürekli karşı karşıya olmak, Jihoon için katlanılmazdı.

Kafasındaki Daniel işgencesini bir kenara atıp annesine yardım etmek için mutfağın yolunu tuttu.



~°~°~°~°~°~


"Beni kucağında taşısana yakışıklı." Genç adam kendisine cilve yapan çocuğun anlına bir fiske atmış ve apartmandan içeriye girmişti.

Seonho her zaman ki gibi formundaydı. Gözüne kestirdiği çocuk, arabanın bagajından birkaç kitap alıp arabayı kiltlemiş ve kendisine doğru ilerlemeye başlamıştı.

Yüzünde beliren şeytani gülümsemeye rağmen tatlılığa bürünmüş, Kuanlin apartmana girmeden önce alçılı ayağını kaldırarak onun yolunu kesmiş ve dikkatini üzerine çekmişti.

"Abin çok namuslu, tam abime layık bir koca. Hadi sende bana layık bir koca ol ve beni yukarıya kadar taşıyıver." Seonho'nun sözleri uzun boylu olanı şoka uğratırken elindeki kitapları karşısındaki çocuğa kaptırdı.

"Abim senin abinle mi evlenecek?" Kuanlin Seonho'nun ağzından çıkan sözleri ciddiye aldığı için bu tepkisi kaçınılmazdı elbette.

Ama asıl acımasızca olan şey Seonho'nun bu durumu düzeltmek yerine daha da ilerletmesiydi.

"Tabii ki! Abin zengin, ultra yakışıklı, mutfakta harika bir şef, işinde tam bir profesyonel, evinde tam bir bey, yatakta kim bilir hey yavrum hey. Tam abimin kalemi bir adam yahu!" Seonho'nun sözleri Kuanlin için kalp krizi niteliğindeydi.

Don't Cry Over Me  [Askıda]Where stories live. Discover now