ஜBölüm 22ஜ

6.5K 694 177
                                    

"Dur bir saniye, ben mi yanlış anladım yoksa sen Jimin'e hamile olan kadının annem olduğunu ve üvey babam yüzünden onun yanında kalamadığımı ama şiddet gördüğü için onu korumaya çalıştığımı mı söyledin?"

"Tek cümlede özetledin, buradan alkışlıyorum seni." Hattın diğer ucundan alkışlama sesi gelirken öğrendiklerimi hazmetmek için bir süre apartmanın önünde duraklamak zorunda kalmıştım.

Kendime gelir gelmez ise öfkeyle bağırdım. "Taehyung nasıl böyle bir şey yaparsın?!"

"Beni aradığında sesi çok kötü geliyordu Jungkook. Ve onu çok iyi tanıyan biri olarak, ağlıyordu diyebilirim. Yine ani bir öfkeye yenik düşüp seni kırdığını fakat bunu isteyerek yapmadığını söyledi. Ben de yanlış anlaşılmayı tamamen ortadan kaldırmak için böyle bir yalan söylemek zorunda kaldım." Ağlamış mıydı? Jimin'i ağlıyorken hayal edemiyordum...

"Bu gün eşyalarımı toplayıp kendi evimize geçecektim zaten. Böyle bir şeye gerek yoktu..." İçeri girdiğim apartmanda asansörü çağırıp beklemeye koyuldum.

"Jungkook beni dinle ve sakın böyle bir şey yapma. Her şey olması gerektiği gibi ilerliyor. Eğer sen bu vakitten sonra eve dönersen tüm bu olanlar başa saracak." Taehyung'un anlattıkları yüzünden derin bir iç çekmek zorunda kalmıştım. Ardından "Asansöre biniyorum, kapatmam gerek," diyerek hem telefonu, hem de konuyu kapattım...

Dün o tartışma gerçekleştikten sonra Jimin'le hiç konuşmamıştık. Hatta ben odamdan çıkmadığım için yüz yüze bile gelmemiştik. Ama az önce öğrendiklerim... Anlaşılan Jimin sandığım kadar umursamaz taraf olmamıştı bu olayda.

Bir şey unutup unutmadığıma dair elimdeki poşeti kontrol ederken asansör dairenin olduğu katta durdu. Açılan kapılarla eş zamanlı olarak hızla asansörden indim.

Jimin'le kaldığımız evin önüne geldiğimde, ezberlediğim şifreyi girdim seri bir şekilde. Ardından sessiz olmaya özen göstererek içeriye geçip kapıyı yavaşça örttüm.

Rahat bir nefes verip arkama döndüğümde olmasını isteyeceğim son şey de her zamanki gibi itinayla beni bulmaktan çekinmemişti ve çatık kaşlarıyla, kollarını göğsünde bağlamış Park Jimin'le burun buruna gelmiştim.

"Neredeydin?" Şoku atlatıp içinde olduğum durumun farkına varır varmaz doğruldum. Ardından tıpkı onun gibi kollarımı göğsümde bağladım.

"Seni ne ilgilendirir?" Gözü elimdeki poşetlere kayınca boğazımı temizledim ve hızla poşetleri arkama sakladım. Bunu yapmamla bakışları tekrar beni bulmuştu.

"Sabah kalktığımda evde değildin ve telefonun da sürekli meşguldeydi. Haber vermek bu kadar zor olamaz." Meydan okurcasına tek kaşım kalkarken "Niye," dedim alaylı bir tonda. "Benim için mi endişelendin?"

"Elbette endişelendim! Daha birkaç gün önce banyoda intihar etmeye çalıştın!" Sözlerini idrak eder etmez önce kalakalmış, sonra kahkahalara boğulmuştum. Benim intihar ettiğimi mi düşünmüştü? Ve bu yüzden endişelenmiş miydi?

Zar zor kahkahalarımı dizginleyerek sakinleşmeye çalıştım ve "Endişelenme," dedim. Ardından tamamen ciddileşip yüzümdeki eğlenen ifadeyi sildim. "Senin endişelenebileceğin biri değilim. Sen git de sevgilin için falan endişelen."

Bir cevap beklemeden omzuna çarpıp yanından geçtiğimde şaşkınlıktan diyecek bir şey bulamamış, kalakalmıştı. Ben de daha fazla üstelemeyip odama girdim ve kapıyı arkamdan kapattım. Ardından elimdeki poşeti aralayıp içinden çatlak kremini çıkardım.

Highly Regret≒JiKook [Completed]Where stories live. Discover now