44. BÖLÜM (Ö)

11.7K 1K 113
                                    

   Ondan şüphelenmediğime ikna ettim; ama sevilmediğini düşünen bir kadını sevildiğine nasıl ikna ederim hiçbir fikrim yoktu. Hele ki ben sevdiğimi gösterdiğimi sanarken.

   Seviyoruuuuuuuuuuum. Her bir sistemimdeki her bir hücremle bunu haykırmıyor muyum ben sana kalbimin yangını? Kendi çocuğumun olmayacağına o kadar emindim ki, mucize geldiğinde benim için geldiğini anlayamadım. Saat on ikiyi çoktan geçmişti ve her şey eski haline dönmüştü ben daha baloya katılamadan.

   Gonca balkona çıktığında yalnız kalmak istediğini anlamak zor değildi. Yalnız bırakmak sorun değildi, biraz düşünüp kafasını toplamasına izin verebilirdim. Canımı sıkan yerdeki bavuldu. Özlem'in odasına gidip melek gibi uyuyan kızıma baktım. Yine üstünü açmıştı. Yaz kış üstüne ne örtsen annesi gibi ayaklarıyla örtüyü tekmeleye tekmeleye açıyordu. Hava sıcaktı iyi ki.

   Biraz seyrettim. Küçük meleğim abla olacaktı. Turuncu saçlarıyla kalbimin küçük kıvılcımı. Öptüm usulca. Öperken de diğer küçük mucizemin neye benzeyeceğini düşündüm. Tebessüm ettirdi beni gözümün önüne gelen görüntü. Hep turuncu saçlar görüyordum gözümü kapattığımda.

   Ben de düşünmeliydim. Hatalıydım. Söyleyemedim. Nasıl söylenir bir fikrim olabilseydi keşke. Benden gerçekten de en başından beri bebek istemişti. Kendini en başından beri Özlem'in gerçek babası olmadığım için suçlu hissediyordu.

   Ben onu bir gün bulurum diye beklemiştim başka kadınlar asla olmadan, onu sevdiğime ikna etmek için de bunu kullanmıştım biraz; ama şimdi çok pişmandım bundan. Suçluluğunu arttırmaktan başka, kendisini boş yere yıpratıp yargılamasına sebep olmaktan başka bir işe yaramamıştı söylemem.

   Kapıdan sessizce çıkarken içimde ne hortumlar dönüyordu düşüncelerimi de birbirine katıp karıştıran alimallah delirirdi insan. Hali hazırda zaten birine delirmemiş olmasaydım.

   Başımı kaldırıp balkonda oturan Gonca'ya baktım. Sokak lambasının ışığında yanaklarının ıslaklığı belli oluyordu. Ağlarken bırakmak istemiyordum; yine de şu an derdimi anlatmak için Gonca'yı ikna edemeyeceğim kesindi.

   Boş sokaklarda arabayla yavaşça dolaşırken Orçun'un hastanedeki odasında buldum kendimi. O günü tekrar yaşadım. Her saniyesini tek eksik kalmayacak şekilde beynimi zorlayarak hatırlamaya çalıştım.

   Amaçsızca iki saatten fazla arabayla dolaştıktan sonra eve geri döndüm. Evim, yuvam Gonca'ydı, Özlem'di. Şimdi artı diğer minik kıvılcımım, mucizemdi. Gonca ne düşünürse düşünsün onu sevdiğime ikna olmak zorundaydı. Ben onsuz bir hayatta var olamazdım. Var olmaya çalıştım. Ümidimi kestim. Bulduğumda ise ona karşı içimde her şeyin aynı kaldığını gördüm. Artan özlemim dışında her şey.

   Gonca balkonda değildi artık. Eve girdiğimde sessizlik aynen devam ediyordu. Yine Özlem'e baktım önce. Açtığı üstünü örttüm.

   Yatak odasına geçtiğimde Gonca'nın bedeni yatakta hafifçe sarsılıyordu. Uyumadığını biliyordum. Ağlıyordu. Hala. Üstümü çıkarıp yanına yattım. Sırtı bana dönüktü. Arkasına geçip bir elimi altından bir elimi üstünden karnına sardım. Çırpınınca daha da sıkı sarıldım. Bebeğim, bebeğimin içindeydi. Kolayca kendime çevirdim beklemediği anda. Güzel yüzüne bakmalıydım. Güzel gözlerinin içine bakarak seni seviyorum demeliydim. Gözleri kapalıydı.

   "Gonca bana bak."

   Sesim itiraz kabul etmiyordu. Açtı gözlerini. Gece lambasının ışığında çilli burnu ve saçları daha da turuncu olmuştu. Tupturuncu. Yüzümde güller açtı eminim. Ellerim karnında küçük mucizemi okşarken konuşmaya başladım.

Yalnız Seni İstedim Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin