ÖZEL BÖLÜM 1

64.1K 1.8K 168
                                    

   "Anne, anne! Bırakma beni burada. Seni hiç üzmem, söz veriyorum."

   "Şimdi bırakıyorum; ama söz gelip alacağım seni en kısa zamanda."

   "Burada kalmak istemiyorum. Seni istiyorum. Beni de götür lütfen anneciğim."

   Annesi başka bir şey söylemeden, arkasına tekrar bakmadan uzaklaştı. Sosyal görevli, annesinin arkasından çığlıklar atarak ağlayan kızı zapt etmekte zorlanıyordu. Kız tekmeler savurarak kendini tutan kişiden kurtulmak, annesi daha fazla uzaklaşmadan koşup ona yetişmek istiyordu.

   Bahçede top oynayan çocuklar bile oyunu bırakıp çığlıklar atan bu kıza bakıyordu. Hayatını değiştirecek bir çift mavi gözün de aynı anda ona baktığından habersiz küçük kız ne kadar ağlarsa ağlasın artık yeni evi burası olacaktı. Anne ve babalarının olmadığı, bakamadığı ya da bakmak istemediği, on sekiz yaşlarına gelene kadar, kader ortağı olacağı diğerleriyle birlikte.

   Görevli, kızı içeri soktuğunda O sadece -anne- diye ağlıyordu. Onunla konuşmak isteyen psikolog ve diğer görevlileri duymuyordu bile. Yanında sadece küçük bir bavulu vardı içinde kıyafetlerinin bulunduğu. Bir de bir bebeği, saçlarını ördüğü. Annesi koyarken görmüştü.

   Yemek saati olmasına rağmen küçük kız yemek yemeyi reddetmiş gösterilen yatakta tepinerek ve bağırarak sadece ağlamıştı. Niye burada olduğunu anlamasına imkan yoktu.

   Evet, babası geçen yıl çok acılar çektikten sonra kanserden ölmüştü. Şimdi on bir yaşında olan kız kendi evlerinde annesi ile oturmaya başlamıştı. Annesinin tekrar evlilik kısmeti çıkınca, kendisinin buraya bırakılmasına anlam vermesini, hiçbir şey olmamış gibi devam ederek, çocuk esirgeme kurumuna alışmasını mı bekliyordu bu insanlar?

   Odada başka çocuklar da vardı. Hiç kimse yeni gelen ve bu çok gürültü yaparak ağlayan kıza yaklaşmaya cesaret edememişti henüz. Belki aynı yollardan kendileri de geçtiği için, belki de her yeni gelenle bu durumu kanıksadıkları için. 

   Kız en sonunda açlıktan ve sesli ağlamaktan kaynaklı yorgunluktan dolayı uyuya kaldığında hepsi rahat bir nefes aldı. Odada yeni gelenle birlikte altı kız vardı ve yaşları sekiz ile on iki arasında değişiyordu.

   "Yarına daha sakin olur bence. Ben de ilk gün çok ağlamıştım." Gülerek konuşan Derya odadaki yaş olarak en büyük kızdı. En büyük kız, on iki yaşında erken büyümek zorunda kalan bir kız çocuğuydu.

   "Annesini gördüm ilk geldiklerinde. Giderken seni gelip alacağım dedi." Sultan da en küçükleri, daha doğduğu anda buraya gelenlerdendi. Anne ve baba sevgisini görmemiş, ya istenmemiş ya da sebep ne olursa olsun kapıya bırakılmıştı.

   "Bana da demişti annem; ama şimdi gelme sıklığı da azaldı. Başka bir  kardeşim var evlendiği adamdan." Fatma da büyükler arasında on bir yaşındaydı. Babası hapiste öldürülmüş, annesi tekrar evlenmiş; ama ilk göz ağrısına o evde yer bulamamış bir kadının kızıydı.

   "Adını bilen var ? Yarın arkadaş gibi konuşur, buraya alışması için oyunlar oynarız." dedi Cemre. On yaşındaki Cemre gelen yeni kızı annesinin dönüp de almayacağından emindi. Kadın giderken arkasına bile dönüp bakmamıştı tekrar. Çocuk olmak aptal olmayı gerektirmiyordu sonuçta. Sena Cemre'ye bakıp konuştu.

   "Ayten hanım sakinleşsin diye konuşmaya çalışırken Gonca dedi." Sena'nın da annesi onu doğururken ölmüştü. Babası Sena beş yaşındayken yeniden evlenmeye karar verince cici annesi Sena'ya annelik yapamayacağına karar vermişti. Üvey kızının varlığına iki yıl dayanmıştı. Kendini şanslı hisseden, nadir çocuklardandı. En azından öz annesi tarafından farklı yolla terk edilmişti. Tercih meselesi değildi kızını bırakması.

Yalnız Seni İstedim Where stories live. Discover now