32. BÖLÜM (Ö)

12.1K 978 73
                                    

Annemin -nişanlın- kelimesi ile Eylül'ün bana yaklaşıp sarılmak için kollarını uzatması bir oldu. Donmuşluğumu mikrodalgaya atıp çözen de bu oldu sanırım. Bana dokunmasına izin vermem söz konusu bile olamazdı. O bana kendininkileri uzatır uzatmaz ben de ellerimi bileklerinden yakalamak için kullandım.

"Ne nişanlısından bahsediyorsun, anne." Beni anlamamakta ısrar etmelerine on iki yaşında, hadi çocukken karşı gelemiyordum; ama şimdi katlanamazdım.

"Özgür'cüğüm, okulun da stajın da bitti. Çalışmaya da başladın. Eylül de erkenden dönmüş Avustralya'daki eğitiminden. Beklemenin bir anlamı yok artık." Ben engel olmayayım anne sana neyi beklemeyeceksen artık.

"Benim Eylül'le nişanlanmayı beklediğime kanaat getirmenize ne sebep oldu peki?" Eylül'ün de yüzü değişti. Ağzın burnun yer değiştirse bile umrumda değildi.

"Özgür, kabalaşma. Eylül burada hala." Gerçekten mi? Gözlerimin iyi çalıştığına memnunum. Bu gözler bana Gonca'yı buldurdu.

"Biliyorum baba. Burada yok diye arkasından konuşmuyorum zaten. Eylül tam sizin istediğiniz gibi bir gelin olabilirdi, evet. Ben sizin kanınızdan canınızdan olsaydım eğer. O da anlamamakta ısrar ettiğine göre sizin gibi." Şimdi sert bakışlarım Eylül'ü bulmuştu.

"Özgür, ben seninle aramızda bir şeyler olduğunu sanıyordum." Buna gülerim işte.

"Annem mi söyledi bunları sana? Özgür sana aşık mı dedi? Özgür senin için deliriyor mu dedi? Babam derdim; ama o annem ne derse kafasını sallar sadece. Ağzından duymuş olamazsın yani." Beni bir kez daha Gonca'dan ayırın da görelim.

"Senin hal ve hareketlerin de bu yöndeydi." Olağanüstü hal durumumdan bahsediyordu sanırım.

"Bir daha gel, pardon. Eylül hadi bir daha söyle. Hangi halimden anladın yana yakıla seninle nişanlanmak istediğimi? Hayır, ağzımdan çıkmadığına o kadar eminim ki. Belki de her seferinde seni geri püskürtmem anlatmıştır bunları sana, bana her zavallı sokuluşunda. Belki de tesadüf adı altında nereye gitsem karşıma çıkmandan anladın, fark edemedin annemin sana her defa haber verdiğini anlamayacak kadar salak olmadığımı, ya da dur bak bu en güzeli. Sıla'nın düğününde herkesin içinde bana dans etmeyi teklif ettiğinde bile seninle dans etmememden anlaşılmıştır seninle ne çok evlenmek istediğim, hah?" Sesim yükseldiğinde kolundan tutup fırlatmamak için çıkardığım iç savaşı kaybetmek üzereydim.

"Özgür, biz seni kendi oğlumuz gibi sevmemişiz ya da sana o gözle bakmamışız gibi nasıl sözler bunlar? Kanımız, canımız oldun sen bizim. Senin için en iyisini istiyoruz biz. Annen babanız senin."

"O zaman, karımı size seçtirmeyeceğimi, koynuma alacağım kadına sizin karar vermenize de müsaade etmeyeceğimi söylediğim konuşmayı çok iyi hatırlıyor olmanız gerekirdi. Evlatlarını seven anne babalar öyle yaparlar. Onun fikirlerine saygı duyarlar. Sizin saygı duymanızı geçtim beni dinlediğinizi bile düşünmüyorum."

"Özgür bende neyi sevmiyorsan, konuşup orta yol bulabiliriz, bence. Ben sana çok iyi bir eş olacağımdan eminim." Eylül neden hala buradasın?

"Ben seni sevmiyorum. Bütün halde. Bunun ortası ne? Bana olan sevgini ikiye bölüp yarısını da bana mı vereceksin?" Ellerimin baştan aşağı seni göstermesi teorikten pratiğe geçişte etkili olmuştur umarım seni istemediğime dair.

"Özgür, özür dile hemen Eylül'den." Anneme dönüp baktım. Yirmi beş yaşındaki oğluna emir vermesi neyse, annemdir eyvallah da; ama dalga geçmesi sınırımı geçti ve sınırımı altı yıl önce geçtikleri Özgür değildim artık.

Yalnız Seni İstedim Where stories live. Discover now