34. BÖLÜM (Ö)

11.5K 961 52
                                    

   Gonca kahvaltı eder etmez evden çıktı. Masayı bana bırakmasını söyledim. Toplayınca da yabancısı olduğum evi gezmeye başladım. Karımın evi. Ne kadar da tanımıyor ne kadar da bilmiyordum onu. On bir yaşında kabarık turuncu saçlı, hafif belirgin çilli kız çocuğu şimdi de yirmi dört yaşında kabarık turuncu saçlı, hafif belirgin çilli, hala çocuk ruhlu olmasına rağmen anne adayıydı. Karımdı. Daha ne kadar gururla söyleyebilirdim. Umarım o da farkındadır.

   Yatağı da topladım. Bunları yapmaya yurttan alışkındık zaten de, İstanbul'a okumaya gittiğimde kendi evimde kalmam da kendimi ev işleri konusunda geliştirmeme yardımcı olmuştu. Gardırobunu açıp içine baktım. İçinde bana yer var mı diye merak ettim. Yanlış bir şey yaptığımı düşünmem gerekir miydi? Annesinin bıraktığı, çığlık çığlığa ortalığı yıkan küçük kız şimdi karımdı. Gonca benim kaderimdi ve şimdi kaderimi yaşama zamanım gelmişti. Beklediğimden fazlası artı bir ile.

   Kalbimin yangını... Sınav sonuçları geldiğinde İstanbul'a giderken Gonca'yı Ankara'da bırakmanın, onu terk ettiğimi düşünmesine rağmen üstelik, yapmak istemeyip de yapmak zorunda olduğum hayatımın pişmanlığıydı. Şimdi daha iyi anlıyorum. Sekiz temmuzdan sonra ben eski Özgür olamadım. Kısmen olamadım. Oz büyücüsündeki kalbini arayan teneke adamdan farkım yoktu. Diğer her şeyim yerli yerindeydi, aklım, bedenim, düşüncelerim, ailem; ama kalbim. Aynı mıydı? Kaybetmiştim. Gonca'ya vermiştim ve ikisi birden ortadan kaybolmuştu.

   Tesadüfen bulana kadar ona iyi bakıp bakmadığını bilemezdim. Bulduğumda da beni hala sevdiğini gözleri çığlık çığlığa bağırıyordu. Bedeninin sessiz kalması umrumda değildi. Bedenine minicik bir kalp daha sığdırması ise Gonca'yı her şeye herkese rağmen sevdiğimi, istediğimi bana kanıtlamıştı. Sevgimin kanıta ihtiyacı olduğundan değil, geçen altı yılın bana yaşattıklarından, ailemden, saçma ayrılığımızdan sonra kalbimi emin ellere, benim için en doğru yere bırakmamın ve bulduğumda da aynı yerde olduğumu görmenin bana verdiği haklı gururunu yaşamamdandı.

   Evin her yerine baktım. Tuvaletten banyo dolaplarına, mutfak çekmecelerinden yatak bazasına kadar. Burada yaşamaya devam etmek istese yaşardım onunla. Lüks yaşamak benim tercihim değildi. On iki yaşında Özgür'ün yanına Atasoy gelecek, o aileyi ister misin diye bana sormuş olsalardı tek bir cevap alacaklardı benden. Hayır. İstemiyorum. Gonca'dan her seferinde ayrı kalmak, beni zaten robot niyetine alan yeni ailem ile daha zor hale geliyordu sadece. Bu imkanlar daha iyi hissetmemi sağlamak bir yana, daha da Gonca'sız yapıyordu beni.

   Bir insanın eksikliği artarak, katlanarak, çığ gibi büyüyerek nasıl hissedilir ben sadece on ay yaşamadım bu duyguyu. Lise son sınıfta. Ve son iki gündür... Lise sonda tesadüf, şimdi tesadüf. Benim için önceden biçilip dikilmiş kaderimi üzerime giymekten başka ne yapabilirdim? Daha çok uğraşıp karım olan kadını daha önce bulabilir miydim? Yeterince istememiş miydim? Banyodaki lavaboda iki üç tel turuncu saç görmem hayatımda görüp görebileceğim en güzel sahneydi bana göre. Düşünmek istemedim daha fazla.

   Akşam başıma geleceklerden habersiz biraz daha bakınıp annemi aradım. -Buyrun gelin.- demişti. -Siktirin gidin.- dese daha inandırıcı olurdu ki, en azından niyetini anlardım. Şimdi ise annem pandoranın, içinden ne çıkacağı bilinmeyen kapalı kutusuydu.

   "Efendim Özgür?"

   "Merhaba anne, nasılsın?"

   "İyiyim oğlum, sen nasılsın?"

   "İyiyim, teşekkürler."

   "Akşam için aramış olmalısın." Zor bir tahmin değildi.

Yalnız Seni İstedim Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin