35. BÖLÜM (G)

11.2K 923 117
                                    

   İçeri girdiğimde daha önce hiç içerisine girmediğim zenginlikte, gösterişte ve güzellikte bir evle karşılaştım. Dıştan gördüğümde daha notunu vermiştim. Şimdi ise kanaat kullanmak zorunda kaldım. Zenginlikle aram iyi değildi, hiç zengin olmamıştık; ama şükür ki benim de evim vardı kendime ait. Özgür'ün başka ev demesine anlam vermeye başladım.

   Ahsen hanım kısmen iyi karşılamıştı Turgut beyin aksine. O ise gerçekten içten ve candandı bana karşı. İlgiliydi. Oğlunun eşini tanımaktan dolayı mutluydu da. Bunu belli etmesi, haliyle bendeki gerginliğin seviyesinde biraz düşüş meydana getirdi. Çiçekleri annesine uzattığımda kibarca teşekkür etti. İyi ki almışız dedirtti bana. Kapıda yaptığım gereksiz güç gösterisinden dolayı kızdım kendime. Yardımcısından boş bir vazo isteyip kendisi yerleştirdi üstelik özenle.

   Saat yedi olmak üzereydi. Salondaki koltukta otururken sessizlik olmasını bekledim; ama herkes bir şekilde konuşma yanlısıydı. Özgür'ün dedesi de oradaydı ve bana benimle ilgili sorular sorarken bunu evine gelen herhangi birine gösterdiği sıcaklığın yanında tek erkek torununun eşine gösterdiği gerçek ilgiden olduğunu ayırt edebilirdiniz. O an hamile olmaktan utandım. Bebek Özgür'ün bebeği olsa da utanırdım. Neyse ki evliydik ve kimse bebekle ilgili bir şey sormamıştı. Henüz.

   Yemekte de aynı sıcak sohbet devam etti. Aralarındaki en mesafeli insan Ahsen hanım bile beklediğimden daha yakındı. Özgür'ün anlattığı toplar tüfekler, savaş materyalleri görünürde yoktu. Ailemi, mesleğimi, yaşadığım yeri, Özgür'le nasıl tanıştığımızı ciddi anlamda ilgilenerek sordular ve cevaplarımı da aynı ilgiyle dinlediler.

   "Keşke haberimiz olsaydı nikahtan." Babası bunu söylediğinde Özgür'e baktım.

   "Haklısın baba; ama angaryayla uğraşmak istemedik. Bebek haberi kesinleşince ne kadar erken o kadar iyi diye düşündüm." Bebek konusu da açılmış oldu başımı öne eğdirerek.

   "Yine Murat çabucak kıyardı nikahı. Tek fark biz de olurduk yanınızda. Bir tane oğlumuz var. Değil mi ama baba?"

   "Gençler bizim zamanımızdaki gibi değil. Evlenmişler işte. Düğün yapılsın ama. Ahsen?" Gelinine baktı yaşlı adam.

   "Tabii ki babacığım. Şimdiden bir kaç mekan belirledim aklımda. Yarından itibaren boşluk teyidi için görüşmelere başlarım. Bize yakışır şekilde en iyi yerlerden birinde yaparız. Gonca'nın da içine sinen bir yer olması şart. İstersen birlikte gideriz görüşmelere Gonca, ne dersin?" Gözlerim henüz bebek konusunu atlatamamanın verdiği açıklığın üstüne daha da açıldı.

   "Aslında, biz düğün düşünmü..." Özgür lafımı böldü. Benim sözümü kesti. Hiçe saydı beni.

   "Düğün için sekiz temmuzu düşünüyoruz anne. Hafta içi ya da hafta sonu mu bilmiyorum şu an; fark etmez zaten, ona göre bakarsan sevinirim." Özgür'e döndüm. O da bana baktı.

   Bunu evde konuşmaya karar verdim. Ailesinin yanında kavga etmeye niyetim yoktu. Peki kavga etmeye niyetim var mıydı? Oh! Hem de nasıl. Gonca ve Özgür olarak iki kişi evliydik; ama düğüne tek başına karar verebileceğini zannediyordu. Nasıl beklentiye sokmuştu beni Özgür. Şimdi bu evde ailesinin bana karşı davranışları Gonca Teksoy Atasoy olmaktan utandırdı beni. Yine yeni yeniden. Kızardığıma emindim.

   "Marttayız henüz Özgür'cüğüm. Temmuzda Gonca yanlış hesaplamadıysam eğer altı buçuk yedi aylık hamile olacak."

   "Biliyorum, anne önemli değil. Ona göre bir gelinlik giyer." Özgür'e bakarsam eğer gözlerimden çıkan kurşunlarla tam Gonca yazan yerden vurabilirdim onu. Benim adıma da karar verdiğinin farkında mı değildi yoksa benim düşüncemin ne olursa olsun bir önemi mi yoktu?

Yalnız Seni İstedim Donde viven las historias. Descúbrelo ahora