Episode 6| Juliet

2.3K 125 11
                                    

Episode 6| Juliet

Bir gün birisi sana o kadar sıkı sarılacak ki
Kırık tüm parçaların birleşecek...

Vincent

Parmaklarım siyah direksiyonun üstünde ritm tutarken yerimde hafifçe kıpırdandım. Sabırsız bir şekilde nefes verirken gözüm hız göstergesinin yanındaki saate kaydı. On beş dakikadır Tiffany ve Phoebe'nin gelmesini bekliyordum. 

Tiffany ile iki haftadır telefonda konuşuyorduk. Hem de saatlerce. Her gece aynı saatte ya o ya da ben arıyordum ve bir şekilde konuşacak bir şeyler buluyorduk. Sesini duymak, alışkanlık haline gelmişti ve yaşadığım şeylerin üstesinden gelmemde yardımcı oluyordu. Benim de onun için öyle olduğumu bilmek güzeldi ancak yine de bana açmadığı şeylerinin olduğuna emindim. İlerleyen dönemlerde kendisini sakladığı kutudan tam anlamıyla çekip çıkaracağıma emindim.

Bir defa daha arayıp aramamak konusunda kararsız kaldığım sırada yan kapı hızla açıldı.

Phoebe arkaya geçerken "Selam mankafa." diye konuştu. Gözlerimi devirerek yanıma binmekte olan Tiffany'ye kaçamak bir bakış attım, siyah bol kazağının bilek kısmı darlaşıyordu. Onu tam anlamıyla tanımayan insanların olduğu bir ortama girdiğinde hep böyle mi giyindiğini merak ettim, kazağının bileğinden sıyrılmaması ve yara izlerini saklaması için bilek kısmı darlaşan şeyler. Yazın ne yapıyordu acaba? 

"Tiffany, selam." deyip Phoebe yokmuş gibi davranmam Tiffany'nin Phoebe'ye dönüp gülmesini sağlamıştı. "Selam, Vincent."

Phoebe'yi, Colin ile beraber olduğu zamandan beri tanıyordum ve o zamandan beri seviyordum. Ancak birbirimizi sevmiyor gibi yaptığımız hareketler, herkesin gülmesini sağlıyordu ve gergin bir ortam oluştuğunda da Phoebe ile işbirliği yapıp birbirimizi  iğneleyerek bu durumu düzeltebiliyorduk.

Phoebe önce Tiffany'ye sonra bana bakarak yapay bir heyecanla "Ne kadar da tatlı bir çift oldunuz!" dediğinde önüme hızlıca dönüp arabayı çalıştırmaya uğraşırken "Birbirinize ne kadar benzediğinize inanamazsın." sözleri zihnimde yankılanıyordu. Tiffany'nin tepkisini kontrol etmek için dikiz aynasından Tiffany'ye baktığımda başını cama çevirmişti, kaldırımın üstündeki taşı bir sanat eseri gibi inceliyordu ve yanakları kızarmıştı. 

Phoebe kaşlarını kaldırıp saçma halimize bakarak "Pekala, bunun böyle bir etki yapmasını beklemiyordum." Diye konuştu.

Sessizce yutkunurken, içimden zaten bunun böyle bir etki yapmaması gerekiyordu diye düşündüm. Ortamda oluşan tuhaflığı dağıtmak için, "Phoebe, hala aynı olduğunu gördüğüme ne kadar sevindim bilemezsin." Phoebe, konuşmak için ağzını açarken konuşmasına fırsat vermeden devam ettim. "Ne zaman ne söyleyeceğini bilememelerinin hala aynı olmasına üzülsem dahi değişmediğini görmek sevindirici."  Tiffany'ye dönüp gülerek "Bir keresinde Colin ile bir 'şeyin' ortasındayken 'Jimmy Choo'nun yeni ayakkabısı satışa çıktı mı?' dediğini biliyor muydun, Tiffany?" diye sordum.

Tiffany bir kahkaha atarken Phoebe'nin kızardığını fark ettim.

"Bu önemliydi ama anlıyor musun? Herkes bekliyordu ve satışa çıktıktan dakikalar sonra tükeniyordu!" Biraz duraksayarak tekrar konuştu. "Hem, bunu anlatmayacaktı! Tanrı aşkına, her şeyi anlatıyor mu?"

Sırıtarak başımla onayladığımda "Ben de sizin her şeyinizi bileceğim zaman ödeşeceğiz." Diyerek tekrar yapmaması gereken bir imada bulunduğunda dudağımı dişleyerek Tiffany'ye baktım.  

Göz göze gelince başını tekrar cama doğru çevirerek dışarıyı izliyor gibi davranmaya devam etti.

  Muhtemelen eve gittiğinde Phoebe de Colin'in bana yaptığı konuşmanın aynısını yaparak zihnini bulandırmıştı ve yeni bir ilişki içinde olmak istemediğimiz ama karşı tarafımızın tepkisini bilmediğimiz için bunu nasıl dile getireceğime çekiniyordu.  

Laughed to Life • Zayn Malik | (UNEDITED)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin