Episode 34 | Forever and always.

531 35 7
                                    


Tiffany

Karşımızda duran gri şehri, İngiltere'de Zayn'in kendini her üzgün hissettiğinde gittiği yerden izlemek isterdim ancak ne yazık ki Amerika'daydık ve hastanedeki odamdan izliyorduk.
Cama doğru çevirmiş olduğumuz uzun fakat tam sığamadığımız koltukta otururken vücutlarımız birbirine değiyordu.

Yorgunluktan dolayı dördümüzün de gözleri şişmişti. Yani, dördümüz de yorgunluktan diyorduk ancak gizli gizli veya bazen aniden herkesin içinde ağladığımızdan dolayıydı.
"Bu koltukta dörtlü oturmak her geçen gün kolaylaşıyor." diye günden güne zayıflamamla ilgili dalga geçtiğimde kimse gülmedi ancak hepsinin dudakları burukça kıvrılmıştı.
"Üç buçuk kişi oturuyoruz, yarım kişisin." Diye gergin bir gülümsemeyle konuşan Danielle'a, odadaki sessizliğin aksine gülerek karşılık verdim.

"İltifat kabul ediyorum."
"Bir hafta sonra üç çeyrek olacağız sanırım." Diyen Harry dudağını ısırarak bana baktı.

"Bunu da iltifat olarak kabul edeceğim, sıradaki?" diye neşeyle konuşsam dahi iç çektim.

Dört buçuk haftadan fazla bir süredir hastanedeydik, tüm o radyasyon ve ilaç zımbırtıları veya kan testleri beni iyi yapmıyor aksine daha kötü olmama neden oluyordu.
Merdivenleri çıkamıyor veya koşamıyordum bile çünkü güçsüzdüm ve zayıflıyordum. Nesneleri tutmakta bazen zorlanıyordum ve bu yüzden damardan beslenmediğimde yemeğimi bir hemşire yediriyordu. Buna rağmen yiyeceklerin hiçbir etkisi olmuyordu, otuz altı kiloya kadar düşmüştüm ki bu da bir süreliğine tedaviyi yavaşlatmıştı.
Uzun süredir ilacı kullanmam tüm akut yan etkilerini göstermeme neden oluyordu. Erken teşhis konmadığı için bazı bölgelerde ilerleyen tümörler vardı veya nerede olduğunu tespit edemedikleri bir sürü virüs. Doktorların kendi aralarında bana zaman kaybı dediğini biliyordum. Çocuklar, onları umursamıyor gibiydi. 

Louis, Liam ve Niall; Zayn, Danielle ve Harry'nin aksine fazla soğukkanlılardı ve benimle her saçma şeyi yaparak eğlenmemi sağlıyorlardı. 

Odama dört tane alışveriş arabasıyla geldiklerinde anlamaz gözlerle bakmıştım çünkü 1) o arabalar hastaneye nasıl gelmişti ve 2) onlarla ne yapacaktık?
Sonradan hastanenin içinde yarış yapacağımızı söylediklerinde sadece gülmüştüm ve hastanenin en sessiz kısmına gidip yarışmıştık. Hastayım diye beni birinci yapacaklarını düşünüyordum ancak bana normalmişim gibi davranmışlardı ki bu şu an en çok istediğim şeydi.
Koşmaya çalışarak fazla arkadan gelirken her ne kadar ölecek gibi hissetsem ve aldığım oksijen ciğerlerime gitmiyor gibi hissetsem bile en eğlendiğim hastane günümdü. Hem de o gün, kullandığım tedavi ilaçları ve girdiğim cihazların 'alopesi areata' isimli bir saç hastalığı yarattığı için saçımı kazıtmış olmama rağmen mutluydum. 

"Sonra üç kişi olacaksınız," diye normal olan bir ses tonuyla öleceğim hakkında dalga geçtiğimde oda her zamankinden daha da sessizleşti ve bu sessizliği sırasıyla Zayn'in havaya savurduğu "Sikeyim." cümlesi, kapıya yönelen adım sesleri ve odadan çıktığını belirten kapı sesi bozdu.
Yanımdan kalkıp gittiği için sıcaklığının yerini soğuk hava doldurunca içim biraz ürpermişti. 

Harry "Odaya yeni koltuk almak çok zekice bir davranış." diye ölmemi kastettiğimi anlamazdan gelerek konuştu ve "Ben gidip baksam iyi olacak," diye devam etti. Harry'ye teşekkür eder gibi gülümsediğimde önemli değil der gibi elini salladı. 

Odadan çıktığı anda yüzüm anında solmuştu. Elimi yanağıma koyarken Danielle'ın "Dalga geçmen, seni daha iyi hissettiriyor olabilir ancak Zayn için öyle değil." Dediğini duydum. 

"Özür dilerim," diye mırıldanırken başını önemsiz der gibi salladı.
Sessiz geçen birkaç dakika sonrası gözlerimi yağmaya başlamış yağmurun, cama yaptığı damlalarından ayırmadan konuştum.

Laughed to Life • Zayn Malik | (UNEDITED)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin