0.9

62.6K 5.3K 2.1K
                                    

Sara Farell - Issues

Zilin çalmasıyla ağır ağır yürüyerek sınıfa girdim. Ahmet bir şeylerle uğraşıyordu, sanırım matematik testi çözüyordu. Sakince ilerlemeye devam ettiğimde manasızca Sinan'ın sırasına baktım ve hâlâ boştu.

O mesajda neyi kast ettiğini anlamıştım ama bunu kendime bağlamak saçma geliyordu.

Mahcup bir ifadeyle Ahmet'in başında dikildim. ''Geçebilir miyim?'' diye sordum. Konuşmadı ve sakince ayağa kalkıp bana yer verdi. ''Teşekkürler,'' diye ekledim otururken.

Konuşmamaya devam ederek testini çözmeye devam etti. Derin bir nefes aldım ve Ahmet'e baktım. ''Bozuk musun bana?''

''Hayır,'' diye mırıldandı.

''Yüzüme bak öyleyse,'' diye zorladım onu. Bu saçmaydı, o bana kolay kolay kırılmazdı ve şu an da bu tavrı da anlamsız geliyordu hele de Sinan yüzünden. Beni duymamazlıktan geldiğinde elindeki kalemi hızla çektim ve aldım. Bir müddet sukûnetini korudu ve ardından gözlerini kapatıp açarak çehresini bana çevirdi. Gözlerinde herhangi bir şey göremiyordum. ''Ben seni incitmek istemedim,'' diye itiraf ettim. ''Biliyorsun işte beni, niye zor duruma sokuyorsun ki?''

''Seni zor duruma sokmuyorum Mine,'' dedi alçak sesle. ''Sen benim arkadaşımsın, kardeşim ya da daha ötesi... O çocuktan cidden haz etmiyorum ve farkındayım tamam mı? Herifin kaç kez sana bakışını yakaladım ben...''

Kaşlarımı çattım ve yüzümü buruşturdum. Bir şeyler demek istiyordum ama yanlış anlaşılmak da istemiyordum.

''Elbette ki senin hayatın ve kararların ama biliyorsun... Kaç yıldır beraberiz biz, seni üzen adamı fena üzerim.''

Konuşması biterken boş boş yüzüne bakan gözlerim usulca kısıldı ve dudaklarım yavaşça kıvrılmaya başladı. Beni düşündüğünü biliyordum ama bu kadar temkinli olmasına şaşırıyordum. Kimse kimseyi tanımadan bilemezdi, kaldı ki Ahmet'in Sinan ile oturup iki dakika konuştuğunu bile hatırlamıyordum.

''Anlıyorsun değil mi beni?'' diye sordu yumuşak bir sesle.

Gülümseyerek kafamı aşağı yukarı salladım. Gülümsemeye başladığında elim saçlarına gitti ve onları dağıtmaya başladım. ''Yapma şunu,'' dedi keyifle ellerini saçlarımdan itmeye çalışırken. ''Hep mi sen yapacaksın?'' diye sordum uğraşmaya devam ederek.

O esnada Sinan göründü ve kapıdan içeri girerken donuk çehresiyle gözlerime bakıp birkaç saniye sonra kafasını diğer tarafa çevirerek sırasına yürüdü. Ellerim kendiliğinden çekilirken duraksadım ve gülüşümü dudaklarımdan silip yerini emanet bir tebessüme bıraktım.

Arkama yaslanırken dudaklarımı ıslatıp çektim ve omzumun üzerinden Sinan'ın olduğu yere baktım. Başı hafif öne eğikti ve sırasının üzerinde duran kalemle oyalanıyordu.

O bana karşı bir şeyler mi hissediyordu?

Geri zekâlı değildim, son zamanlarda bakışlarını üzerimde sıkça hissetmem, iki kez omzuma çarpması ya da aramızda geçen garip diyaloglar... hele de son mesajı. Bunlar bazı şeyler için şüphe uyandıran hareketlerdi.

Tarih hocası Rıza Hoca sınıfa girerken dikkatimi dağıttım ve önüme döndüm. Ahmet homurdandı. ''Bu sefer ki ne anısı?''

Gülümsemeye çalıştım. ''Birinci Haçlı Seferleri?''

Gözlerini kıstı ciddiyetle. ''O kadar oldu mu ya?''

''Bilmem,'' dedim gülerek. ''Öğreniriz şimdi.''

BİR SEPET BAHARAT Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin