Awake (Day 155)

489 35 55
                                    

İnsanlar yalan söyler. Her zaman veya çoğu zaman. Kendini korumak veya kandırmak için. Yalan söyleyen kişinin bilmesi gereken bir şey var.

Yalan sonsuza kadar asla sürmez.

Dolmaya başlayan gözlerimi kapattım. Yüzüme sahte bir gülüş taktım.

"Peki sonra ne oldu?"

"Ailesi ilk başta onu istemedi. Ailede yokmuş gibi davrandılar. Soylu bir ailede depresif birinin olması mantıksızdı. Onu aileden tamamen silmek istediler. Bir sürü yol denediler. Son Seung Wan'ı öldürdüğü mevzusu tamamen yalan. O hala yaşıyor. Yoongi öldü sanıyor ama yaşıyor. "

"Nerede?"

"Uzun süre yurt dışına çıktı. Daha bir kaç gün önce geldi. Zaten herkes onu unuttu. Sanırım Seoul de. Geri dönme amacı Yoongi'yi yıkmaktı. Ailesi tekrar anlaşma yapmıştı. Son anda vaz geçti."

"Neden?"

"Belli olmuyor mu? Yoongi zaten yıkıldığı kadar yıkılmış. Ondan ümidi kes Taehyung. Hem ailesi hem kendisi tehlikeli."

"Son Seung Wan'ın öldüğü yalanı er geç ortaya çıkacak biliyorsunuz değil mi?"

"Yalan değil. Sadece söylenti. Medyaya sahte kanıtlarla ne sunarsan haber olur. O zaten ortaya çıkacaktı."

"Anladım teşekkür ederim." ayağa kalkacakken beni kolumdan tuttu.

"Tek bilmen gereken şey Yoongi'nin ailesi ile durumu yüzünden bu halde olması. Taehyung sakın karışma. Çok kötü şeyler oldu. Yoongi bu sefer sağ çıkamaz."

Kolumu çektim. "Ma Rin gidiyoruz!"

İlgilendiği oyuncağı bıraktı ve yanıma geldi. Alışveriş merkezinden çıktık ve bekleyen arabaya doğru gittik. Muhabirler gelmişti...

Ma Rin'i kucağıma aldım. Ezilmesini istemiyordum. Arabaya doğru hızla ilerledim. Beni gören muhabirler koşmaya başladı. Arabanın yanına çoktan gelmiştim. Kapıyı açtım ve hemen bindim. Ma Rin'i diğer kenara oturttum. "Annemlere.."

🌌🌌🌌🌌🌌🌌🌌

"Soju burada bira burada yemekler burada. Başka ne eksik?"

"Jungkook ve Namjoon."

Telefonu kapattım ve masaya koydum. "Bu gece gelirler mi?"

"Umarım."

Bu aralar hepimiz üzgündük. Hepimiz kırgındık. Birbirimizi teselli edecektik.

Çalan kapıya Hoseok yetişti. Kapıyı açtı ve içeri girmelerini bekledi.

"Sonunda."

"Trafik vardı. Affetmeniz için soju aldık."

Hoseok sırıttı. Jungkook hiçbir şey demeden içeri girdi ve kendini koltuğa attı.

Namjoon da onun yanına geçti. Hoseok Namjoon'un elindeki torbayı almaya çalıştı.

"Ben onu alayım da düşmesin."

Namjoon ona ters ters başladı. "Herkes burada olduğuna göre yemeye başlayalım."

Bütün yiyecekler sehpaya konmuştu. Hepimiz yere oturduk ve yemeye başladık. Aynı zamanda konuşuyorduk.

"İlk kim anlatsın."

"Namjoon hyung anlatsın."

Derin bir nefes aldı. "Adı Chaeyoung..."

"Dur lan o Lisa'nın yeni tanıştığı kız değil mi?"

"Evet o. Aslında çok iyiydik. Bir anda ayrılmak istedi. Nedenini sordukça saçmalamaya başladı. Belki stres altındadır dedim birkaç gün rahat bırakayım dedim. Aradan 1-2 geçti. Evimin önüne geldi bağırmaya başladı. Neymiş ilişkimizi ben mahvetmişim çok kötüymüşüm bilmem ne. Suçsuz yerde suçlu oldum. Ve rezil de oldum."

"Chaeyoung sağlam kız dikkatli ol dicem de neye faydası var. Birkaç güne düzelir merak etme. Hadi Hoseok sen anlat."

Çiğnediği yemeği yuttu. "Biz iyi değildik. Normalde çok kavga etmezdik ama bir süre sonra çok kavga etmeye başladık. Düzelir dedim düzelmedi. Alttan almaya çalıştım. En son sinirlendim bağırışına karşılık verdim. İpler orada koptu zaten. Aldı valizini çekti gitti. Nerede bilmiyorum. Olabileceği her yere baktım. Aşçılık kurslarına bile baktım. Nerede ne yapıyor bilmiyorum ve çok korkuyorum. Keşke bağırmasaydım."

"Jin öyle bi insan değil ki. Alttan alan taraf o olur her zaman."

"Biri bir şey demiştir belki. Mesaj atmayı denedin mi?"

"Engellemiş. Benim için yapılacak tek şey dua etmek. Jungkook sen anlat."

"Benim ki çok uzun hyung..."

"Dinleriz ne olacak."

"Tamam. Sınava çalıştığım için sürekli test çözüyorum kurslara gidiyorum. Jimin son zamanlarda daha fazla çalışmaya başladı. Kendini alkole vermiş. Biliyorsunuz eve alkollü gelmesine dayanamıyorum. Bana sürekli babamı hatırlatıyor.

Geçen gün yine sarhoş olmuş gelmiş evin içinde bağırıyordu. Neymiş masum olmamalıymışım çok masummuşum sert sevmem gerekiyomuş.."

"Ee sonra ne oldu."

Yutkundu. Boğazını temizledi. "Beni öpmeye başladı. Sinirden sertçe karşılık vermiştim. Sonra ne olduğunu anlamadan yaptık. O sıralar kafam çok kötüydü. Onu odaya kilitlemiştim."

"Lütfen tahmin ettiğim şey olmasın."

"Tahmin ettiğin şey hyung."

Kafamı yastığa gömdüm. Bu çocuğun namusu elden gitmişti.

"Taehyung sen anlat şimdi."

Bardağı elimden bıraktım. "Tatildeyken Yoongi çok durgundu. Bir derdi vardı ama ne olduğunu sorunca söylemiyordu. Tatilden döndük. Gitti. Beni öylece bıraktı ve gitti. Mesajlarıma cevap verdi. Depresyonda gibi bir şey. Anlamadım. Sonra ailesi ile ilgili bir şey dedim. Araştırma yapma dedi. Şüphelendim. Geçmişini araştırdım. Hiç bilmediğim şeyler çıktı. Son Seung Wan yaşıyormuş."

"Ne?!"

"Ne demek yaşıyor?"

"Yaşadığını bilmiyor muydunuz? Beni ikna etmeye çalışırken geçmişini bilmediğimi insana güvenir miyiz demiştiniz."

Hoseok'a döndüm. Hepsi birbirine bakıyordu.

"Sizde bilmiyordunuz değil mi."

"Yoongi'yi karalamak için olduğunu biliyorduk ama Son Seung Wan'ı başka birinin öldürdüğünü düşünmüştük. Cenazesine kadar her şey yapıldı."

"Onu bulmam gerek."

"Sakın yapma Taehyung."

"Uyandım artık hyung. Birilerini dinlememem gerektiğini anladım. Bana engel olmanız gözünü kapatmayan birini uyumasını sağlamaya çalışmak gibi artık."

Sterliçya [Taegi + Jikook]Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu