just like you

316 58 25
                                    

Hoseok senelerdir bu yalanla birlikte büyümüştü.Her geçen gün broşunu takarken biraz daha suçlu hissetti kendini.Ama yine de,karakteri bu suçluluk duygusunu bastırıyordu.

İşin kötü tarafı,Hoseok daha çok bir kırmızı kalpli olduğundan,annesine karşı büyüdükçe kötü davranmaya başlamıştı.Her sene biraz daha babası, biraz daha diğer kırmızı kalpliler gibi olmuştu.Bazen damarlarında az da olsa yeşil bir kanın aktığını unutuyordu.Acımasızdı.

16 yaşına girdiğinde babasıyla birlikte güvendikleri bir büyücüye gittiler.Hoseok çok heyecanlıydı.Atmosfer ise birazcık ürkütmüştü onu.Gözleri sürekli birşeylerde takılı kalıyordu.Büyücünün yakasına kaydı gözleri.Herhangi bir broşu yoktu.Babası onu bir pembe kalpli büyücüye götürmüştü.Korkusu iyice arttı.

"Demek Hoseok sensin."

Hoseok kısık bir ses tonuna sahip kadına şaşkınlıkla bakıyordu.Korkmuştu,ilk defa bir pembe kalpli görüyordu ve söylenenlere göre onlar şeytanı aratmazdı.

"Korkmana gerek yok Hoseok.Ben kırmızı kalpliyim."

Kadın aklından geçenleri okuduğuna kahverengi gözleri daha çok açıldı.Babası sandalyeye otururken,o korkakça büyücünün önündeki koltuğa oturdu.

Yaşlıca büyücü elini elleri arasına alıp bir süre baktı.Gülümseyerek Hoseok'a daha sonra babasına baktı.

"Geçmiş."

"Ne?"

"Yeşillik.Hoseok büyüdükçe geçmiş."

Babası sevinçle ayağa kalkarken kahverengi saçlı genç hâlâ şaşkındı.Nasıl oluyordu bu?Ne demek oluyordu?Artık yasak bir çocuk değil miydi yani?

"Y-yani..Ben tamamen bir asilim,değil mi?"

"Evet öylesin genç Hoseok.Daha fazlasını bilmek ister misin?"

Hoseokun yüzünde geniş bir gülümseme yayılırken babasına sorar gözlerle baktı.Daha fazla öğrenme gibi bir imkanı varsa bunu asla geri çevirmezdi.

Babası ise ayağa kalkıp yanına koyduğu kılıcını aldı.Üzerinde zırhı vardı.Seçkin bir vezir olarak,şatodan fazla ayrılması uygun olmazdı.

"Benim şatoya dönmem gerek.İşin bittiğinde ormana gidersin."

Hoseok onayı aldığında heyecanla önüne dönüp yeniden elini uzattı.Gri saçları birbirine dolaşmış büyücü bir kez daha elini kavradı ve tırnağıyla avucunda bir daire çizdi.

"Bir mavi kalpli gördün değil mi?"

"Bu nasıl-"

"Hergün gördüğün,sevdiğin birisi.Kraliyet ailesinden biriyle bu kadar yakın olman şaşırtıcı Hoseok.Sanki..sanki bu kişiye aşıkmışsın gibi?"

Sinirle elini çekerken ayaklandı Hoseok.Hakkındaki herşeyi bilmesi hoşuna gitmemişti.Kaşları çatıldı.

"Bu kadar yeterli."

O karanlık çadırdan dışarı çıkarken,ışık gözünü aldı.Adımlarını ormana doğru hızlandırdı.Yoongiyle buluşacaklardı,ama o oldukça geç kalmıştı.

Tanıştıkları günden beri hep birlikte ormana gidiyorlardı.Yoongi büyüdükçe tek başına dışarı çıkması iyice kolaylaşmış,daha sık görüşür olmuşlardı.

Her zamanki gibi duvarın yanına gittiğinde,üstüne oturmuş onu bekleyen Yoongiyi gördü.

Siyah saçları hep olduğu gibi ışıl ışıl parlıyor,mavi ve altın rengi bir kıyafet giyiyordu altı yaşından beri.Bazen desenleri,bazen içinden gözüken beyaz gömleğinin modeli değişiyordu ama her zaman mükemmel görünüyordu.

Görüş açısına girdiğinde Yoongi duvardan atlayıp gülümseyerek yanına geldi.Çilleri çoğalmıştı.

"Sonunda gelebildin."

"Yoongi!Ben gerçekten bir kırmızı kalpliymişim!"

"E bunu biliyorduk zaten?"

Hoseok söylediği şeyi farkettiğinde durgunlaştı.Yoongiden onun yasak bir çocuk olduğunu saklamıştı.O yüzden,sevincini içinde yaşayacaktı.

"Bugün bir yerde uzansak olur mu?Çok yorgunum.."

Kahverengi saçlı genç kafasını salladığında birlikte yürümeye başladılar.Yoongi kafasını Hoseokun omzuna yasladı usulca.Kırmızı kalbi hızlanırken yutkundu.

"Neden yorgunsun?"

"Babam beni taht için sıkıştırıp duruyor.Yanımda sen olsaydın,belki bu kadar yorulmazdım."

Yoongi başını omzundan kaldırıp bir ağacın gölgesine uzanırken,Hoseok oflayıp yanına yattı.Yoongi onu her zaman şatoya girmesi için zorluyor,o ise reddediyordu.

"Kendimi hazır hissetmiyorum."

Siyah saçlı genç gözlerini kapatıp daha da kusursuz görünürken,Hoseok sessizce kirpiklerini izledi.

"Saçmalıyorsun sadece.Baban zaten vezirlerden biri.Diğer kırmızı kalplilerden bile kolay olur girmen."

"Girsem bile,bu kadar sık görüşebilecek miyiz?"

Yoongi gülümsedi.Yattığı yerde elini Hoseok'un elinin üstüne koydu nazikçe.Hareketleri bile asil olduğunu belli ederdi.

"Birnevi aynı evde yaşıyormuşuz gibi.Neden bu kadar korkuyorsun ki?"

Hoseok korkuyordu çünkü on senedir yasak bir çocuk olarak yaşamıştı.Şatoya girerse,farkedilirse ölür diye korkuyordu.Bu durumdan bugün kurtulduğuna göre,önünde hiçbir engel yoktu.Sadece alışkanlıktı işte.

"Senden başka hiç arkadaşım yol Hoseok.Yalnız kalıyorum.Hergün seni görmek istiyorum."

Hoseok gözlerini hala gözleri kapalı olan Yoongide gezdirdi.Böyle konuşarak ona umut veriyor,kalbini hızlandırıyordu.Ona arkadaştan fazla duygular beslediğinin farkındaydı.Bu oldukça normaldı.Erkek bir eşi olan krallar vardı tarihlerinde.Zaten çekindiği şey bu değildi.Yoonginin onu reddedmesiydi.Sonuçta o kralın oğluydu.

"Aynı zamanda,iki yıl sonra 18 olacağız.Benim evlenmem ve tahta geçmem gerekebilir.Hayatımın aşkını bulmama yardım edersin değil mi?"

"Ederim."

Hoseok kalbi yanarak söylemişti bunu.Onun başkasıyla evlenmesi fikri bile içini karartıyordu.Yoongi ondan tarafa dönüp broşuyla oynamaya başladı.Eli göğsünde geziyordu ve bu ölmesi için yeterliydi.

"Eğer aşık olursam,senin gibi birine olmak istiyorum."

"Kırmızı kalpli biri mi?Zorundasın zaten."

"Aptal olma bu kadar.Senin gibi anlayışlı olsun istiyorum.Broşunu aynı senin taktığın yere taksın,senin yanında hissettiğim kadar,onun yanında da güvende hissedeyim istiyorum."

"Aslında,bir kırmızı kalpliyle evleneceğin için-"

Yoongi göğsüne vurduğunda sustu Hoseok.Siyah saçlı olan ona biraz daha yaklaşıp kafasını koydu üstüne.Hoseokun aşık olduğu siyah telleri,yaramazca broşunun üstüne dağıldı.Rahatsız olur diye bir süre nefesini bile tuttu.Ölecekmiş gibi hissettiğinde bıraktı ve kollarını ürkekçe ona sardı.

Kuşlar şarkı söylüyor,ağacın yapraklarından sızan güneş onları okşuyordu.

"Aptalsın Hoseok.Çok aptalsın."

Acaba Hoseok gerçekten kurtuldu mu?ACABA?

The City of Hearts ° sopeWhere stories live. Discover now