BP- 40 ♣️İkinci Çeyrek

3.8K 122 1
                                    

Boşluk.

Kapkara gece.

Adım boş sokakta yankılanandı.

Gözlerimi sımsıkı kapatarak açtım ve kendime gelmeye çalıştım. Başım dönüyordu. Duvara tutunmaya çalışarak ilerlemeye başladım. Kendimi bardan zor atmıştım. Ağzımda ekşi bir tat vardı ve midem bulantıdan kasılıyordu.

Boş sokakta bir iki gülüşme sesi duydum. Beni aldırmadan yürüyen bir adamla kadın, onlara ifadesiz bir suratla baktım.

İçimde kopan yanardağa rağmen hala sessizliğimi koruyordum. Bana desteğini beklediğim o ikinci elde artık yoktu.

Babam.

Kızların ilk aşkı, benim sonsuz acım.

Artık yoktu. Aysel Teyze'nin sesi kulağımda bir kez daha çınladığında gözlerim doldu. "İrem kızım, sakın panik yapma ama baban, baban trafik kazasında ölmüş."

Ölmüş.

Annemin yanına gitmiş.

Artık yoktu, zihnimde yankılanan ölmüş sözcükleri mide bulantımı arttırmıştı. Bana son zamanlar da bir kez bile sarılmamıştı. Saçımı okşamamış, doyasıya vakit geçirememiştim. Biz ne zaman bu kadar uzaklaşmıştık birbirimizden? En son ne zaman beraber vakit geçirmiştik? Gözlerim dolduğunda beklediğim histerik kriz beni pençesinin içine sıkıştırmıştı. Duvara dayanarak yere oturdum başımı dizlerime dayayarak uzun süredir tuttuğum yaşları bıraktım.

Böyle olmasını istemiyordum!

Babamı kaybetmek istemiyordum, bana kızım demeden ölmesini istemiyordum. Ellerimi duvara savurmaya başladım, güçlü vurmaya çalışıyordum sanki ellerim kopsa babam gelecekmiş gibi. Sanki canım daha fazla acısa babamı geri alabilecekmişim gibi. Yaşlar daha fazla akmaya başlamıştı.

"İrem ne yapıyorsun?" Ömer önümde durduğunda onu ittirdim. Hıncımı çıkarmam gerekiyordu. "İrem ellerin paramparça olmuş, bırak! Yapma!" dediğinde ellerinden kurtulmaya çalışarak duvara bir kez daha yumruk attım. "Yine neye sinirlendin?"

İnanamayan bakışlarla Ömer'e baktım. Kan beynime sıçradı. "Demek yine neye sinirlendim? Neye mi? Hayata, Tanrı'ya, bugünler de anlaşamıyoruz, babamı benden aldı. Artık tam olarak yetimim. Mutlu musun? Şu koca hayatta tek başıma kaldım." Hızla yürümeye başladım.

"Özür dilerim," bana doğru koşarak elimi tuttu, "durumun bu kadar ciddi olduğunu bilmiyordum." Omzumu silkerek yürümeye devam ettim. Ömer'in böyle davranması canımı sıkıyordu ama şu an ne dediğiyle ilgilenecek halde değildim.

"Eve mi gideceksin?" diye sordu. Başımı sallayarak onayladım. Cebinden telefonunu çıkarak birini aradı. "Buğra arkaya arabamı gönder," karşıdan cevap beklemeden telefonu suratına kapattı.

Önümüzde araba durduğunda direkt koltuğa oturdum ve başımı cama yasladım, gözlerimi kısarak sokak lambalarına baktım. Issız gecede sokaklar bomboştu. Sicim gibi yaşlar yanağımı ıslatarak göğsüme düşüyordu.

Duyuyor musun?

Yankılanan sesimi, çığlığımı duyur musun?

Tırnaklarımı etime bastırdım. Yansın istiyordum, dünyanın her yerini kor ateşler sarsın. İçimde büyüyen ve hiç durmayan bu yangını birilerin görmesini istiyordum. Çığlığımı birinin duymasını istiyorum. Attığım güçlü ama sessiz çığlığın birilerine ulaşmasını ve yardım bekleyen ellerimi birilerin tutmasını istiyordum. Avazım çıktığı kadar bağırmak istiyordum. İçimde oluşan volkanı engelleyemiyordum. Gözlerimin önünde babamın görüntüsü canlanıyordu, her karede farklıydı. Birinde bana ceza verirken, birinde bana bağırırken birinde küçücük ellerimi kavramış lunaparka götürürken... Her karede hayatın çok farklı görüntüleri vardı. Her biri hatırlamak dahi istemediğim anlardı ama ne olursa olsun benden gitmesini istememiştim.

Buz ParçalarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin