BP- 66

1.8K 80 0
                                    

Buğra'nın yanında öylece ayakta dikiliyordum. Dışarı çıkmış ama Ömer'İ bulamamıştım. Onun için endişelenmeye başladım. "Ne yapacağız Buğra?"

"İnan bende bilmiyorum İrem, Ömer telefonunu kapatmış," dediğinde sıkıntıyla yerimde kıpırdandım.

Gidebileceği yerleri bilmiyordum, kimin yanına giderdi bilmiyorum. Şu an ne halde olduğunu düşündüm. Ecrin'in ölümü onda büyük bir yıkım etkisi yaratır mıydı? Kendini harap eder miydi? Ağlamak istiyordum, eğer ağlarsam rahatlardım ama gözümden sadece iki damla yaş akmıştı.

Sandalyeye çökerek başımı ellerimin arasına aldım. Şimdi ne olacaktı?

Buğra birileriyle konuşuyor, doktordan bilgi alıyor ve sürekli telefon görüşmesi yapıyordu. Buğra her zaman Ömer'in bıraktığı işleri yaptığı için şu an içinde bulunduğu durumu yadırgamıyordu. Yine kendimi fazlalık gibi hissetmeye başlamıştım.

Eve gitmek istesem anahtar yoktu, bir umut Buğra'nın yanına ilerledim. "Buğra beni eve bıraktırabilir misin?" diye sorduğumda başını telefonundan kaldırarak bana baktı.

"Tabii fıstık, hemen araba getirtiyorum sana, bende anahtar var," dediğinde rahatlayarak gülümsedim.

Oturduğum yere geri dönerek oturmaya devam ettim, on dakika sonra yanımda takım elbiseli bir adamla arabaya doğru ilerliyordum. Başımı cama yaslayarak dışarıyı izlemeye başladım. Kara bulutlar toplanmıştı, biraz sonra yağmur yağacağını düşünerek yüzümü buruşturdum. Yağmuru severdim ama şu an tek başıma olmak istemiyordum.

Adam cebinden anahtarı çıkararak kapıyı açtı ve hızla arabaya doğru ilerleyerek uzaklaştı. bir süre ıssız sokağa baktım. Burası yeşillikli ve şehirden uzak bir siteydi. Evler birbirinden dağınık yapılmıştı. İçeri girerek kapıyı kilitledim ve belki Ömer gelir umuduyla anahtarı üzerinde bırakmadım.

İçeri girerek salona doğru ilerledim. Salonun solunda büyük bir piyano vardı. Ömer'i hiç piyano çalarken görmemiştim. Her şeyi tam ve mükemmeldi. İyi bir eğitim aldığı belliydi. Piyanoya doğru ilerleyerek kapağı kaldırdım ve parmaklarımı tuşların üzerinde gezdirdim. İnce sesler evde yankılandığında kapağı geri kapattım. Özel bir okula gidiyordum küçüklükten beri ama iyi bir eğitim almam için değildi. Babamın çevresinin çocukları hep o okula gittiği için. Babam sadece parayı veriyordu ve geriye kalan hiçbir şeyle ilgilenmiyordu.

Resmen kendimi terk edilmiş sokak kedisi gibi hissediyordum.

Alışıksın.

Zihnimde duyduğum sesi umursamadım tam da bu gibi anlarda ortaya çıkıp kulağıma alışıksın diye fısıldıyordu.

Sesi umursamadan koltuğa çökerek ayaklarımı sehpaya uzattım. Biraz uyursam zaman hızlı geçebilirdi. Zaten fazlasıyla yorgundum. Gürültü bir gök gürültüsüyle gözlerim aralandığında korkuyla yerimde zıpladım. Hava kararmıştı, ne zamandır uyuduğumu bilmiyordum, enseme bir ağrı girdiğinde yüzümü buruşturdum ve hava yeniden gürledi. Korkuyla ayağa kalkarak ışığı açmak için ilerledim, ayağım sehpaya takıldığında düştüm. Sızlanarak ışığı açmak için ilerledim. Işığı açarak biraz daha rahatlamıştım. Koltuğa oturarak sakinleşmeye çalıştım. Basit bir gök gürültüsüydü. Kendime telkinler vermeye başladığım sırada yeniden hava aydınlanarak ses duyuldu ve aynı anda elektrikler gittiğinde çığlığımı engelleyemedim. Evi bilmiyordum ve buralarda bir yerde mum var mıydı bilmiyordum.

Şimdi daha fazla korkmaya başladığımda ne yapacağımı bilmiyordum, telefonum yoktu. arayabileceğim hiç kimse yoktu. Yağmur damlaları cama ses çıkartarak yağmaya başladığında ellerimle kulağıma kapattım.

Karanlıktan korkuyordum.

Karanlık fobim vardı ve şu an pısmış bir şekilde yerimde oturuyordum.

Ömer'in nerede olduğunu düşündüm, yanıma gelir miydi? Karanlıktan korktuğumu bildiğini biliyordum ama beni aklının ucuna dahi getirmeyeceği de kesindi.

Ağlamaya başladığımda birisi sanki boğazımı sıkıyormuş gibi hissediyordum. Saçlarımı çekiştirerek kendime gelmeye çalıştım. Ayağa kalkarak derin derin nefes alıp vermeye çalıştım ama nefes alamıyordum.

Çıldıracağımı düşünerek odada tur atmaya devam ettim. Her şey üzerime üzerime geliyordu. Nefes almam engelleniyordu. Ölecektim.

Korkuyla bir köşeye sindiğim de hava yeniden aydınlandı. Artık Ömer'in gelmesini beklemiyordum zaten gelmeyecekti. Şu an nerede ve kimin yanında yas tuttuğunu da bilmiyordum ama fazlasıyla korkmuştum. Karanlıktan yedi yaşımdan beri korkuyordum.

Hava yeniden gürlediğinde çığlığımı engelleyemedim ve dışarıdan seslerin geldiğini duyumsayarak daha fazla ağladım. Sanki şu ana yedi yaşıma geri dönmüş ve o odada kilitlendiğim anıma geri dönüş yapmış gibiydim. O günkü korkumu hiçbir zaman unutamayacaktım.

"Baba! Yardım et, baba çok korkuyorum. Lütfen beni buradan çıkarın. Baba lütfen!"

Sabaha kadar durmadan ağlamıştım. Sabaha kadar bağırmış ve yardım istemiştim. Ve beni o halde okula göndermişlerdi. Bütün gün en arka sırada titremiş ve ağlamıştım. Ondan sonraki günler karanlıkta yatamadım. Karanlıktan o günden beri korkuyordum.

İçime bir ürperti girdiğinde titremeye başladığımı fark ettim.

Ömer neredesin?

Ayağım tekrar başka bir şeye takıldığında yere kapaklandım ve alnımı sivri bir yere çarptım. Gözlerim acıyla dolduğunda ne yapacağımı bilemedim. Yağmurun şiddeti artmıştı ve cama bir şey çarpıyordu. Yerden kalkmaya çalışarak elimi alnıma götürdüm ve elime sıvı bir şey bulaştı. Yüzümü buruşturarak elimi çektim.

Merdivenlerden çıkarak yatak odasına doğru ilerledim. Kendimi odaya atarak ne yapacağımı düşündüm. Ömer'i özlemiştim, dolaplara doğru yürüyerek üzerime Ömer'in tişörtünü geçirdim ve kokladım. Onun gibi kokuyordu. Şu an yanımda olsun biraz daha rahat durabilirdim ama yoktu. Kokusuyla yetinmeye çalıştım.

Paralel dünyalar olmadığını düşünürsünüz ama vardır. İçinizde var olabilirler. Bir an sıradan bir kız olabiliyorken bir dakika sonra bomboş bir deniz kabuğuna dönüşebilirsiniz. Bir köşeyi döner ya da kendi karanlık odanızda gözlerinizi gözlerinizi açar, size ait ama aynı zamanda sizin olmayan bir dünyaya adım atarsınız.

Kendimi şu an bir odaya kilitlemiştim. Aslında bunu ben yapmamıştım. Zihnim kendi kendine yapmıştı. Benden bağımsız gelişiyordu her şey. Korkuyla yere çöktüm ve ellerimi yüzümü kapattım. Ölmek istiyordum. Şu an burada ölmek istiyordum. eğer ben ölürsem Ömer'in ne yapacağını düşündüm. Üzülür müydü? Benim içinde duvara yumruk atar mıydı? Kendini harap eder miydi?

Aslında cevabım çoktan belliydi.

Benim için asla öyle şeyler yapmazdı. Hatta beni umursamazdı.

İşte bu benim canımı yakıyordu.

Karanlıkta boğuluyordum.

Ölüyordum.




Buz ParçalarıWhere stories live. Discover now