BP- 51

2.1K 89 7
                                    

Y/N: Herkese Merhaba, yazım yanlışı olabilir.


"Daha önce intihar girişiminde bulundun mu?"

Dudağımı dişleyerek doktora baktım ve başımı evet anlamında salladım.

"Nasıl yapmıştın, belli bir planın var mıydı?"

"Bileklerimi kesmiştim, gelen ani bir sesle karar vermiştim," diyerek doktoru yanıtladım.

"O anda zihninden geçen bir şeyler var mıydı?"

Biraz düşündüm. "Evet vardı, bir yanım yapmam için ısrar ederken bir yanım yapmamam için bana telkinler veriyordu. İkisi de aslında benmişim gibiydi. Sanki ruhum iki parçaya bölünüp karşımda duruyormuş gibiydi, sonucunda yapmam gerekeni söyleyen kazanmıştı."

Doktor dikkatle bakıp gözlüğünü çıkardı. "İrem çocukluğundan başlayıp anlatmak ister misin?" diye sordu.

Bir süre nereden giriş yapacağımı düşündüm. "Beş yaşıma kadar Mutlu bir çocukluk geçirdim. Her istediğim yapılıyordu, tek çocuk olduğum için ailem üzerime titriyordu. En sevdiğim renk mor ve pembeydi. Saçlarım belime kadar uzundu. Sürekli oradan oraya koşturduğumu ve sevinç kahkahaları attığımı hatırlıyorum."

"Sonra ne oldu?"

"Sonra... Sanki evimizin üzerine bir karabasan çökmüş gibi bir bataklığa saplandık. İki sene boyunca annemin hastanede kalmasıyla başladı her şey. Annemin hastalığı ilerledikçe, hastaneden çıkamaz oldu, babam eve gelmemeye başladı ve evde bana bakan Aysel Teyze'ye kalıyordum. Sabaha kadar annemi görmek istiyorum diye ağlardım. Çocukluğumu doyasıya yaşayamadım. Annem için resimler çizerdim," gözlerim dolmaya başladığında ağlamamak için çenemi sıktım. "Her geçen gün çöktüğünü fark ederdim ama üzülmesin diye hiçbir şey belli etmezdim. Sonra bir gün..." Kendimi tutamayıp bıraktığımda ağladım, doktor hiçbir müdahale de bulunmadan sadece bana bakıyordu. "Sonra bir gün annem öldü ve hiçbir şey eskisine dönmedi." Boğazımı temizleyerek doktora baktım. Eline kalem almış çeviriyordu.

"Sence neden hiçbir şey eski haline dönmedi? Neden yeni hayatını kabullenmedin?"

"Kabullenmeye çalıştım ama babamın yeni bir evlilik fikrini duyduğumda anlamamıştım. Yeni bir anne istemiyordum, benim zaten bir annem vardı. Şenay ilk zamanlar bana o kadar iyi davranmıştı ki annemin boşluğunu kapatabileceğimi düşünmüştüm. Onu sevmeye hazırdım. Yedi yaşında anne sevgisine muhtaç biriydim ve kabullenebilirdim ama o beni ilk baştan beri istemedim. sonra hayatım tamamen bir kabusa döndü."

Camdan dışarıya baktığımda güneşli ve güzel bir gün olduğunu fark ettim. Bahar yerini yavaş yavaş yaza bırakıyordu. Güneşli havalardan nefret ediyordum.

"Sana neler yaptı İrem?"

Bana ne mi yapmıştı? Gözlerimde canlanan karelerden dolayı yüzümü buruşturdum. "Babamı dolduruyordu, aramız çok fazla açılmıştı. Aslında babam beni severdi ama Şenay'a daha çok önem veriyordu. En üst katta boş duran bir odayı ceza odası yapmışlardı. O odada bazen bir gece, bazende günlerce beklerdim. Eğitimim hep ikinci plana atıldı bu yüzden. İlk gün o karanık odadan hiç çıkamayacağımı düşünüp sabaha kadar bağırıp ağlamıştım. O günden beri karanlık fobim oluştu ama ben daha düne kadar o odada kalmaya devam ettim," diye cevapladım.

Küçücük bir kızın o odada ki ilk günü nasıl geçebilirdi ki?

"Baban öldüğün de ne hissettin?"

Saçlarımı geriye atarak düşündüm. "Birçok şey," omzumu silkerek cevapladım.

"Biraz bahset İrem," doktor yerinde kıpırdayarak geriye doğru yaslandı.

Derin bir nefes alarak aklıma ilk gelenleri söyleme kararı aldım. "İlk önce büyük bir boşluğa düştüm. Zihnimde çakan şimşeklere rağmen sadece yürümüş ve bunun rüya olup olmadığını düşünmüştüm. Bedenim sarsıldığında ve midem bulanmaya başladığında gerçek olduğunu idrak ettim. Önce oluşan yıkımda çırpındım daha sonra o yıkım üzerimden kalktı ve kendimi kurtulmuş gibi hissettim. Sonra kendimi suçlayarak ne yapacağımı bilemedim. Artık cezalar yoktu, artık kimse bana kızamayacaktı, artık Şenay'ın dediklerini umursamayacaktım. Kurtuldum! Zihnimde bir süre bu kelime dolaştı."

"Şu an ne hissediyorsun peki?"

"Babama kızgınım. Hemde çok. Ölmeden önce bir kere bile güzel vakit geçirmediğimiz için, bana inanmadığı için, beni yolda öylece bıraktığı için, beni bir kere bile sevmediği için. Onu asla affetmeyeceğim."

"Bu arada hayatında kaldığı yerden devam ediyordu, Ömer hayatına girdiğinde ne hissettin?"

Ömer.

Bu isim zihnimde yankı bırakarak ilerliyordu ve her bir hücreme yayılıyordu. Kalbimin ritmi bozulurken nefes alamıyormuşum gibi hissediyordum.

Ömer.

Ömer Vural.

Yanımda olan tek erkek.

Bana sahip çıkan.

Beni koruyan tek kişi.

Karanlık gecelerin ardından doğan güneş gibi.

"Ömer hem cennet hem cehennem, bana birçok değişik duygu yaşatıyor. Yanımda oluyor, bana güven veriyor, ne olursa olsun günün sonunda kendimi ona sığınırken buluyorum. Değişik birisi, ne zaman neye sinirleneceği ya da kızacağı belli olmuyor ama ona çok alıştım. Beni bırakmasını istemiyorum. Çünkü güç alabileceğim kimse yok. Bana yardım eden kimse yok."

"Ya bir gün Ömer'de seni bırakırsa, o zaman ne olacak İrem."

Onsuz geçirdiğim bir hafta bile ne kadar kötü olduğumu hatırladığımda korkuyla yerimde kıpırdandım. "Hayır, hayır beni bırakamaz. Toparlanamam. Bunu bana yapamaz," ağlamaya başladığımda doktor yine bana ifadesiz bir suratla bakıyordu.

"Nereden biliyorsun İrem yapabilir, bu hayata hiç belli olmuyor."

Doktorun dediği şeyle daha fazla ağlamaya başladım. Beni bırakamazdı. Böyle bir şey yapamazdı. Çünkü... çünkü bu nefes alamamak gibi bir şeydi. Yanımda kimse kalmamıştı. Beni seven kimse yoktu. Beni seven kimse yoktu.

Başım dönmeye başladığında daha fazla ağladığımı ve saçlarımı yolduğumu fark ettim. Görüntüm bulanıklaşmıştı. Birileri kollarımı kavradığında korkuyla kurtulmaya çalıştım ve çığlık atmaya başladım. Şu an sadece Ömer'i görmek ve beni bırakmamasını söylemek istiyordum.

Beni bırakmasını istemiyordum!

Doktorun odasından çıkarıldığımda gitmemek için direnmeye başladım. Keşke Ömer'in sözünü dinleyip burada kalmayı kabul etmeseydim. Çırpındıkça daha fazla kollarımı sıkıyorlardı ve bu canımı acıtmaya başlamıştı.

Koluma saplanan bir şırıngayla son kez gitmemek için direndim, sonra bedenim uyuştu ve kendimi bıraktım. Bedenimi sürüklemeye başladıklarında sadece ağlıyordum. Ömer'in beni bırakmasından korkuyordum.

Yine tek başıma kalmaktan korkuyordum.


Buz ParçalarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin