BÖLÜM 11

1K 156 150
                                    

Mert'in eve girişinin akabinde çıkardığı seslerden evin neresinde olduğunu algılamaya çalışırken, bir yandan telaşla nasıl davranması gerektiğini planlamaya çalışıyordu

ओह! यह छवि हमारे सामग्री दिशानिर्देशों का पालन नहीं करती है। प्रकाशन जारी रखने के लिए, कृपया इसे हटा दें या कोई भिन्न छवि अपलोड करें।

Mert'in eve girişinin akabinde çıkardığı seslerden evin neresinde olduğunu algılamaya çalışırken, bir yandan telaşla nasıl davranması gerektiğini planlamaya çalışıyordu. Aldıklarını muhtemelen mutfağa bırakmakta olan Mert, bir şeyi elinden düşürmüş olacak ki yüksek bir gürültü evin içinde çınladı. Kendi kendine sinirli konuşmalarını duymaya başladığında gözünün önüne gelen geçmişten bir hatıra, Leyla'nın beyninde bir ampulü yakıvermişti.
*

7 Yıl Önce
Leyla, bilgisayarına tamamen gömülmüş bir şekilde, Mert Bey'in giderayak kendisine tabiri caizse ittirdiği saçma sapan işleri bitirmeye çalışmakla meşguldü.

Malum depresyon zamanlarının üzerinden  altı ay gibi bir zaman geçmişti. Leyla, kendisini kötü hissetmesine ve hiçbir şekilde istememesine rağmen, annesi ve onun bu şirkette çalışan yakın bir arkadaşının ısrarlarına daha fazla direnemeyerek bilgi teknolojileri bölümünde çalışmaya aday olmak üzere görüşmeye gelmişti.
Leyla bir mülakattan veya yoğun bir incelemeden geçeceğini düşünürken, yakışıklı fakat fazlaca sinirli görünen bilgi işlem müdürü tarafından hemen ertesi gün işe başlamak üzere kabul edilmişti. Bu hızlı kabul edilişin nedeni olarak, çok güvendikleri annesinin arkadaşı olan bayanın referansını öne sürmüşlerdi.

Annesinin 'çalışmana ihtiyacımız var,' diyerek elini kolunu bağladığı Leyla, başka bir bahanesi olmadığından ertesi gün işe başlamak durumunda kalmıştı.
Ve işte şimdi, işe gireli birkaç ay geçmiş olmasına rağmen, yardımcı olarak çalıştığı Mert Bey'in inişli çıkışlı tavırlarından hiçbir şey anlayamıyordu. Az önce başka bir departmandan ara sıra (sanıyordu ki haline acıdığından) halini hatırını sormaya gelen bir arkadaşı, akşam iş çıkışında şirketten birkaç arkadaşıyla bir şeyler yiyip, içmeye gideceklerini söylemiş ve kendisini de davet etmişti.

Leyla başta biraz mırın kırın etse de, her akşam 'biraz sosyalleş' diyerek neredeyse başının etini yiyen annesini düşünerek bu teklifi gönülsüzce kabul etmişti. Bu iştirake sevinerek uzaklaşan kızın ardından birkaç saat sonra Mert bir hışımla ve büyük bir huysuzlukla gelmiş, teslimine neredeyse bir aydan fazla zaman olan yazılım kodlarını hala yetiştiremediği için bir güzel paylamış ve her akşam mesaiye kalmasını emredip, mesai bitiminde Leyla'yı orada şaşkın bir halde bırakıp gitmişti.

Başka bir çalışan bu muameleye çok kolay başkaldırabilirdi fakat Leyla öyle değildi. Birisi tarafından azarlandığı veya en basitinden utandırıldığı zaman donup kalır, en ufak bir tepki gösteremezdi. Zaten utangaç olan bünyesi o olaylardan sonra iyice içine sinmişti. Bu muameleye de her zamanki gibi boyun eğerek işini yapmaya devam ederken yanına onu davet eden kız gelmiş ve durumu öğrenince üst düzeyde imalı bakışlarını Leyla'nın üzerine dikmişti.

"Kızım zaten bir şeyler çakıyordum ama şimdi tamamen emin oldum. Bu adamın sana düpedüz ilgisi var. Hiç mi fark etmedin?"

Duyduklarının şaşkınlığıyla kalakalan Leyla, güçlükle 'Hayır,' anlamında başını sallamakla yetinmişti. O günden sonra işin ucunu asla bırakmayan kız ki adı Neslihan'dı; sık sık orada burada dedikodularını yapmaya başlamış, duygularını asla açmaktan yana olmayan inatçı ikilinin kulaklarına su kaçırabilmek için epey çaba harcamıştı.
Bir süre sonra Leyla'nın bu dedikodulardan zarar göreceğini düşünmeye başlayan Mert, gönülsüzce kızdan hoşlandığını söylemiş, çok ilgili olmasa da Leyla'nın asla hoşuna gitmeyen bir tabirle ona sahip çıkmıştı. Leyla epey inattan sonra, herkesin "Ah ne çok yakışıyorsunuz, maşallah!" tarzı iğnelemelerinin büyük etkisiyle, ilk günden beri ilgi çekici bulduğu adama karşılık vermişti. Aslında ilişkilerinin başlangıcı tamamen bu mecburiyete dayanıyordu ama daha başka birçok ayrıntı da yok değildi.
Geçen aylarda Mert'e karşı hisleri oldukça kuvvetlense de ondan yakınlık anlamında asla bir karşılık alamayan Leyla, günden güne umutsuzluğa sürükleniyordu. Tamam, ilişkinin ciddi bir boyut kazanması bulunduğu psikoloji itibariyle onun da tercihi değildi fakat kendisine ilgisini sözlü olarak açıkça belli eden ve dahi attığı her adımı bir radar gibi anbean izleyen adamdan, ufak da olsa bir şefkat bekliyordu. Kaçan kovalanır misali, Mert kaçtıkça, Leyla günden güne genç adamın aşkıyla yanıp tutuşmaktan kurtulamamıştı.
Malum dedikodu ustası Neslihan'sa; yine bir gün tıpkı bir yılan sinsiliği ile Leyla'nın aklına girmeyi başarmış, Mert'ten ilgi görmeyi bekliyorsa, bunu ancak onu kıskandırarak alabileceğine ikna etmişti.

Bir gün iş çıkış saatinde gayet hoş bir giyimle Mert'e, arkadaşlarıyla iş dışında da zaman geçirmek istediğini duygusuz bir tonla söyleyip, kaçarcasına oradan ayrılmıştı. Leyla'dan ilk kez böyle bir tavır gören Mert, o zamanlar sinirlerine bu kadar sahip çıkabilen bir tip değildi. Leyla'nın umursamaz tavrının hırsıyla deliye dönen Mert, öfkesinin verdiği kontrolsüzlükle tüm hislerini, düşüncelerini Leyla'ya dökmüş, bu açılmadan kısa bir süre sonra bir birlerine daha yakın bir sevgililik sürecine girmişlerdi.
*

Kısık gözleriyle geçmişi kısaca yâd eden Leyla, Mert'in böyle anlardaki kontrolsüzlüğünün geçen sekiz yıla rağmen hala var olup olmadığını bilmiyordu. Çünkü onların aralarında kıskançlık hissedebilecekleri hiçbir konu olmazdı. Mert'in ağzından birkaç bir şey alabilmek için onu kontrolsüzlüğe itecek bir şeyler düşünmeyi aklına iyice kazıyan Leyla, şuan ona nasıl davranacağını düşünecek kadar vakit bulamadan elini yüzünü yıkamış, saçları hafifçe nemlenmiş bir şekilde Zeynep'in odasının kapısında beliren kocasını görünce istemsizce gülümsemişti. Karşılığını da hemen aldığında daldığı nemli saçlardan bakışlarını hızla kaçırmış her zamanki gibi Zeynep'i öne sürerek konuşmaya başlamıştı:
"Bak kızım baba gelmiş!"

O aç bakışlarını bu yöntemle beceriksizce örtmeye çalışması Mert'in gözünden elbette kaçmamıştı. Yine de bozuntuya vermeden odaya girip, anne-kız ikilisinin yanına o da oturmuş, günün nasıl geçtiğine dair kısa bir sohbet etmişlerdi.

Yemek ve yemek sonrası aile aktivitelerinin ardından Zeynep derin bir uykuya dalmıştı. Bunun ardından yine baş başa kalan çift, birbirine sıkıntılı bakışlar atıyordu. Leyla'nın aklını kemiren geçmiş bugünün soru işaretlerine karışırken, Mert asla ayrılmak istemediği evinden gitme gücünü kendinde bulmaya çalışıyordu.
Bu sırada Leyla, onun bu sıkıntılı tavırlarını az buçuk anladığında kendine kontrolsüzleştirme çalışmalarının da başlama işaretini vermişti.

"Ben iş bakmaya başlayacağım birkaç güne."

"Efendim?"

Mert, kaşlarını hayretle kaldırmış, dalgacı bir ifadeyle süzüyordu Leyla'yı.
"Sen? Çalışmak?"

"Neden öyle dedin? Ayrılmakta karar kılarsak ne yapacağım? Kızıma bakmak için elbette çalışmam gerekecek."

Boş boş bakan ve kaşlarının değişen hareketlerinden Mert'in söyleyeceklerinin şiddetini algılamaya çalışan Leyla, korkmuyor da değildi. Mert uzun zamandır çok iyi ve anlayışlı bir eş olabilirdi ama onun eski hırçın halleri dün gibi aklındaydı.

"Bir dakika, anlamaya çalışıyorum da olmuyor. Çalışmak, ayrılmak, kızına bakmak... Sen ne dediğinin farkında mısın?"

Son cümlesinin tonu biraz daha yükselse, Zeynep'i uyandırabilirdi. Bu Leyla'nın tahammül sınırlarını aşardı. Zeynep'i her daim korumaları gerektiği, psikolojisi nasıl olursa olsun beyninin en kullanılır kısmında sabitlenmiş dururdu.

"Ne yapmalıyım Mert söylesene? Sana hak verdiğimi söyledim, seni bu keyifsiz, bezmiş hayatıma yeterince ortak ettim, daha fazlasına hakkım yok ki! Zaten en başından beri gönülsüz değil miydin bu ilişkiye..."

Konuşmasına devam edemeden, Mert daha da şiddetli bir şekilde araya girdi: "Saçmalama! Anlattım sana ben korkularımı. Seni ilk gördüğüm andan beri hissettiğim farklı şeyleri, hepsini anlattım. Sen de inanmıştın. Bunca yıl sonra bu söylediklerin akıl karı mı?"

"Benim söylediklerim akıl karı değildi de peki ya o gece yatakta beni öylece bırakıp gitmen?"

"Leyla, sakin olmaya çalışıyorum ama beni zorlama, lütfen!"

Gerçekten elleri titriyordu. Ona acıyıp kollarıyla sarmasının önündeki tek engel, gözlerinin önünde yüzünden kar maskesini çıkarıp atan adamın görüntüsüydü. Bir şeyleri çözmek istiyorsa birkaç yol deneyecekti artık.

"Sakin olunamayacak bir şey yok Mert, terk edilmiş bir kadın değil miyim ben? Sağlık durumuma acıyıp sözlerini geri almanın beni düşürdüğü durumdan haberin var mı senin?"

"Yalandı diyorum ya yalandı, sabaha kadar arabada beni aramanı bekledim. Azıcık da olsa kalbini aç da rahatla istedim. Öyle olacağını bilsem yemin ederim ki yapmazdım!"

"Yalan! Ne kolay söylüyorsun? Başka var mı bunlardan?"

İşte bu kilit soruydu. Birkaç dakikalık tartışma Leyla'yı tam istediği konuma ustalıkla getirmişti. Bir anda donup kalan Mert, titreyen gözleriyle Leyla'yı bir süre süzdü, süzdü ve ağzından çıkan öfkeli bir "Lanet olsun," lafının ardından kapıyı sertçe çarpıp, çıkıp gitti.

LUSİD 💫जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें