"Ben, seni tanımıyorum ama öyle gözüküyorsun şahsen buradan." Asu yine sivriliğini yapmıştı. Bu sefer ki Tales'i etkilemek için gibi duruyordu ama. Tuğrul, Asu'ya baktıktan sonra Orhan'a geri döndü. Dalan hala elindeydi. Ama o da kaçmak için bir şey yapmıyordu. Bekliyordu sadece. Çok düşünceli ve dalgın görünüyordu. 

"Çünkü sizi kıskanmıştım." Orhan'ın bakışları Tales ile Tuğrul arasında gidip geliyordu.

"Ne demek bu?" dedi Tuğrul.

"İlişkinizi. Abinle aranızdaki ilişkiyi çok kıskanmıştım. Birbirinizle uyumunuz olsun ortak hareket edişiniz olsun... Aranızdaki esprileri bile kıskanmıştım ben." dedi Orhan.

"Sen hasta bir adamsın biliyorsun değil mi? Kendin hiçbir şeyi başaramadığın için insanların elindekileri alan bir asalaksın. Bu adamın hem karısına hem de kardeşine mi göz diktin? Sırf mutlular ve sen kıskandın diye öyle mi? Ne kadar zekice(!)" Asu yine kendini ortaya atmış, Orhan'a bağırıyordu. Orhan ise gülümsemekle yetinmişti her zaman yaptığı gibi. 

"Mavi sizi uyarmıştı beni almayın diye köye. Ama dinlememiştiniz onu. Hele sen Tuğrul. Sen sözüne o kadar sadıktın ki bana söz verdiğin, koruyacağını söylediğin için bırakmadın. Yeğenin için bir şey yapacak olsaydın, o zamanlar yapardın. İşte bu yüzden sana güvendim ben. Ne olursa olsun verdiğin sözü tutan bir adamdın. Hep öyleydin. Yine sözünü tutacağını biliyordum." dedi Orhan. Tuğrul yerde hayali bir noktaya odaklandı. Düşünüyor gibiydi. 

"Şerefsiz olmuş oluyor mu olmuyor mu şimdi? Kafam karıştı." Asu'nun ne yapmaya çalıştığını daha yeni anlamıştım. Konu Tales'i etkilemek falan değildi. O, dikkati her kendine çektiğinde Kemal biraz daha Orhan'a yaklaşmış oluyordu. Aralarında az bir mesafe kalmıştı. Kemal resmen intihar ediyordu. Onu durdurmak için ne yapabileceğimi bilemiyordum. Direkt bir harekette bulunursam daha kötü olabilirdi sonuç çünkü.  

"Tek neden bu olamaz. Başka bir şey daha olmalı." dedi Tuğrul, Asu'dan bakışlarını çekerken.

"Bunları irdelemek için gerçekten en uygun yer burası mıydı acaba amca? Daha önce sorgulayamadın mı? Şimdi mi pişman olasın geldi?" Mavi öfkeyle konuşurken Kemal biraz daha yaklaştı. Tuhaf bir şekilde Tuğrul'un bunu fark ettiğini düşünüyordum. Çünkü kaçamak bakışlarla hemen köşedeki eve bakıyordu. Ve bu evin duvarında yaslı, kırık bir boy aynası duruyordu. Aynadan bakınca Kemal çok rahat bir şekilde seçilebiliyordu.

"Bu kadar konuşmama izin vermezdi Orhan pek. Hazır bütün taşlar dökülmüşken benimkiler de aradan çıksın istedim." dedi Tuğrul.

"Sen yanımda olarak en iyisini yapıyorsun Tuğrul. Kaybeden tarafta olmanın bir eğlencesi yok. O yüzden bırak saçmalamayı ve yerine geç." Orhan'ın sabrı taşıyordu. Kemal artık iki üç adım uzaklıktaydı ondan. Asu'ya bakıp onu bundan vazgeçirmeye çalışsam da bir işe yaramıyordu. Feyza da Kemal'e bakıyordu. Donup kalmış gibiydi. Gözyaşları birikmeye başlamıştı. Ben dayanabilirdim bağırmamaya ama ya o dayanabilir miydi?

"Abimi geri getirebilmek için senin yanında olmaya söz verdim. Ama sen, abimi ve geri kalanları öldürmek için buradasın Orhan. Ne anlamı kaldı senin yanında olmamın?" dedi Tuğrul. Orhan öfkelenmişti. Dalan'ı hala tutsa da kendinden biraz daha uzaklaştırmıştı. Kemal uzansa Dalan'ı tutabilirdi. Tabi yanındaki adamlar da hemen onu öldürürlerdi. Tuğrul'un da Orhan'ı oyalamak için konuştuğuna emindim artık. Bizim tarafımıza geçmişti sanki yeniden.

"Tuğrul, seninle bir anlaşma yaptık. Benim tarafımda olacaktın. Masum ayaklarına yatma. Sen de en az benim kadar canisin. Abini geri getirebilmek için bebek öldürdün. Sen de bir katilsin. O bebeğin canı, abininkinden değersiz değildi. Sen, abini seçtin sadece." Orhan konuşmayı sürdürse de neredeyse Tuğrul'un üzerine atlayacak noktaya gelmişti. Tuğrul ısrarla yerinden kıpırdamıyor, Kemal'i gözetlemeye devam ediyordu. 

Mavi IsırıkWhere stories live. Discover now