Bölüm 40

8.6K 557 20
                                    

Odadan çıkıp salona geçtim. Mavi, tek başına ayakta dikilmiş camdan dışarıyı izliyordu. Yanına gidip arkasından sarıldım. Elime öpücük kondurup dışarıyı izlemeyi sürdürdü. 

"Buraya döndüğümde bir daha, mutlu olarak dönmek istiyorum. Özgür olmuş olmak. Sorunsuz, sıkıntısız. Seninle birlikte. Biliyorum, çıktığımız her yolculuk çok zordu. Sanırım bu en zoru. Babamın amacını hiç bilmiyorum. Babamın yaşadığını da bilmiyordum ya, neyse. Nasıl biriyle karşılaşacağımızı kestiremiyorum. Onunla aramız iyiydi. Onu öldürdüğüm için mi acaba beni bulmaya çalışmadı?" Mavi'nin babasını öldürmüş olduğu gerçeği aklıma geldi. Ellerim gevşese de yeniden sıkıca sarıldım. 

"Baban acı çekiyordu. Sen söylemiştin gözlerine yalvarırcasına baktığını. Sebebinin bu olduğunu sanmıyorum." 

"Sebeplerini bilmiyorum. Tek bildiğim, sana zarar vermeye çalışırsa onu yeniden öldürürüm." Mavi'nin yaşadığı dönemden kalan soğukluğu her defasında beni rahatsız ediyordu. Ama alışıyordum sanırım. Zaten nelere alışmamıştım ki? Omzunu okşadım. Onu böyle sevdiğimde kaslarının gevşediğini fark etmiştim daha önce. O günden beri ne zaman sinirlense hemen sarılırdım. 

"Aklımda çok soru var Zuhal. Senin de aynı durumda olduğunu biliyorum. Hatta benden daha fazla bunalmış olduğunun da farkındayım. Ama benim bütün sorularımın, bütün sığınaklarımın, kaçışlarımın cevabı sensin. Lütfen sen de ben bu durumu halledene kadar beni düşün sadece. Mutlu olacağımızı düşün. Elimden gelen bu." Dönüp bana sıkı sıkı sarıldı. 

"Bu yolculuğun zor olacağını biliyordum. Sen olmasan zaten çekip gitmiştim kaç kez. Dayanma gücüm sensin. Çok bunaldığımda dayanamadığımı hissettiğimde gözlerine bakıyorum. Birden şarjım yüzde yüz oluyor. Devam ediyorum yoluma. Sen hep gözlerime aşkla bak o yeter bana." Burnuma dokunup alnını alnıma koydu. 

"Böyle romantik şeyleri benim sana demem lazımdı." dedi.

"Önümüzde koca bir sonsuzluk var. Demek için çok zamanın var yani. Bu seferlik benden olsun. Sıra sende." Alnıma öpücük kondurdu. Camdan gelen sesle irkilip o tarafa döndük. Tuğrul Amca, sırıtarak cama vuruyordu. Bu adam neden hep biz biraz yakınlaştığımızda dibimizde bitiyordu ki? Hayır, ölecek miyiz kalacak mıyız belli değil. Bari birazcık romantizm yaşayalım değil mi? En azından öpüşel... 

Mavi dudaklarıma yapıştığında yine dışımdan konuştuğumu fark ettim. Bir elini belime koydu. Boşta kalanla perdeyi çekip amcasının şaşkınlıkla gülen yüzünü engellemişti. Kendi şaşkınlığımı da üzerimden attıktan sonra ben de ona karşılık verdim. Diğer elini de belime koydu. Öpüşü derinleşirken ben de elimi boynuna attım. Boynunu okşuyordum. Gergin olan bütün kasları gevşerken daha şefkatli ve istekliydi. Ta ki kapı hızla açılana kadar. Sonuçta ev sahibi biz değildik. Yani anahtar bizde değildi. 

"Ama neden perdeyi kapatıyorsunuz gençler? Böyle şeyleri izlemeye bayılıyorum biliyorsunuz ki." Bu adamın tuhaf huyları...

"Hadi amca. Hazır değil misin daha? Yola çıkalım artık." Mavi öfkeyle yastığı fırlattı. Amcası yastığı kolayca kenara savurdu.

"Dur Mavi. Nereye gideceğimizi bilmiyoruz bile. Benim bir planım var hem." 

"Plan he? Nasıl oldu da zahmet edip plan yapabildin? Heyecanla bekliyorum planını duymayı." İkisinin atışmaları yüzünden bir gün ölüp gidecektim. Koltuklara dağıldıktan sonra Tuğrul Amca'ya odaklandık. 

"İnanması güç ama çok düşündüm. Evet, düşünebiliyorum. Ve dedim ki kendime nereden başlamalısın Tuğrul? Çocuklar, sonuçta bu konuda hata sanırım çoğunlukla benim."

Mavi IsırıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin