Bölüm 16

13.9K 1.2K 87
                                    


Şehrin, turuncu ışıkların altında kayboluşunu izlerken kendi mi de kaybettiğimi biliyordum. Bulduğum ilk otele girmiş, pencereden manzarayı izlerken artık bu dünyada kalan vaktimin kısa olduğunu bildiğim halde daha da kısalmasını istiyordum. Sadece bir damlacık gözyaşı bütün ümitlerimi söndürmüştü. 

"Artık geri dönmelisin Zuhal. Yapacak bir şey kalmadı." 

"Gerçekten kendi kendine çok konuşuyorsun." Normalde bu sesi duyunca aniden ürker, sakarlıklar yapardım. Ama şimdi sadece kocaman bir boşluk hissediyorum. 

"Nasıl geldin buraya?" dedim. Ona doğru dönmedim. Onu görünce kendimi kaybetmekten yorulmuştum artık. 

"Beni engellemedin. Ben de gelebildim." 

"Neden geldin peki?" Yoğun düşüncelerim arasında yeni keşfettiğim kontrol gücünü yitirmiş olmalıydım. Şimdi Mavi'nin neden Helen'i bulamadığını anlıyordum. Helen, onu engellemişti. Yanına gelebilmesini, onu bulabilmesini sağlayacak bütün sihirli yolları kesmişti. Adamlarım da onu bulamıyor demişti Mavi. Helen, onları da tamamen engellemiş, bloke etmiş olmalıydı. Aynı gücü bugün ben de hissetmiştim. Mavi'ye çok kızdığım zaman ona karşı koyabilecek bir güç belirmişti içimde. Ben de sonuna kadar sarılmıştım bu güce. Ama daha çok yeniydim bu konuda ve ilk başarısızlığımda yanımda bitivermişti Mavi. Kollarımı göğsümde kavuşturup ona döndüm. Karanlıkta saklanmıştı. Hafif ay ışığı siluetini belirginleştirmişti sadece. Yüzünü göremiyordum. Duvara yaslanmıştı.

"Konuşmaya ihtiyacım var." dedi. 

"Dinliyorum. Ne konuda yardımcı olabilirim? Eski sevgilinin başkasıyla beraber olmasını mı anlatacaksın yoksa barda seni rahatsız ettiğim için mi azarlayacaksın?" dedim. Işığın daha çok olduğu bir noktaya geçip bana bakmaya başladı. Hem öfkeli hem de dağılmış gözüküyordu. Gözündeki kahverengi nokta artık nokta olmaktan çıkmış maviliğini yok etmek istercesine biraz daha yayılmıştı.

"Neden buradasın Zuhal? Nereden biliyordun buraya geleceğimi? Ve neden peşimden geldin?" Yeniden arkama döndüm. Onun beni sevdiğini düşündüğümden geldiğimi söyleyemezdim. Daha fazla rezil olmadan durumu toparlamam lazımdı. Ona karşı zayıf kalmaktan yorulmuştum. 

"Bir önemi yok Mavi nedenlerin. Sadece büyük bir hataydı diyelim." 

"Tevfik yolladı değil mi?" Cevap vermemiştim. Ellerini cebine sokarak görünmez bir noktaya gülümsedi. Tevfik Bey'e kızmış gibi görünmüyordu. Anlayışla karşılamıştı. 

"Yemek yiyelim mi?" dedi. Ani konu değişimine şaşırsam da başımı olumlu anlamında sallamakla yetindim. 

Geldiğimiz lokanta gecenin bu saatinde bile hala kalabalıktı. Işıklandırmalar her yeri kaplıyordu. Mavi'nin yüzü ışıl ışıl görünüyordu. Işıkları sevmiştim o yüzden. Sandalyemi çekerek centilmence oturmamı bekledi. Gelen garson Felemenkçe konuşmuştu. Onu anlamaya çalışırken Mavi ona karşılık vermişti. 

"Umarım tavuk seversin." Kafamı salladım.

"Felemenkçe nereden biliyorsun?" dedim. 

"Uzun yıllardır boş boş oturuyorum. Çok vaktim oldu. Tek bildiğim dil değil. Birkaç dil daha biliyorum. Dil öğrenmek hem zevkli hem kafa dağıtıcı." Yemeklerimizden önce gelen şarabı bardaklara doldururken garson, aramızdaki gerilimi çözecek uygun soruları arıyordum. 

"Bu şirket de nereden çıktı?" dedim. 

"Çok eskiden kalma. Helen içindi. Araştırmalarına fon sağlıyordum falan." Hayatındaki her şeyi Helen için yapmış olması... 

Mavi IsırıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin