Bölüm 20

14.4K 1K 173
                                    

Sinan ikimiz için de sipariş verdikten sonra ben çaprazımdaki masaya odaklanmıştım. Mavi çok sessizdi. Helen hala beni fark etmemişti. Mavi'nin bilerek onu, bana arkası dönük olan sandalyeye oturttuğunu düşünüyordum. Kendisi tam karşımdaydı oysaki. 

"Sen nereye bakıyorsun öyle?" Kafamı Sinan'a çevirmeme nezaketsizliğimden dolayı yakayı ele vermiştim. Gözleri, Mavi'nin nefret dolu gözleriyle çakıştıktan hemen sonra telaşa kapılmışa benziyordu. Ondan korktuğu için değildi bu telaş. Benim gitme ihtimalimden dolayıydı. Masadakilerin yerini değiştirip durmaya başladı. Tuzluklarla oynuyor bardakları düşürüyordu. Eline uzanıp okşadım.

"Sakin ol. Yemeği mahveden bu sefer sen olacaksın yoksa." dedim. Yumuşayıp elimi tuttu. Bir süre buna izin verdim. Yanı başımızda nefesini hissettiğimiz karanlık gölge gelene kadar.

"Ne büyük tesadüf öyle değil mi? Siz ve biz aynı yerde aynı zamanda. Nasılsınız Sinan Bey?" Mavi'nin çarpık gülümsemesi ellerimize bakarak son bulmuştu. Ne kadar çekmek istesem de elimi Sinan'ın gücü karşısında çabam boşa kalıyordu. 

"Evet, ne tesadüf. Neredeyse takip etmiş gibi oldunuz." dedi Sinan ısrarla elimden tutmaya devam ederken. Mavi'nin gereksiz yere attığı gürültülü kahkaha bütün samimiyetsizliği ile etrafı tırmaladıktan sonra Helen'in de sabrı taşmıştı. O da Mavi'ye katılarak yanımızda bitmişti.

"Sizin bizi takip etmediğinizi nereden bilelim? İyi akşamlar Zuhal. Nasılsın?" Helen'in uzattığı eli sıkmak için hamle yapsam da Sinan buna da izin vermemişti. Böylece Helen'in eli de esprisi gibi havada kalmıştı.

"Bizim önce geldiğimizi göz önüne alırsak takip eden siz oluyorsunuz. İyiyim Helen. Mavi; seni görmek ne güzel! Ayrıca ne büyük bir sürpriz. Seni en son gördüğümde sanki cinayete kurban gitmiş gibiydin." Sadece ikimizin anlayabileceği bu espriye göz kırpmakla yetinmişti. Ona karşı yumuşamak istemediğimden kafamı çevirdim.

"Büyük bir yanlış anlaşılma içerisindeyim. Bunu hemen çözmek istedim de. Size katılmamız da sakınca var mı?" dedi Mavi. Ne dediğini anlamaya çalışırken Sinan da Mavi'ye engel olmaya uğraşıyordu.

"Eve..." Sinan'ın sözünü yarıda keserek diğer masadan aldığı sandalyeyle Mavi yanıma oturmuştu bile.

"Teşekkür ederiz. Helen, ayakta kaldın." Helen, neredeyse küçük bir çocuk gibi ayaklarını yere vurarak ağlayacaktı. 

"Susadım da. Hay aksi şeytan! Çok üzgünüm." Mavi'nin bardaklarla olan oyununun sonucu olarak elimize dökülen şarap sayesinde Sinan, elini çekmek zorunda kalmıştı. Bilerek yaptığını adım gibi bilsem de bozuntuya vermemeye çalışıyordum. Sinan'ın elinden kurtulduğuma sevinmiştim bile içten içe.

"Üzerine geldi mi Sinan?" dedim Mavi'nin sinir bozucu bakışlarına aldırmamaya çalışarak.

"Yok yok iyiyim ya sen Zuhal?" 

"Yemekler gelince daha iyi olacağım. Sanırım." Helen de inadından bıkmış olacaktı ki bize katılmıştı. 

"Sizinle tanışmadık. Ben Helen. Mavi'nin kız arkadaşıyım." Gelen mükemmel tabaktaki tavuktan bir lokma almıştım ki Helen'in lafıyla birlikte boğazımda kalmıştı. Sinan'la Mavi aynı anda sularını uzatsalar da Helen'in önünde duran diyet kolayı alıp bitirdim. 

"Eski sevgilisiyim diyecektin herhalde Helen. İnsanlar yanlış anlayacak yoksa." 

"Ne demek eski Mavi? Geçen beni öptüğünde öyle düşündüğünü sanmıyorum." dedi Helen yan yana bana bakarak.

"Bir düzeltme daha gerekiyor sanırım. Sen beni zorla öptün. İznim ve rızam olmadan." Sinan şaşkın ördeğe dönmüştü. Masum masum bakışıyorduk.

Mavi IsırıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin