Bölüm 15

14.9K 1.2K 140
                                    


Çalan telefonun sesiyle uyuyakaldığım rahatsız pozisyondan ayrıldım. Uzun uğraşlardan sonra kanepenin yastıklarının arasına sıkışmış olan telefona ulaşmayı başardım. Arayan'Moruk' adlı biriydi. Bu benim telefonum değildi. Mavi'ye aitti. Kim olduğunu merak etsem de arayan kişinin telefonunu açmadım. Yerime geri yatarken yeniden çalmaya başladı. Arayan yine aynı kişiydi. 

"Ya önemli bir şeyse?" dedim kendi kendime.

"Alo?" Gelen ses, isme tam uyuyordu. Muhtemelen 70, 80 yaşlarında olan sesin sahibi konuşmaya başladı.

"Alo? Siz kimsiniz? Mavi, orada mı?" 

"Burada değil. Ben ev arkadaşıyım. Zuhal."

"Şu baş belası mı? Sizden çok bahsetti Mavi." Baş belası mı? Benden baş belası diye mi bahsetmişti? 

"Siz kimsiniz?" dedim sinirle.

"A, özür dilerim. Ben Mavi'nin şirketinin CEO'su ve yakın arkadaşıyım." 

"Ben gerçekten anlamıyorum." dedim kafam karışmış olarak. Karşıdaki sesin sahibi biraz kırılmış gibiydi. 

"Benden bahsetmedi demek. Ama Mavi'nin özel durumunu biliyorsunuzdur." 

"Evet. Biliyorum." dedim. Onu biliyordum işte. Görünüşe bakılırsa sadece onu biliyordum.

"Benden istediği belgeleri hazırladım ama kendisine ulaşamıyorum." 

"Ne belgeleri?"

"Bilirsiniz. Kimlik, kartlar, pasaport vs." Mavi geçenki konuşmamızda bir kimliğinin olmadığını söylemişti. Onu anımsadım aniden. Bu işi halledeceğini söylemişti. Bahsettiği arkadaşı bu moruk olmalıydı. 

"Mavi geceden gitti." dedim aniden sesime doluşan hüznü bastırmaya çabalarken.

"Mavi Bey? Hoş geldiniz. Zuhal Hanım, kendisi buraya geldi. Rahatsız ettiğim için özür dilerim. İyi günler." Mavi yanında mıydı? Neredeydi bu Moruk? Telefonu kulağımdan uzaklaştırırken karşımdaki ihtiyarın kapatmayı unuttuğunu fark ettim. Yeniden dinlemeye başlayarak konuşulanları duymaya çalışıyordum. Mavi'nin öfkeli sesini hemen ayırt etmiştim.

"Ona ne söyledin?" diye bağırmaya başlamıştı.

"Sadece şirketinizin CEO'su olduğumu söyledim efendim. Adımı bile söylemedim."

"Zaten çok fazla şey söylemişsin. Adını söylemesen ne olur? Şirketi bilmiyordu."

"Ben çok özür dilerim efendim. Bağışlayın." 

"Belgeler hazır mı?" Hışırtı sesleri kulağıma dolmuştu.

"Hepsi tamam efendim."

"Güzel. Hollanda'ya gidiyorum." 

Ses gelmeyince herkesin gittiğini düşünmüştüm. Tam kapatıyordum ki Mavi'nin sesi beni durdurmuştu.

"Beni bekle Helenim. O baş belası kafamı karıştırmış olsa da seni çok seviyorum. Seni bulacağım." Ben, Mavi'nin kafasını mı karıştırmıştım? Nasıl? Yoksa, bir an için de olsa kalbi benim için mi çarpmıştı? Beni mi düşünmüştü? Kalbim deli gibi hızlanmıştı. Her ne kadar Helen'i sevdiğini söylüyor olsa da benim için bir umut olduğunu anlamıştım. Şirketi, CEO'su, sakladığı diğer bütün sırlar önemini yitirmişti aniden. Helen'e gitmeden önce onunla son kez konuşacaktım. Her ne olursa olsun. 

Havalananına vardığımda yanımda sadece kol çantam vardı. Elimde de Eren'in Helen için bulduğu adresin bir fotoğrafı vardı. Mavi oraya gidecekti. Ve ben de son umudumu kaybetmemek adına peşinden gidecektim. Eğer Helen'i görürse her şey biterdi benim için. Bizim için. Eğer hemen müdahale etmezsem bir daha onu göremeyecektim. Tek sorun ise pasaportumun ve vizemin olmamasıydı. Havalananına gelene kadar bunu hiç düşünmemiştim. Kara kara düşünürken aklıma Mavi'nin telefonu geldi. Evden çıkmadan önce ne olur ne olmaz diye el koymuştum. Moruk'u bulup aradım.

Mavi IsırıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin