Bölüm 27

11.9K 1K 302
                                    


Masanın hemen köşesinde oturan gözlüklü adamın uyarıcı bakışlarına maruz kalmama hiç gerek yoktu. Masaya vurup durmamın sinir bozucu olduğunu ben de biliyordum. Ama bana bakıp duran adam şu anki duygularımı bilmiyordu. Ne yaşadığımı tahmin bile edemezdi. Şu an nasıl bir durumun içerisinde olduğumu bilse gelir masaya bir de o vururdu. Mavi Elma, diğer bir deyişle büyücü bana bakıyordu. Aramızdaki gerginlik bütün odayı kaplamıştı. Mavi, olup biteni anlamaya çalışıyor gibiydi. Bir şeylerin ters gittiğini fark etmeyecek kadar aptal değildi. Helen, gözleriyle babasını soru yağmuruna tutuyordu. O da bu durumdan rahatsız olmuştu. Bir yanım çıkıp gitmek istiyordu bir yanım durmak. 

"Orhan Bey, sizi yeni çalışanımız Zuhal Hanım'la tanıştırmak istiyorum. Kendisi, şirketin tanınırlığını arttırabileceğine dair güzel fikirlerle geldi. Faydalı olacağını düşünüyorum. Siz de reklam bölümünde olduğunuza göre beraber çalışmanızda fayda var." Büyücünün adının Orhan olması beni biraz şaşırtmıştı. Daha egzotik, daha büyülü bir isim falan bekliyordum. Büyülü bir isim nasıl olurdu onu düşünemiyordum ama... Neyse.

"Evet baba. Zuhal Hanım çok iddialı bir kişilik. İyi anlaşırsınız umarım." Helen'in lafları iğne gibiydi. El üstünden alınan kan gibi can acıtmaya yönelikti sadece. Ayrıca baba ne demek oluyordu? Büyücü, yani Orhan Bey nasıl onun babası olabilirdi? Eğer Mavi'nin dediği gibi Mavi'nin annesiyle yaşadığı yasak ilişkinin meyvesiyse Helen... O zaman Mavi'yle Helen kardeş olurlardı. Helen, elini Mavi'nin yanağına yaklaştırdı.

"Durun siz kardeşsiniz!" Fırlayıp Helen'in elini havada yakaladım. O sırada kalçamla su şişesini devirmiştim. Az önce bana tip tip bakan gözlüklü adam başta olmak üzere herkes tek tek ıslanıyordu. Bütün dosyalar su içinde kalmıştı. Helen'i kenara itip dengesini kaybetmesine neden olmuştum. Ayağı, sandalyenin bacağına takıldı ve arkada ikram için bırakılan atıştırmalıkların üzerinde buldu kendini. Toparlanmaya çalışırken ince topuklularının kurbanı olup meyve suyu kasesinin içine düştü. Herkes aynı anda acı bir çığlık koyverdi. Elimle yüzümü kapatıp parmak arasından izlemeye devam ediyordum. 

"Sen ne yaptığını sanıyorsun! Ne bu saçmalık!" Mavi adeta ateş püskürüyordu. Gözleri alev alevdi. O zaman uzun zamandır lekesine bakmadığımı fark ettim. Kahverengi lekesi neredeyse bütün gözünü kaplamak üzereydi. Elimi uzattım. Sonra da geri çektim. O, artık dokunabileceğim biri değildi. Özellikle de şu an. 

"Ne bu saçmalık dedim sana! Açıklama bekliyoruz!" Bu adamın gidip nişanlısını kaseden çıkarması gerekmiyor muydu bana bağırmak yerine?

"Şey, ben yeni sloganımızı sunuyordum. Evet, evet! Yeni sloganımız." 

"Durun siz kardeşsiniz'in neresi slogan? Aydınlatabilir misiniz bizi?" Orhan Bey konuşmuştu. Kıvranışımdan zevk aldığı her halinden belliydi. 

"Iıı dün öğrendim ki yeni DNA çalışmaları yapıyormuşsunuz. Sıkıcı başlıklar yerine dikkat çekmek için böyle bir başlık kullanmak daha iyi. İnsanlar klişe şeyleri severler. Bunu kabul etmeseler de severler. Şu akraba evliliğinin sonuçlarıyla ilgili olan makaleye bu başlığı atmayı önerecektim." Sanırım ucuz yırtmıştım. Odadaki gözler tatmin olmuş gibiydi. Mavininkiler hariç.

"Hala neden Helen Hanım'ın üzerine atladığınızı açıklamadınız Zuhal Hanım?" Bir yalan da bunun için bulmalıydım acilen.

"Elinde örümcek vardı. Örümceklerden nefret ederim de. Tik gibi bir şey oluştu bende. Gördüğüm yerde öldürmem lazım." dedim hızlı hızlı.

"Özür dile." 

"Ne?"

"Hemen Helen Hanım'dan özür dile!" Gözlerim doldu. Benden canımı istese daha kolay olurdu. Bütün hayatımı çalan kadından basit bir sakarlık yüzünden özür dilememi istemesi çok ağırdı.

Mavi IsırıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin