26.bölüm

13.3K 519 99
                                    

Saatler sonra Birşah Ağa'nın telefonu çalmıştı. "Söyle" 
"bulduk ağam Diyarbakır'dalar, ne yapalım ağam? "demişti adamlarından bir tanesi "hemen konağa getirin "demiş ve telefonu kapatıp çalışma odasına çıkmıştı. Ne yapacağını düşünmeye başlamıştı. Bir yanda aşık olduğu kız, bir yanda namusu. Genç ağa çok çaresizdi. Bugün aşık olduğu kızın söyledikleri çok ağırına gitmişti. Berdeli kabul etmesi aşkını seçmesi demekti.

Berdeli seçmez ise namusu yerle bir olacaktı. Oturduğu koltuğa başını yaslayarak derin bir nefes alıp vermişti. Aradan ne kadar zaman geçtiğini bilmeden gözlerini kapatmış, en doğru kararı vermeye çalışıyordu. Kapının çalınmasıyla sert sesiyle "gel" demiş ve oturduğu koltukta hızlı bir şekilde durusunu düzeltmişti. İçeriye giren İbo başı eğik bir şekilde "ikisini de getirdik. Hancıoğlu konağıda aşağıda ağam" genç ağa hızla kalkıp odasından çıkmıştı. Merdivenlerden inerken herkesin orada olduğunu görüyordu. Kız kardeşine bakıp daha da sinirlenmek istemiyordu. Aşık olduğu kadına bakıyordu. O keskin gözleriyle kendisine bakmasını istiyordu ama genç kız yüzünü göstermemekte kararlıydı.

Beyoğlu konağında ağıtlar bir çığ gibi sürekli artarken aşiret toplanmış bir karar almaya çalışıyordu. Ölüm deyince Bedirhan ağa kendini tutamadan can dostu olan adam saldırınca ortam daha da gerginleşiyordu. Bütün ağalar zar zor iki dostu birbirinden ayırmıştı. Birşah hızla kalktığı koltuğa oturup "karar verilmiştir. Hancıoğlu kızı Gülperi Hancıoğlu, Beyoğlu konağına gelin gelecektir. Şimdi herkes dağılsın. Hafta sonu düğünümüz var." demiş ve kalkıp konaktan hızlı adımlarla çıkmıştı. Genç ağa'nın sözlerinden sonra Hancıoğlu erkekleri ne yapacağını bilmiyordu. Birşah'ın ne kadar acımasız olduğunu en iyi Bedirhan ağa bilirdi. Kız kardeşini bugün itibariyle cehenneme atmışlardı. Tek duaları Birşah'ın biraz merhametli davranmasıydı. Beyoğlu konağı hızla boşalırken duru ile Zeliha hanım birbirlerine sarılmış deli gibi ağlıyorlardı. Herkes genç kızın kaçtığını düşünüyordu ama gerçeği hiç kimse bilmiyordu.

Gülperi'den ;

Aşiretin toplanmasından sonra günler hızla geçmişti. Kapımda kına hazırlıklarım için Birşah ağa'nın gönderdiği kızlar vardı ve hepsi benim kapıyı açmamı bekliyorlardı. Kaderim böyle mi olacaktı. İstemediğim bir adamla bu şekilde mi evlenecektim. Gözlerimden akan aşları yavaşça silip oturduğum yataktan kalkıp yavaşça kapımı açmıştım. Ayşimle göz göze gelince göz yaşlarımı daha fazla tutamamıştım. Beni en çok anlayan oydu. O da buna bezer bir durumdaydı. Onlar şimdi birbirine aşık çifte kumrular gibiydiler. Biz böyle olabilecek miydik ? Bu saçma düşüncelerden sıyrılıp kınalığı kızların yardımıyla giymiş ve saçımı makyajımı yapmalarını bekliyordum. Durunun kınası Beyoğlu konağında benimki de kendi konağımızda olacaktı.

Saatler geçmişti oyunlar oynanmış kına yakılma zamanı gelmişti. Ne zordu şuan bu kınananın elime yakılması yanımda bir hareketlilik olunca yanıma bakmıştım. Gelen kişi Birşah ağa dan başkası değildi. Sert yüz hatlarını incelerken kendime su soruyu sormuştum. Gerçekten mutlu olabilecek miydik? Gerçekten biz olabilecek miydik...?

Büyük bir öfkeyle karşımdaki adama bakıyordum. Kınamız bittikten sonra tuttu kolumdan getirdi dağın tepesine, sanki ben onunla gelmek istiyormuşum gibi. Hiç fikrimi sorma zahmetine bile girmiyordu. Ama suç bende, unuttum bu adamın ne kadar acımasız olduğunu. Kollarımı göğsümde birleştirmiş Mardini izlemeye başlamıştım. Yüzünü dahi görmek istemiyordum. 

Saçlarımda hissettiğim elle bir anda geri çekilmiştim. Şu anda Birşah ağayı çözemiyordum, her zamankinden farklı bakıyordu. Derin bir nefes alıp "ne istiyorsun birşah ağa, istediğin oluyor işte. Gecenin bu saatinde benden ne istiyorsun. Ne söyleyeceksen söyle ve beni evime götür." Sözlerim onu sinirlendirse de sakin kalmaya çalışıyordu. Elini kaldırarak bana doğru sinirle gelince bana vuracağını düşünerek elimle yüzümü kapatmıştım. Daha kına gecemden dayak yemek istemiyordum. Çok duymuştum kız erkek dinlemez birşah ağa diye, ama inanmamıştım. Gerçekten o anlattıkları gibi bir adamdı. 

Ellerimin üzerinde hissettiğim ellerle titremeye başlamıştım, bu adamdan deli gibi korkuyordum."güzelim benden korkma sana asla zarar vermem. Bak gözlerimin içine göster bana cennetim olan gözlerini hadi"dolu dolu gözlerimle siyah gözlerini buluşturunca elini yanağıma koymuştu. Yüzümdeki alaycı gülüşle " sen bu hayatta bana zarar veren ,hayatımı yerle bir eden, her dakika şimdi ne olacak? daha nasıl zarar göreceğim diyerek geçiyor günlerim. Sen bugüne kadar kime acıdın ki bana acıyasın. Herkes haklıymış senin ne kadar acımasız ve gaddar olduğunu söyleseler de inanmamıştım, ama haklılarmış. Sen busun ve hiç bir zaman değişmeyeceksin. Günler sonra sana böyle konuştuğumda beni döveceksin ,odalara kilitleyip aç bırakacaksın. Abimin Ayşim'i konağa mahkum ettiği gibi, sende beni o konağa mahkum edeceksin. Abim kız kardeşini kaçırdı diye hep yüzüme vuracak, ailemle görüştürmeyeceksin. Ve en sonunda kendi ağzınla ölüm fermanımı vereceksin. Bunların hangisini yapmayacaksın söylesene "kendime hakim olamadan sesim git gide yükseliyor ve gözümdeki yaşlar dinmek bilmiyordu. " çünkü sen böyle bir adamsın, hatta bilmediğim binlercesi. Seni hiçbir zaman istemedim ve ömrümün sonuna kadar istemeyeceğim"

hızla belindeki silahı alkıp eline vermiştim " şimdi vur beni . hadi durma, vur beni, zaten ben bir ölüyüm artık, ne duruyorsun yapsana. Yap hadi, durma vur beni.

Bir anda boynumdan tutup bana sarılınca ardı ardına yumruklar atıyordum" bırak artık beni, bırak!"

" seni hayatımın sonuna kadar bırakmayacağım. Şimdi arabaya bin eve gidiyoruz dinlenmelisin." O kadar şey söylemiştim bana böyle tepkisiz cevap vermesi beni deli ediyordu. Hızla arabanın arka kapısını açıp oturmuştum. O da ön kapıyı açıp binmiş ve arabayı çalıştırmıştı. 

Arada aynadan bana baktığını hissetsemde sessizce dışarıyı izliyoırdum. Araba yavaşça konağın önünde durduğunda kapıdaki korumalar hızla kapımı açmıştı. Birşah ağanın yüzüne bile bakmadan arabadan hızla inmiş ve konağa girmiştim.hızla odama girince yatağımda oturan Ayşimi görmemle gözyaşlarımı tutamamıştım. Hızla Ayşime sarılmış , hem ağlıyor hem anlatıyordum. En sonunda Ayşimle birlikte sarılarak uyumuştuk. Bugün bu evde son günümdü. Belki aylar, belki yıllar, beklide hiçbir zaman bu konağa geri dönemeyecektim.

Sabah erkenden kalkmış kuaföre gitmiştik. Tüm herkes saçını makyajını yaptırmış beni bekliyordu. Bende hazır olunca gelin odasından çıkmıştım. Girişte beni gören herkes övgüler yağdırsada bugün bu gelinlik benim kefenimdi. Kuaförden bizi Bedirhan yada Sıraç abimin almasını istemiştim. Sıraç abim beni görünce hızla yanıma gelmiş ve sarılmıştı. "Çok güzel olmuşsun güzellik" demiş ve anlıma bir öpücük bırakmıştı. Arabaya binip konağa gelmiştik. Aradan çok geçmeden beni almaya gelmişlerdi. 

Herkesle sırayla sarılmıştık. Gözyaşlarımız dinmek bilmezken bedirhan abim yavaş yavaş kuşağımı bağlamış anlımdan öperek koluma girmişti. Merdivenlerden inerken "biz her zaman yanındayız. Ne olursa olsun ona boyun eğme. Sen bir hancıoğlu kızısın kimse seni ezemez. Gittiğin yerde mutlu olursun inşallah güzelim" karşımda tüm heybetiyle duran azrailime doğru yürüyordum. Etrafta çalınan zılgıtlar, davul sesleri, insanların konuşması, hiçbirini duymuyordum. Abim arazilimin kollarına bırakmıştı beni ve artık onundum. Ömrümün mahvolacağı eve gidiyordum. Arabaya bininince ne kadar iltifat etse de sesimi çıkarmadan ağlamaya devam etmiştim. 

AYŞİM( TAMAMLANDI DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin