13.BÖLÜM

40 10 0
                                    

Baharın gelmesiyle havalar biraz daha ısındığından üzerimdeki pikeyi ayağımla iterek üzerimden attım. Yatağın içinde okula gitme vaktimin geldiğini bile bile debeleniyordum. Bu arada okullar açılalı bir ay olmuştu ama ben hâlâ alışamamıştım okula çünkü artık arkadaşım Seçil ile de aram bayağı açılmıştı. Her fırsatta onunla konuşmak istedim ama olmadı. Benimle konuşmadı. Bu durum da benim derslere olan konsantrasyonumu yok ediyordu. Etrafımdaki herkesi yavaş yavaş kaybediyordum galiba. Ama asıl bomba o değil. Mert... Mert bizim evin hemen alt sokağına yerleşmişti ve bu durum Kaan'ın oldukça canını sıkıyordu ve bana da yansıttığı için ister istemez tartışabiliyorduk ve neredeyse bir haftadır konuşmuyorduk Mert yüzünden. Yanımda sadece dertleşebileceğim Pınar vardı ve o da sınavlar yüzünden benimle ilgilenmeye pek vakit bulamıyordu. Ayrıca artık Seçil, ben ve Pınar aynı sınıfta değildik çünkü sınıfları karıştırmışlar. Okulun bu yönünü hiç mi hiç sevmiyordum. Yeni sınıfımdan kimseyi tanımıyordum ama sıra arkadaşım olan kız gayet sempatik ve güler yüzlü biriydi. Bu yüzden sınıfta sadece onunla konuşuyordum ama sürekli bana asılma çabasına giren turuncu ve kıvırcık saçlı olan ukala ve yılışık çocuğu saymazsak. Ondan ne kadar uzaklaşmaya çalıştıysam da yok olmuyor ya. Adam sülük gibi yapıştı bırakmıyor. Bu arada sıra arkadaşımın adı Ceyda. Babası da okuduğumuz okulda felsefe öğretmeniydi ama şans bizden yana olmadığı için derslerimize girmiyordu ve giremediği için torpil gibi bir ihtimali de silmiş bulunuyordum aklımdan. Derslerimize girse de bize torpil yapacağını düşünmüyordum zaten. Bunları düşündükçe kan beynime sıçrıyordu ve yatağımdaki yastığımla kendimi boğmayı bile denedim ama nafile. Yatağımdan kalktım ve elimi yüzümü yıkamak için lavaboya girdiğim sırada Kaan yarıçıplak bir şekilde dişlerini fırçalayordu. Beni görünce biraz durdu ve sonra umursamaz şekilde yaptığı eyleme devam etti. Dudaklarımın ucuyla "Günaydın" dedim ve musluğu açarak elimi yüzümü yıkayıp tekrar odama döndüm. Dizlerimin üstünde ve bordo üzerinden geçen koyu yeşil çizgileri olan ve biraz da kolej kıyafetini yansıtan okul eteğimi altında siyah ve ince külotlu çorap olmak şartıyla giydim. Beyaz gömleğimin de kollarını dirseklerime kadar katladım ve saçlarımı açarak düzleştirdim. Havalı olmak niyetine taktığım Harry Potter gözlüğümü tabiri caizse yuvarlak gözlüğümü çıkardım farklılık yaratmak istermiş gibi. Neredeyse birkaç gündür okula bu gözlüklerle gidiyordum ve herkes benim miyop, astigmat gibi göz rahatsızlığı olduğumu düşünerek davranıyorlardı bana Ceyda hariç. Nasıl mı? Tahtada yazan yazıları bağırarak okuyorlardı sanki ben körmüşüm gibi. Hadi diyelim körüm ama sağır değilim ki tahtada yazanları çığlık tarzı bir sesle okuyorlardı. Gerçekten hayret kalınası bir durumdu benim içinde bulunduğum şey. Yatağımı da düzelttim ve mutfağa inip birkaç lokma bir şeyler atıştırdıktan sonra beyaz spor ayakkabımı giydim. Kapıyı açacağım sırada Kaan merdivenlerden aşağı iniyordu duygusuz bir şekilde. Elinde de araba anahtarı vardı. Yüzüme bile bakmadan ayakkabısını giydi ve o sırada da kafasını kaldırmadan konuştu.
*Kaan*
- Arabaya bin ve beni bekle. Seni bugün okula ben götüreceğim.
Sanki beni okula kendisi götürmüyormuş gibi. Doğru ya yaklaşık bir haftadır okula otobüsle gidiyordum. Hiçbir şekilde bir şey demeden dışarıya çıktım ve araba açık olmadığı için kapının önünde bekledim Kaan'ı. Bana doğru adımlayarak gelen Kaan belirdi kapının önünde.
*Kaan*
- Sen neden arabaya binmedin Kayra? Sana bin demiştim diye hatırlıyorum.
Ben de hatırlıyorum herhalde salak değilim. Sıkılmış bir şekilde nefesimi dışarıya bıraktım ve ellerimi göğsümde topladım.
"Kapı açık olsa binerdim herhalde" dedim sitemkar bir tavırla. Gözlerinin içine ateş püskürüyormuşum gibi bakmaya başladım ve yavaş yavaş bana yaklaşınca bacaklarım bacaklarına değince boynumun kenarından eğilerek eliyle arabanın kapısını açtı ve ben şok! Ama ben kapıyı açamamıştım. Nasıl oldu da açılmıştı? Başımı öne eğdim alt dudağımı ısırarak. Kaan sırıtıyordu gözlerini yüzümde gezdirirken. Sinirle oflayarak nefesimi içime çektim kapıyı açıp ön koltuğa oturdum. Kaan da hızlı adımlarla gelip arabaya bindi ve çalıştırdı. Okula gelene kadar hiç konuşmamıştık ama o defalarca bana bakıp sırıtıyordu anlamını bilmediğim bir şekilde. Okulun önünde arabayı durdurunca bahçedeki bütün gözler arabaya veya bana değil de direkt Kaan'a yönelmişti. Arabanın kapısını açtım ve tek ayağımı dışarı çıkardığım sırada Kaan'a döndüm.
"Teşekkür ederim ama bidaha okula bu kadar yaklaşma ve beni içeri girene kadar bekleme. Bundan rahatsız oluyorum ve bana sevgilimmişsin gibi muamele yapıyorlar." dedim solgun bir şekilde. Biraz durdu ve inmek üzereyken elini belimde hissettiğim anda ona döndüm. Gözlerim belimdeki eline kayınca elini tereddütle çekti ve yüzüne hafif bir gülümseme yerleştirdi.
*Kaan *
- Sevgilimsin zaten böyle düşünmeleri normal değil mi sence de?
Gözlerimi devirdim ve arabadan inip kapıyı kapattım. İki günlük hafta sonu tatilinden sonra okula tekrar gelmek pek de iyi bir şey değildi hele de on saatlik bir ders günüyse. Tam arkamı dönmüştüm ama ne olduğunu bilmediğim bir hareketle arabaya yapıştı sırtım sert bir şekilde. İki gündür hasretini üzerime atlayıp arabaya yapıştırarak gidermeye çalışan Ceyda hem çığlık atıyordu hem de nefesimi kesecek bir şekilde bana sarılıyordu. Benden ayrılınca iki yanağıma da kocaman birer öpücük kondurdu. Biraz önce ilerleyip arabanın kapısını açtım ve Kaan'a gitmesini söyledim ama okula girdiğimi görmeden gitmeyeceğini söyledi. Yavaş adımlarla okulun bahçesine doğru adımladık Ceyda ile. Birkaç adım attıktan sonra kulübenin duvarına ayağıyla birlikte dayanmış olan Yamaç çarptı gözüme. Yamaç... Hani şu turuncu, kıvırcık ve ukala olmakla birlikte yılışık diye bahsettiğim kişi. Belli ki uzun zamandır beni izliyordu yani yaklaşık on dakikadır. Ayağını dayadığı duvardan indirerek yanıma doğru yaklaştı ve yüzündeki sapık gülümsemesi yine belirdi. Ben bu çocuğa fazlasıyla uyuz ve kıl oluyordum. Kaan gitmiş mi diye bakmak için arkamı döndüğümde şaşırmıştım. Çünkü tam arkamda duruyordu yüzünde kıskançlıktan beliren gülümsemesiyle. Yamaç 'ın yüz ifadesini merak ettim ona döndüğümde o da aynı şekilde sırıtıyordu. Yamaç bana döndü ve konuşmak için ağzını araladı.
*Yamaç*
- Abin de bayağı sempatik görünüyor Kayra.
Bunu söylerken gözleri üzerimdeydi ve ben abim olmadığını söylemek için ağzımı araladığımda devam etti söze ama bu defa bana değildi sözleri Kaan'a idi.
*Yamaç*
- Abi, çok sinirli ve bir o kadar da çok güzel kız kardeşin var. Ona söyle sinirlenmek bile ona çok yakışıyor ama bayağı da çirkin görünüyor.
Ne! Bunları Kaan'a mı söyledi? Hayır söylemiş olamaz demi? Kaan şimdi patlayacak ağzını burnunu derken kulağımın dibinde hissettiğim ve çok tanıdık gelen kalın ses tonuyla dikkatim sesin geldiği yöne doğruldu Ceyda ile birlikte. Müdür yardımcısı Kasım Hocaydı. Bakışlarımı indirdim ve ellerimi karın hizamda birleştirdim. İtiraf etmeliyim ki bu adamdan fazlasıyla korkuyordum ve aşırı derecede onun yanındayken titriyordum. Onun adını duymak bile korkmama neden oluyordu.
"Kızım biz okulun ilk haftasından beri demiyor muyuz sevgilileriniz okula gelemez diye. Boşuna mı konuşuyorum ben orada!"
Yamaç söze atladı.
"Hocam o sevgilisi değil abisi."
Kaan tam birşey demek için hareket ettiğinde elimle onu durdurdum. Kaan arkasını döndü ve hızlı adımlarla arabaya binip gitti. Sinirlendiğini çok iyi anlamıştım. Ben de ayağımı yere sert bir şekilde vurarak Ceyda ile birlikte sınıfa gittik tabi peşimden ayrılmayan Yamaç da bizimle birlikte geliyordu ama ona yüz vermiyordum. Aklım hâlâ Kaan da idi. Acaba şuan sinirden ne yapıyordur. Hep şu yeni gelen müdür yardımcısı ve bonus kafalı Yamaç yüzünden. Bu arada Yamaç'ın sınıftaki lakabı Bonus' tu. Ve bence tam da ona yakışır bir lakabtı. Sabah Pınar'ı okulda görmemiştim. İlk teneffüste hemen kantine inmeyi planlıyordum. İlk ders Kimya ve gayet de iyi anlıyordum dersi hocanın 50-55 yaşlarında olmasına rağmen. Hoca derse girdi ve ayağa kalktım. Eliyle oturun şeklinde bir işaret yapınca yerime oturup çantamdan defterimi ve kitabımı çıkardım Yamaç ile göz göze gelmemeye dikkat ederek çünkü tam arkamda oturuyordu. Bugünkü konumuzun adını hocanın söylemesiyle tüm dükkatimi derse vermiştim. Dersin bitiş zilinin çalmasıyla eşyalarımı düzenli bir şekilde masamın üzerine bırakıp kantine indim Pınar'a bakmak için. Tam tahmin ettiğim gibi Pınar kantinde bir masaya oturmuş öylece duruyordu. Beni görünce yüzündeki gülümseme ile koşarak yanıma geldi ve sıkıca bana sarıldı. Boş olan masaya oturup iyice konuştuk. Tabi sabah olanları ona anlatmayı da ihmal etmemiştim. Kafamı çevirdiğimde Seçil ile göz göze geldim ve o beni görünce kafasını çevirmeyi tercih ediyordu. Benimle konuşmayı bırak artık bidaha yüzüme bile bakmak istemediğini söylemişti. Bana çok saçma sebep yüzünden küsmüştü ve ben bunu gururuma yediremiyordum. Çünkü küsmesine sebep olan kişi Bonus Kafa'nın ta kendisiydi. Neymiş efendim ben Yamaç ile ilgileniyormuşum. Yamaç kim ki ben onunla ilgileneyim. Seçil ona platonik aşıktı... Aynı sınıftayız diye benim onunla ilgilendiğimi düşünüp bana küsmüştü ve ben böyle dostluk istemiyordum. O bana küstüyse ben de ona küsmüştüm. Bana nasıl davranıyorsa ona öyle davranmaya karar vermiştim. Zilin çalmasıyla sınıfa çıktım ve yerime oturdum Yamaç'ın soğuk ve bir o kadar da mide bulandırıcı esprilerine aldırmadan. Dersimiz FİZİK idi. Ve zaten sıkıcı geçen ders Yamaç'ın soğuk esprisiyle daha da sıkıcı olmuştu. Ne mi dedi?
"İnsanlar birbirlerini uyandırmak için neden su dökerler? Çünkü suyun kaldırma kuvveti vardır."
Böyle bir espri üzerine hoca bile yüzünü ekşitmişti. Galiba ben mezun olamadan bu çocuğun esprileri yüzünden ölecektim.
"Ders bitmiştir toparlanabilirsiniz. Böyle çirkin bir esprinin üzerine ders işlemeyi düşünmüyorum."
Sınıfın kahkasıyla eşyalarımı toparladım ve çantamdan test kitabımı çıkarıp test çözmeye başladım. Ne de olsa üniversite sınavı yaklaşıyordu - 1 yıl var daha- ve benim güzel bir üniversite kazanmam lazımdı hayatımı düzene sokmam için. Kafamı bir an olsun kaldırmadan tabiri caizse burnum kanamış gibi ders çalışmaya çalışıyordum ve gayet de başarılı oluyordum. İlk sınavlarımız başlamıştı ve iyi geçiyordu. Son dersteydik ve dersimiz boştu. Çünkü dersimiz Seçmeli Etkinlik dersi olduğu için öğretmeni yoktu ve gayet güzeldi. Zilin çalmasına yirmi dakika vardı ve ben hâlâ ikinci dersin teneffüsünden beri test çözüyordum ve gittikçe eğlenceli olduğunu bile düşünmeye başlamıştım. Zilin çalmasıyla çantamı tek koluma takıp eve gitmek için okulun dışına çıktığımda birden yanımda Bonus belirdi ve ben adımlarımı biraz daha hızlandırdığımda Kaan okulun aşağı köşesinde beni bekliyordu. Onu kıskandırmak için değil de sinirlendirmek için Bonus'a gayet nazik ve iyimser bir şekilde tam da Kaan'ın birkaç adım uzağında "Görüşürüz Yamaç" dediğimde ikisi de şaşırmış gibi bana bakıyorlardı. Yamaç bana sırıtarak döndü ve"Ne zaman? "diye sordu. Nefesimi dışarıya sesli bir şekilde verdikten sonra zorla gülümsedim ve" Yarın okulda "dediğimde biraz ilerledikten sonra durdu ve arkasını dönüp berbat bir iki dizelik şiir döktürdü ağızlarından. Eminim kendisi uydurmuştu ki böyle berbat bir şiir olacağını sanmıyorum.
" Bir güzel gördüm geceden
Bakışları yakıyor inceden inceden "
Ufak bir kahkaha attım ve sonra gayet gıcık bir ses tonuyla "Bir daha yapma olur mu? Çünkü ben kulak zarlarımı senin o esprilerinden bile çok seviyorum." diyerek arabaya bindim. Arabada hâlâ gülüyordum ve anlaşılan Kaan'ın gözünden kaçmamıştı.
*Kaan*
- Neden sevgilin olduğumu söylememe engel oldun Kayra?
Kafamı ona çevirdim ama o sadece yola bakıyordu.
" Eğer sevgilim olduğunu söyleseydim okuldan atılabilirdim Kaan! Bunu anlaman gerekirdi."
Sinirle arka koltuktaki çantamı kucağıma çektim ve kafamı cama doğru çevirip koltuğa yasladım ve eve gidene kadar hiç konuşmadım.
"Durur musun Kaan? İnmek istiyorum. Biraz yürüyeceğim."
Kaan aniden frene bastı ve şaşırmış bir şekilde bana baktı.
*Kaan*
- Kayra ne oldu? Neden inmek istiyorsun anlamıyorum seni?
"Bir şey olmadı Kaan, sadece eve kadar yürümek istiyorum."
Arabadan indim ve çantamı tek koluma takarak eve doğru yürümeye başladım. Kaan arabayla hızlı bir şekilde yanımdan geçip gitti. Ayağımı öfkeyle yere vurdum ve sinirle nefesimi dışarı bıraktım. Evin önüne geldiğimde Kaan'ın arabası yoktu. Demek ki hâlâ gelmedi eve. Acaba yine sinirlenip nereye gitti. Çantamdaki yedek anahtarı çıkarıp içeri girdim ve üzerimi çıkarmak için hızla odama çıktım. Üzerimi değiştirdikten sonra elimi yıkamak için lavaboya girdiğimde Kaan'ın sabahki hali geldi gözümün önüne ve ister istemez gülmeme neden oldu. Elimi yıkadıktan sonra aşağı indiğimde Kaan daha gelmişti eve. Aldırış etmeden geçip salona oturdum.
*Kaan*
- Kayra senin neyin var? Neden böyle davranıyorsun? Hem bugün yaptığın şey neydi üstelik o turuncu kafanın yanında? Sen ne yapmaya çalışıyorsun allah aşkına?
Kafamı salonun ortasında duran Kaan'a çevirdiğimde gayet ciddi görünüyordu ve bir o kadar da öfkeliydi. Yerimden kalkarak yanına gidip karşısında durdum. Açıkçası moralim bozulmuştu ve ne olduğunu anlamadığım bir şekilde söylemişti bunları bana. Kafamı kaldırdım gözlerimin dolmasına aldırmadan.
"Kaan sen ne demek istiyorsun ya? Bana bir haftadır soğuk davranan sensin sanki Mert'e buraya yerleşmesini ben istemişim gibi. Sonra da müdür yardımcısına sevgilim olmanı engellediğim için sinirlenip okuldan hızla çıkıp gittin. Söylesene Kaan ne yapmam gerekiyordu? Hocam bu benim sevgilim deyip boynuna atlamam ya da öpmem mi gerekiyordu. Son olarak da Yamaç konusuna gelecek olursak ben onun bana söylediği hiçbir şeyle ilgilenmiyorum ve bunu sende gayet iyi biliyorsun. Şimdi neyin tartışmasını yapıyorsun benimle? Bugün çıkışta olanlara gelecek olursak ben onu seni gıcık etmek için yapmıştım. Sabah okuldan sinirle çıktığından beri benim aklım hep sendeydi. Belki çıkışta böyle bir şey yaparsam biraz olsun eğlenirsin diye düşündüm ama ... "
Kaan kafasını eğmişti. Elimle kafasını kaldırdım ve alt dudağımın titrediğini ve gözyaşlarımın yanağımı ıslattığını hissettim. Aldırmadan konuşmaya devam ettim.
" Biliyorum sen bana çok yardım ettin. Bunun için ne yapsam hakkını ödeyemem. Ben de bu kadar zaman içinde sana çok bağlandım. Sen bir anda benim tüm ailem oldun. Arkadaşım, annem, babam, her şeyim oldun ama şimdi Mert yüzünden, Yamaç yüzünden, sevgilim olduğunu söylemedim diye bana küsüyorsun Kaan? Ben bunları hiç haketmiyorum! Benim herkesten herşeyden çok sana ihtiyacım varken sen beni yüzüstü bırakıyorsun Kaan! Ben sana herkesten herşeyden çok değer verirken sen beni yüzüstü bırakıyorsun! Ben bunları haketmiyoruz tamam mı! "
Bana hızla sarıldığında iki elimi de yumruk şeklinde yapıp göğsüne vurdum birkaç defa. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum ama bu zayıflığımdan değildi yanımda olmasını istediğim kişinin yanımda olmaması canımı acıttığı içindi. Elleri belimi sıkıca sararken artık ona vurmayı bırakmıştım ve onun da ağladığını alnıma düşen gözyaşından farkedince kafamı kaldırıp ona baktım. Vücudumu ondan uzaklaştırınca kaslarını belli eden ve açık mavi rengindeki kısa kollu tişörtünün gözyaşlarımdan dolayı ıslandığını görünce elim oraya gitti. Elimi elinin içine aldı ve tek eliyle tekrar bana sarılınca öylece durdum. Normalde olsa bende ona sarılırdım ama kalbimi çok kırmıştı ve tekrar eskisi gibi olur muydum bilemem? Olurdum ama ne zaman olurdum? Elimi yavaşça beline dokunmak için kaldırdım ama yapamayacağım düşüncesiyle elimi yumruk şeklinde yapıp sırtına doğru ilişip bir kaç defa sert bir şekilde vurdum ve daha sonra hıçkıra hıçkıra ağlayarak ona sarıldım. Ellerimi saçlarımı bulduğunda yutkunduğunu hissettiğimde eğilerek kulağıma bir şeyler fısıldadı.
*Kaan *
- Özür dilerim Kayra. Ben sana haketmediğin bir şekilde davrandım. Çok özür dilerim.
Elleri tuttuğu belimi daha da sıkı sararken ellerim saçlarına kayınca birden kendimi onun kucağında buldum. Yavaşça merdivenlerden çıkarken hâlâ ağladığımı farkedince omzuna tekrar vurdum.
"Bırak beni! Bırak diyorum sana bırak! Hey! Duymuyor musun beni?"
Ben böyle bağırırken o yüzüne memnuniyetten yerleştirdiği gülümsemesiyle bana bakıyordu. Odamdaki yumuşak yatakla buluşunca bedenim çok rahatlamıştı. Parmakları yüzümün çevresinde dolaşırken gözlerimden süzülen yaşlar yanağımı ıslatırken dudağıma kayan parmağını tuttum ve yatakta doğruldum. Çalan telefonumu kim olduğuna bakmadan açıp kulağıma dayadım. Telefondan gelen ses yüz ifademin değişmesine neden olsa da bunu Kaan'a yansıtmadan gayet normal bir şekilde konuşmaya çalıştım.
"Efendim Yamaç"
Nasılsın Kayra?
"Bunu söylemek için aradıysan eğer yaptığın iğrenç espri benzeri şiirden sonra kendime gelemedim. Görüşürüz kapatmam lazım ders çalışacağım."
Aslında esprilerim o kadar da iğrenç de...
Konuşmasını bitirmeden telefonu kapatmıştım. Kaan yumruk şeklindeki elini yatağa hızla vurup kalkınca sinir katsayım arttı ve gözyaşlarım tekrar ıslatıyordu yanaklarımı. Ayağa kalktım ve Kaan'ın yanına durdum. Elimle koluna dokunduğumda hızla kolumu itince ne olduğunu şaşırdım. Bana doğru döndüğünde yaptığına kendisi de şaşırmıştı. Sinirden ve korkudan elimi yumruk şeklinde sıktım ve alt dudağımın titremesine aldırmadan öfkeli gözlerimi gözlerine diktim.
"Neler oluyor Kaan? Bak yine eskisi gibi oldun. Yeter artık ya ben seni anlayamıyorum neler oluyor sana böyle! Çok asabi oldun artık. Ne olduğunu sormak için seni sakinleştirmek için koluna dokunuyorum ama sinirle itiyorsun neyin var Kaan söylesene? Ben bana böyle davranmanı haketmiyorum! "dedim sesimi yükselterek. Bunları söylememi beklemiyormuş gibi baktı gözleri bana. Aramızdaki üç adımlık mesafeyi kapattı ve yanağıma düşen saçımı parmağıyla kulağımın arkasına yerleştirdi ve elleri belime kaydı.
*Kaan*
- Gerçekten anlamıyor musun Kayra ben seni kimseyle paylaşmak istemiyorum. Ne Mert, ne Yamaç ne de bir başkası. Evet ben Mert'i senin yanında görünce kıskanıyorum, evet ben Yamaç'ı senin yanında görmeyi bırak aynı sınıfta olduğunuzdan beri kıskanıyorum. Çünkü sürekli istenilmeyen ot gibi burnunun dibinde bitiyor ve ben bu durumdan çok rahatsız oluyorum Kayra. Her şey yoluna girdi Mert olayı da bitti diyorum ama bakıyorum adam bizim alt sokağımıza taşınmış Kayra. Mert bitmeden Yamaç mıdır Bonus mudur her neyse o başlıyor bu defa ve ben gerçekten seni başkasıyla paylaşmak istemiyorum. Senin sadece bana ait olduğunu bilmek istiyorum Kayra. Bu çok zor olmamalı ama bana o kadar zor geliyor ki ben buna dayanamıyorum artık anlıyor musun beni Kayra?
Başımı öne eğince elleriyle kafamı kaldırıp ona bakmamı sağlarken ellerini de belime yerleştirdi. Ellerimle belimi tutan kollarına dokunduğumda bedenlerimiz yapışmıştı ve kollarımla onun belini sarıp başımı göğsüne yasladım. Elleri yavaş yavaş saçlarımda gezinirken boyunun uzunluğundan dolayı kafamı kaldırıp gözlerine baktım uzun bir süre.
"Özür dilerim ama sen de biraz bencil davranmıyor musun?"
Elleriyle beni biraz daha sıkıca sardı ve saçlarıma öpücüğünü bırakıp sesli bir şekilde nefesini bıraktı.
*Kaan *
- Benim bencilliğim senin için güzellik, ben her şeyi seni kaybetmemek için yapıyorum. O yüzden yanına benden başka erkek yaklaşmayacak. O Yamaç denen çocuktan da uzak durmaya çalış tatlım yoksa ben ona anladığı dilden zaten konuşacağım.
Söyledikleri karşısında güldüm ve onu sinirlendirmek için çok iyi bir şey söylemiştim.
"Tamam ABİCİĞİM?" diye vurgulayarak sırıtmamı engellemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Ellerini belimden çekince üzerime doğru yürümeye başladı ve o üzerime doğru geldikçe ben arkaya doğru bir adım atıyordum. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atarken attığım son adımda yatağı boyladım ve düşmemek için Kaan dan destek alırken onu da düşürdüğüm de nefesimin kesilecek gibi olduğunu üzerimdeki bedeninden anladım. Eliyle yüzüme düşen saçlarımı geriye doğru iterken yüzündeki gülümseme daha da genişleyince ellerimi tutarak belinde birleştirmemi sağladı.
*Kaan*
- Ben senin neyin oluyorum şimdi söyle de bileyim?
Uzunca yutkunduktan sonra gözlerimi gözlerine sabitledim.
"Sen benim abimsin"
Dudağını yana doğru kıvırıp burnumun ucuna ufak bir öpücük bırakarak belinde birleştirdiği ellerimi tutarak kafamın üzerinden yatağa uzatarak sıkıca tuttu sinsice gülümsemesini yüzüne yerleştirerek.
"Sen ne yapıyorsun?"
*Kaan*
- Bi düşüneyim acaba ben ne yapıyorum? Hmm, buldum sana benim abin olmadığımı hatılamanı sağlayacak izler bırakıyorum. Bir daha bana abi dersen seni...
Sözünü kesmiştim.
"Ne yaparsın sana bir daha 'ABİ' dersem abiciğim?"dedim onu daha da gıcık etmek için. Nefesini tüm yüzümde hissettirdi ve yüzünü yüzüme biraz daha yaklaştırınca alnını alnıma dayadığında lacivert gözleri gözlerimi bulunca gözlerimi kaçırdım.
*Kaan *
- Senin ayaklarının altından gıdıklandığını biliyorum Kayra. Yani sana bunu kullanarak çok şey yaparım. Göstereyim bir tanesini istersen.
Ayak parmağıyla ayağımın altını gıdıklıyordu. Gıdıklandığım için kafamı kaldırmak geliyor içimden kahkaha atmak için ama eğer kaldırırsam dudaklarımız birbirine değeceğinden kendimi çok zor tutuyordum. Kaan ise bu inadımı kırmak için daha çok gıdıklıyordu. Patlattığım büyük kahkaha sonucu kafamı kaldırdığım için dudaklarımız değmişti birbirine ve hâlâ şaşkınlıktan öyle dururken gözlerimi kapattım. Kaan'ın ellerimi tutma şekli biraz daha sıkılaşınca dudaklarını dudaklarımdan çekip kulağıma fısıltı şeklinde bir şeyler söyledi.
*Kaan*
- Ben senin sevgilinim ve sen de benim meleğimsin. O yüzden bana bir daha abi dememen için sana kendimi hatırlatmam gerek küçük hanım.
Yumuşak dudaklarıyla boynuma buseler bıraktıktan sonra kapalı olan gözlerimi açınca dudağımdaki dudaklar yüzünden nefes almam yok denecek kadar zorlaşınca gözlerimi tekrar kapattım ve parmaklarımla elimi tutan Kaan'ın ellerini tuttum. Dudakları ayrılınca dudaklarımdan gözlerimi açtım, sıkıca tuttuğu ellerimi bırakınca da bir süre öylece bakıp dudağımı kıvırdım ve üzerimdeki ağırlığını itip ayağa kalkınca 'ABİ' dedim ve hızla ayağa kalkıp beni duvara dayadığında kahkaha atarak kocaman sarıldım beni paylaşamamak için bencilliğinden ödün vermeyen Lacivertlerin Efendisi 'ne.
"Yarın sevgilim olduğunu söyleyeceğim."
*Kaan*
- Boşver söyleme nasıl istiyorsa öyle düşünsün.
"Sevgilim olduğunu söylersem bana asılmayı bırakır belki"
*Kaan *
- Ne! O çocuk sana mı asılıyor. Neden bana söylemedin Kayra?
Bir adım geriye gidince elimi belinden çekip yüzüne baktım.
"Hem ben yüz vermiyorum ki inan bana gerçekten. Zaten yarın sevgilim olduğunu söyleyince peşimi bırakır sen sinirlenme özür dilerim."
*Kaan*
- Haklısın aslında evet, evet sen yarın sevgilin olduğumu söyle ve bidaha onunla konuşma anlaşıldı mı küçük hanım?
Bir adımla aramızdaki boşluğu doldurarak ellerimle yanaklarını sıktım kızartana kadar.
" Sen kıskandın mı beni abiciğim? "
Elleriyle belimi kavrayıp beni sertçe kendine çekince yanaklarını daha da çok sıktım ve yüzünü buruşturduğunda parmağımın ucunda yükselerek yanağına öpücük kondurdum.
"Acıktım Kaan, yemek yemek istiyorum."
*Kaan *
- Her romantizmi bozmasan olmaz değil mi küçük hanım.
"Ben acıktım diyorum sen romantizm diyorsun Kaan, hiç sana yakışmadı."
*Kaan*
- Hadi gidip hamburger sipariş edelim olur mu? İkimizin de beceriksiz olduğunu biliyoruz.
"Yemek yiyelim de ister hazır olsun ister ev yemeği olsun farketmez benim için."
Aşağı inip verdiğimiz siparişin gelmesini bekledik. Siparişler gelince masayı hazırlayıp yedik. Masayı toplayınca salondaki koltuğa uzandım. Okulun bütün yorgunluğu üzerimdeydi ve ders çalışacak halim yoktu. Gözlerim gidip gelirken diğer diğer yastığı da alıp ayağımın arasına koydum ve kendimi uykunun kollarına teslim ettim.
*************
Elimde iki kahveyle salona geldiğimde Kayra uyumuştu. Kahveleri sehpanın üzerine bırakıp Kayra'yı odasına çıkarmak için kucağıma aldım. Ellerini uyku mahmurluğuyla boynumda birleştirdi. Sayıklıyordu 'ABİ, ABİ' diye. Kesin bana diyordu çünkü okulda beni abisi olarak biliyorlardı. Kayra'yı yatağına bırakıp ben de kendi odama gidip üzerimi değiştirdim ve uyudum. Gece yarısı başımın altındaki kolun varlığıyla açtım gözlerimi. Kayra yanıma uzanmış nasıl ve ne zaman olduğunu bilmediğim bir şekilde başımın altında Kayra'nın kolu vardı ve kafam omzundaydı. Bu durum gülümsememe neden olmuştu çünkü içinde bulunduğumuz durumun tam tersi olması gerekti. Umursamadan Kayra'ya sıkıca sarıldım ve yüzüne düşen saçlarını geriye doğru ittirip alnına bir öpücük bırakarak onu izlemeye başladım. Alnını kapatan kahkülleri onu öyle tatlı yapıyordu ki öpmemek için kendimi zor tutuyorum. Saat daha fazla geç olmadan uyumam gerekti. Hem yarın Kayra okula gidecekti ki, sınavları olduğu için uyuyakalmak onu sinirlendirirdi. Kayra'ya biraz daha sokuldum ve gözlerimi kapattım.

LACİVERTLERİN EFENDİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin