9.BÖLÜM

41 11 0
                                    

Annee! Lütfen beni bırakma, lütfen anne beni bırakma. Tut elimi anne lütfen. Anne nereye gidiyorsun? Anneeeeee, gitme anne!
Anneeeeee!
*Kaan*
-Kayra, Kayra uyan! Sadece kabus görüyorsun. Kayra uyan.
"Anne, annem nerede? Ben rüyamda onun öldüğünü gördüm. Onu görmem lazım. Annemi görmem lazım."
*Kaan*
- Sakin ol Kayra annen ameliyatta. Çıkınca görürsün.
"Ne diyorsun, ne ameliyatı Kaan? Şaka demi annem iyi odasında uyuyor. Beni hemen annemin yanına götürün. Hemen!"
*Pınar*
- Tamam Kayra ben seni götüreceğim ama önce şu kolundaki serum bitsin 10 dakika daha bekle.
"Hayır dedim Pınar bırak 10 dakikayı 5 dakika daha beklemek istemiyorum umrumda değil serum. Çıkarın şunu kolumdan."
Kolumdaki serumu hızla çekip çıkardıktan sonra ayağa kalkınca sarsılıp tekrar yatağa oturup başımı tutarak tekrar ayağa kalktım ve kapıyı açarak ameliyathanenin önüne gidip oturdum. Omzumdaki elin varlığıyla irkilerek ayağa kalktım ve karşımda Kaan'ı görünce daha fazla dayanamayıp ağlayarak ona sıkıca sarıldım ve defalarca özür diledim benim yüzümden onun başına gelenlerden dolayı. Ameliyathanenin kapısının açılmasıyla doktorun yanına gittim hızla.
"Annem iyileşecek değil mi? O iyi mi?"
*doktor*
- Şey Kayra hanım ben üzgünüm. Elimizden geleni yaptık ama maalesef... Başınız sağolsun.
"Ne demek elimizden geleni yaptık. Ne demek maalesef. Lütfen oraya tekrar dönün ve annemi kurtarın. Lütfen! Lütfen! Ben onsuz yapamam lütfen! Kurtarın onu lütfeeeen! Kaan bişey söyle kurtarsınlar onu. Lütfen birşey yap."
*Doktor *
- Maalesef hanımefendi ama elimizden geleni yaptık. Tekrar başınız sağolsun.
Ne yapacağımı bilemez bir şekilde yere bıraktım kendimi. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum ama bir an için buna kimsenin engel olmasını istemiyordum. Daha sonra elimin tersiyle gözyaşlarımı silerek annemin yanına girip onunla son bir kez de olsun konuşmak istedim.
"Anneeeeee, neden anne? Neden? Beni neden bırakıp gittin? Tam da sana en çok ihtiyacım olan bir dönemde! Anne lütfen tekrar gözlerini aç ve el ele buradan çıkıp evimize gidelim. Lütfen anne aç gözlerini. Benim sana çok ihtiyacım var lütfen aç gözlerini."
Ameliyathanenin kapısı açıldı ve içeri hemşireler girip annemi morga götürmeleri gerektiklerini söyleyip beni odadan çıkardılar. Dışarı çıktığımda Pınar koridorun başında durmuş bana bakıyordu. Pınar'a doğru koşarak ona sarıldım ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Pınar'a öyle sıkı sıkı sarılıyordum ki hiç ondan ayrılıp ağlamayı bırakmak istemiyordum. Pınar kulağıma fısıldayarak herşey yoluna girecek diyordu. Omzumdaki bir el sırtımı okşuyordu. Arkamı döndüğümde Kaan olduğunu gördüm ve onun da ağlamaktan gözlerinin kıpkırmızı olduğunu görünce Pınar'dan ayrılarak ona sıkıca sarıldım ve o da ağlayarak elleriyle sıkıca belimi sararak bana daha da sıkı sarıldı. Onun bu haline dayanamayıp kulağına fısıldadım.
"Her zaman yanımda olacağına bir kere daha söz verir misin lütfen?"
*Kaan*
-Ömrümün sonuna kadar söz veriyorum.
"Ben de sana söz veriyorum."
*Kaan*
- Seni eve götürmemi ister misin? Biraz dinlen, üzerini falan değiştir tekrar geliriz. Olur mu? Benim için.
"Ama annem, o yalnız onu bırakamam."
*Kaan*
- Lütfen Kayra eve gidelim. Dinlenmen lazım.
"Tamam ama sonra beni geri getireceksin değil mi?"
*Kaan*
-Getireceğim hadi gidelim. Hem Pınar'ın da dinlenmeye ihtiyacı var o da gidip dinlenmeli biliyorsun kaç gündür hastanede.
Hastaneden çıkıp arabaya bindik ve arabanın motor sesiyle dönüp Kaan'a baktığımda ağlıyordu hâlâ. Gözlerimden yaşlar aktığını anlayınca cama doğru kafamı çevirip dışarıyı izlemeye başladım. Araba Kaan'ın evinin önünde durunca kapıyı açıp dışarı çıkacakken Kaan elimi tutup ona baktığımda "herşey yoluna girecek merak etme." dedi gözlerime bakarak. Ufak bir tebessüm ederek arabadan indim ve eve doğru yürümeye başladığımda Kaan'da yanımda belirdi. Eve girdiğimizde duygusuz bir şekilde salondaki koltuğa oturup başımı iki elimin arasına koyarak duvarı izlemeye başladım.
*Kaan*
-Kayra, hadi gidip duş al. Sonra da biraz dinlenirsin seni hastaneye götürürüm tekrar.
Tamam anlamında kafamı sallayarak banyoya gittim ve üzerimdekileri çıkararak kendimi ılık suyun akışına bıraktım. Banyodan çıktığımda üzerimi giyerek odama gittiğimde Kaan yatağımın kenarına oturmuş öylece duvara bakıyordu. Odaya girdiğimi farkedince bakışlarını bana çevirerek ayağa kalktı ve beni yatağa oturtarak elimdeki havluyla saçımı kurutarak taradı. Yatağıma uzandım ve öylece duvara bakarken Kaan odadan çıkmak için yatağın kenarından kalkıyordu. Elini tutarak gitmemesini söyledim.
"Gitme, lütfen. Sana ihtiyacım var. Lütfen yanıma uzan."
*Kaan*
- Ama...
"Lütfen"
Kaan yanıma uzanınca istemeden de olsa gözlerimden yaşlar yine akarak alt dudağımı titretti. Kaan eliyle gözyaşımı silerek yüzüme düşen saçımı arkaya doğru itti. Gözlerimi zorla da olsa kapatıp uyumak isterken Kaan elini belime götürerek beni biraz kendine yakınlaştırarak sarılıp gözlerini kapattı. Bir süre onu izleyip sonra da ben kapattım gözlerimi.
Alnımda hissettiğim parmak hissiyle gözlerimi açınca Kaan alnımda kırışıklığı gidermek için parmağını alnıma koyup dikkatle beni izliyordu.
*Kaan*
- Sen hep uyurken kaşlarını çatıp, alnını kırıştırır mısın?
"E, evet"
*Kaan*
-Sana yakışıyor. Hadi aşağı gidip yemek yiyelim sonra da seni hastaneye götüreyim.
"Ben yemeyeceğim. Canım istemiyor."
*Kaan*
-Kayra lütfen bu konu da sen itiraz etme hakkına sahip değilsin. Hadi aşağıda bekliyorum seni. Acele et.
"Peki, sen git ben geleceğim."
Yatağımdan kalkıp aşağı indiğimde masada iki tane sandviç ve iki tane de kahve vardı. Masaya oturup sandviçten bir ısırık aldığımda Kaan'da mutfaktan gelip sandalyeye oturarak sandvicini yemeye başladı. Birkaç ısırık daha aldıktan sonra sandviçi masaya bırakıp kahveyi alarak koltuğa geçip oturdum. Kahvemi birkaç yudumda bitirerek masayı topladıktan sonra paltomu ve botumu giyip Kaan'ın gelmesini bekledim. Kaan'da hızla paltosunu giydikten sonra arabanın anahtarını alıp yanıma geldi ve kapıyı açıp hastaneye gitmek için arabaya bindik.
*Kaan*
-Kayra ayıp olmazsa bir şey sormak istiyorum.
"Dinliyorum"
*Kaan*
-Şey, nasıl denir böyle bir şey ama annenin cenazesini nereye nakledeceksiniz?
"Şey, ben bilmiyorum. Ama yakınlardaki mezarlık olur. Çünkü böyle bir şey ilk defa başıma geliyor ve yanımda olmasını istediğim hiçbir akrabam yok. Akrabalarımı geçtim babam bile yok."
*Kaan*
-Ben varım. Ben senin yanındayım ve ben herşeyi halledeceğim sen merak etme.
" Böyle bir şeye gerek yok lütfen. Zaten sen yeteri kadar yardım ettin bana. Düşünmen yeter teşekkür ederim. "
*Kaan*
- Kayra lütfen, bırak bari bunu yapayım. Hem ben yapmazsam, sen yapmazsan kim yapacak. Sen merak etme. Hadi şimdi hastaneye gidip şu işleri halledelim. Pınar hastanedeymiş zaten bizi bekliyormuş.
" Çok teşekkür ederim, iyi ki yanımdasın. "
Hastaneye gidip gerekli işlemleri yaptıktan sonra cenazeyi de en yakın mezarlığa nakledip eski evimize giderek okul eşyalarımı, kıyafetlerimi alıp tekrar Kaan ' ın evine gelip halsiz bir şekilde salondaki koltuğa paltomu bile çıkarmadan uzandım. Daha sonra Pınar' da gelip yanıma oturduktan sonra eliyle saçlarımı okşamaya başladığında ilk defa annemin saçımı okşaması gözümün önünde canlandı ve gözyaşlarıma engel olamadım. Kaan yukarıya pike almaya çıktığında kapı zili çaldı ve Pınar kapıyı açtığında kapının önünde kimse yoktu sadece yerdeki bir demet çiçek dışında ve üzerinde bir de not dahilinde. Pınar çiçeği getirip gösterdiğinde direkt üzerindeki notu aldım.
"Başın sağolsun prenses.
Umarım beni hatırlamışsındır, senin hayranın olan birisiyim ben. Umarım beni bu kadar kolay unutmamışsındır. Belki de yaşadıkların yüzünden unutmuş olabilirsin diye ben sana kendimi hatırlatmak istedim güzellik."
~Mert~
Bu notu görünce çiçeği tekrar masanın üzerine fırlatıp kafamı yastığa koyarak gözlerimi kapattım. Kaan'da elindeki pikeyle üzerimi örttü.
*Kaan*
- Pınar bu çiçek kimden geldi?
*Pınar*
- Şeyden geldi Mert'den geldi ama Kayra bakmadan masanın üzerine fırlattı.
*Kaan*
-Ne yapmaya çalışıyor bu adam. Şansını zorluyor galiba.
*Pınar*
-Kaan bence şuan boşver hem Kayra daha yeni gözlerini kapattı. Onun bize ihtiyacı var. Mert'e değil. Lütfen şuan bu konuyu kapatalım. Sen Kayrayla uyandığı zaman konuşursun. Ben Kayra'ya çorba yapıp gideceğim. O sana emanet zaten ben onu görmeye gelirim.
*Kaan*
- Tamam, ben sana gerekli olan malzemeleri vereyim. Birşey olursa seslen ben salondayım.
*Pınar*
- Saol ben hallederim gerisini. Sen salona gidebilirsin.
*Kaan*
- Kolay gelsin.
Kaan'ın ağzından :
"Mert bu çiçekleri neden göndermiş olabilir ki? Acaba Kayra'ya karşı birşeyler mi hissediyor? Yoksa ona aşık mı? Bunu öğrenmem gerek. Neden? Neden Kayra'nın elini tutmak bu kadar kolayken yapamıyorum? Neden hep kendini benden uzaklaştırıyor? Ona dokunmak bu kadar da zor olmamalıydı? Onunla en kısa zamanda konuşmalıyım. Ona bu konuda ciddi olduğumu söylemeliyim. "
*Pınar*
- Kaan ben çorbayı yaptım. Gitmem gerek artık. Kayra sana emanet ona iyi bak. Uyanınca da çorbasını içir. Ha bu arada söyle ona beni arasın telefondan uyanınca.
*Kaan *
- Saol Pınar. Herşey için teşekkür ederim.
Kaan'ın ağzından :
" Tabi ya Kayra'nın telefonu yok. Ona telefon almalıyım. Hem böylece ben dışarıdayken de aklım onda kalmaz. Onu rahatça arayıp konuşabilirim. Zaten onun telefonu da yoktu, kazada kırılmıştı. Eğer şimdi gidersem Kayra uyanmadan dönerim. Evet, evet ben Kayra'ya telefon almalıyım. "
Uyandığımda her yerim tutulmuştu üstelik hâlâ paltom bile üzerimdeydi. Kaan ve Pınar evde yoktu. Nereye gittiler acaba? Arasam mı? Doğru ya benim 'telefonum' yok. Neyse gidip bir bardak su içsem iyi olur. Sonra da biraz ders çalışırım acılarımı biraz da olsa unuturum belki. Mutfağa gittiğimde tüpün üzerinde çorba vardı galiba daha yeni yapılmıştı çünkü hâlâ sıcaktı. Bir bardak suyumu içip salona gittiğimde yattığım koltuğun üzerinde bir kart vardı ve arkasında telefon numarası yazıyordu. Bu ne cüret! Bu Mert'in bana gönderdiği çiçeğin içinden çıkan not. Ne yapmaya çalışıyor bu adam! Acaba Kaan bu notu gördü mü? Ya numarayı da gördüyse? Ya Mert'i aradıysa ? Ya onunla görüşmeye gittiyse? Allah'ım ya bir olay bitmeden diğeri başlamasa bari. Kapı açılınca arkamı döndüğümde Kaan elinde bir poşetle içeri girerek salona oturdu ve beni de elimden çekerek yanına oturttu.
"Sen neredeydin Kaan? Yoksa sen o adamla mı görüşmeye mi gittin? Doğruyu söyle bak!"
*Kaan *
- Sakin ol, ben kimseyle görüşmeye gitmedim. Ben sana bir şey almaya gittim. Sürpriz olarak. Ya daha çok ihtiyaç diyelim biz bu çam sakızı çoban armağanı hediyeye.
" Ne aldın ki? Ben senden bir şey istemedim ama boşuna masraf yapma kendine. Gerçekten sana karşı çok mahcup oluyorum. Zaten bana yeteri kadar iyilik yapıyorsun."
*Kaan*
- Ben sana iPhone aldım. Hani benim işlerim oluyor. Ara sırada dışarı çıkmak zorunda kalıyorum. Benim de aklım ister istemez sende kalabilir. Bu yüzden istediğim zaman sana ulaşmak için aldım. Ayrıca hat da var içinde. Hemen takıp telefonu kullanabilirsin.
"Ama ben bunu alamam Ka..."
*Kaan*
- İtiraz istemiyorum. Hem ben çok acıktım mutfakta sıcak çorba var hadi gidip içelim. Pınar yaptı ve giderken de onu aramanı söyledi. Yemekten sonra çok işimiz var seninle. Pınar'ı arayacaksın, evi temizleyeceğiz birlikte, ders çalışacağız... Daha neler neler. Hadi bakalım o yüzden enerjimizi depolayalım.
Hiç düşünmeden Kaan'a sarıldım ve o anki sevinçle yanağına kocaman bir öpücük kondurup kocaman teşekkür ettim. Daha ne olduğunu anlamadığım bir anda Kaan kahkaha atmaya başladı. Yüzüne baktığımda hâlâ gülüyordu.
"Ne oldu ya neden gülüyorsun? Çok mu komik görünüyorum?"
*Kaan*
- Daha ne olabilir ki beni öptün. Bana olan borcunu ödedin prenses.
"Ne olmuş yani öptüy...! Ne ben seni mi öptüm! Aman allah'ım! Lütfen az önce olanları unut olur mu? Yanlışlıkla oldu zaten."
Ellerimle yüzümü kapatarak mutfağa doğru koştum ve sandalyeye oturarak kendimi tokatladım defalarca aptallığım yüzünden. Kaan beni böyle görmesin diye hemen kalkıp iki tane kaseye çorba koyarak salondaki masanın üzerine bırakıp tekrar mutfağa kaçtım. Allahım bana yardım et ve ne olur az önce olanları hafızamdan silmeme yardımcı ol, lütfen Allahım lütfen. Tam arkamı döndüğümde Kaan öylece durmuş bana bakıyordu. Allahım ne yapmalıydım şimdi. Utancımdan yüzüne bile bakmadan hızla salona koşup masaya oturarak çorbamı kaşıklamaya başladım. Kafamı kaldırdığımda Kaan masaya oturmuş çorbasını içiyordu. Allah'ım ne yapmalıydım. Bir insan bir hafta içinde bu kadar çok hata yapabilir mi ya? Çorbamı çabuk çabuk içerek masadan kalktım ve salondaki kitaplarımı da alarak odama çıkıyordum ki Kaan arkamdan seslenince kafamı çevirip ona baktım.
*Kaan*
-Bu küçük öpücük için teşekkür ederim prenses.
Ne yapmalıyım şimdi? Arkama bile bakmadan hızla odama girip kapıyı kapattım. Ben neden böyle davranıyorum. Aaa! Pınar'ı aramam gerekti. Unuttum. Of ya telefon aşağıda kaldı. Telefonumu almak için aşağı indiğimde Kaan koltuğa uzanmış gözleri kapalıydı. Galiba uyuyordu. Hemen telefonu açıp Pınar'ı aradım.
"Alo, Pınar çok özür dilerim. Seni aramayı unutmuşum."
*Pınar *
- Kayra bu numara kimin?
"Şey, benim. Kaan bana yeni telefon ve hat almış. Sen ona seni aramamı söylemişsin. Ben de az önce yaptığın çorbayı içtim. Ellerine sağlık canım arkadaşım benim. "
*Pınar *
- Kayra biraz daha iyi misin? Yani annenden sonra. Böyle bir soruyu sormak istemezdim özür dilerim.
" Sorun değil. Unutmaya çalışıyorum artık ne kadar başarılı olursam. Düşündüğün için teşekkür ederim. "
*Pınar *
- Eee sen ne dedin ya Kaan sana telefon alınca.?
"Senin bu eşek arkadaşın ne yaptı biliyor musun? Kaan'a kocaman sarılarak onu öptü hemde yanağından hem de kocaman. Çok utanıyorum Pınar ya yüzüne bile bakamıyorum. Üstelik bugün ev temizliği yapacağız inanabiliyor musun? Ve ben ne yapacağımı bilmiyorum."
*Pınar*
- Sen ne diyorsun Kayra? Allah'ım romantizme bak ya. Kızım bu çocuk seni çok seviyor. Sen hastanede bayıldığın zaman resmen ağladı ya görmen lazım.
" Yaa Pınar böyle söyleme. Şu an benim çok iyi bir cildiyeye ihtiyacım var. Çünkü yanaklarım şuan kıpkırmızı olmuş. Görmelisin. Neyse ben kapatmalıyım. Kaan uyanmadan evi temizlesem İyi olur."
*Pınar*
- Şey Kayra. Mert işi ne oldu.? Gönderdiği çiçek falan.
" Ben o notun arkasında numara buldum. Hem de telefon numarası. Galiba Mert yazmış. Ya anlamıyorum. Ben onu arayıp uyaracağım. Bidaha benimle uğraşmasın. Bana çiçek falan da göndermesin istemiyorum."
*Pınar *
- Bence de. Baktın olmuyor. Kaan'a söylersin.
" Olmaz. Bak sakın sen de söylemeyeceksin tamam mı? Ben halledeceğim bunu. Yoksa Kaan'a zarar verebilir. Lütfen sen de söyleme. "
*Pınar*
- Tamam söylemem. Hadi görüşürüz. Sen evi temizle.
" Tamam. Bay bay."
Banyoya gidip deterjan ve birkaç parça bez alarak yerleri, camları sildikten sonra mutfaktaki bulaşıkları da hallederek odama yorgunluğumu atmak için çıkarak yatağa uzandım. Başıma gelen iyi ve kötü herşeyi düşünürken gözlerimi kapatıp uyudum.

LACİVERTLERİN EFENDİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin