🌕 ÇANLAR ÇALINDI | BÖLÜM▪︎19▪︎🍂

375K 9.6K 4.4K
                                    

Hellö 💦


H

er insanın kendince doğruları olurdu. Doğrularımız, bizi şekillendiren etkenler olurdu nedense. Oysaki doğrularımızın yanlışlığı ispatladığında değiştirdiğimiz gerçekler, geçmişte yaptığımız hataların üzerini örtemiyordu. 

Dün gece, kendi doğrularımla yaptığım bir hareketin ertesi gün yanlışıyla karşıma çıkmasıyla yüzleşmek şöyle dursun, iliklerime kadar ürperdiğimi hissedebilmiştim. Bunu nasıl yapmıştı? Nasıl olmuştu da o telefona girdiğimi fark etmiş, beni gafil avlamıştı? 

Yanımda uyuyan adama dönüp baktım. Kalbim, yerinen çıkacak kadar hızlı atarken olanların farkında mıydı onu bile bilmiyordum. Sanki onun dokunmasına gerek olmayan bir sürü etken söz konusuydu ve çevresindeki inşalar bunu hallediyordu. 

Nasıl bir işin içerisine bulaştığım hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu ama merak ettiğim çok şey vardı. Nedense merakım, beni dipsiz bir kuyunun içerisine çekecekmiş gibi hissediyordum ve bunu dün gece sonlandırmayı düşünüyorken adi Çeko’nun karşıma bu şekilde çıkmasına karşın ne yapacağım kestiremiyordum. 

Babam olsa ne yapardı? 

Derin bir nefes alıp verdim. Ata’nın bilip bilmediği hakkında en ufak bir fikrim yoktu ve telefonumun ana ekranında dönüp dolanan uygulama logosu beni korku filmlerindeki karanlık bir sahnede ortaya çıkan canavar gibi korkutmaya devam ediyordu. Sonunda ne olacağı hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu. Yine de başa çıkmak zorundaydım. 

Yerimden yavaşça kalktım. Onu uyandırmamaya çabalarken yerinde memnuniyetsiz bir şekilde hareket etmesine karşın bir an gözlerini aralayarak bana baktı ve dudaklarına o gülümseme belirdi. Uyandığı an bana gülümseyen bir adamı yatağımda görmek, istemsiz kalbimde yeni bir atak oluşmasına neden olmuştu. Onu hayâl kırıklığına uğratmıştım. Bilmiyordu ama uğratmıştım ve bunun sonunda bana bir daha uyandığında bu şekilde gülümsemeyi bırakabilirdi. Muhtemelen de öyle olacaktı.  

“Uyumaya devam et. Geleceğim.” dedim ve uzanıp yanağına yumuşak bir öpücük kondurup geri çekildim. 

Uzaktan gözlerini kapamış bir şekilde uyuyan iri bedeni, yatağın içerisinde beli bir alanı kaplıyordu ama şimdi ne korkutucuydu ne de aklımdaki düşünceleri doğrular bir nitelikteydi. Ondan korkuyordum ama korkum, korkmam gerektiğinden çok daha az bir miktarda beni karşılamış gibi hissediyordum. İşte, şu an beni tedirgin eden en büyük sorunum da buydu. 

Derin bir nefes aldım. Telefon çalmaya devam ediyordu. 

Parmak uçlarımda ilerledim ve odadan çıkıp koridorda ilerlemeye başladım. Evde bir sürü çalışan vardı ve kendi alanımda nasıl konuşacağımı bilmiyordum ama bu telefon çaldıkça daha da tedirgin olmaya başlamıştım. 

Dayanamadım. Açmak için tuşa bastığım telefon ekranında bir anda büyüyen ayıcık görünümüne karşın telefonu kulağıma götürdüm. 

“Efendim?” 

“Nack-nack!” diye bir ses kulağıma ilişmesine karşın bir an kaşlarım çatıldı. 

Benimle dalga geçiyordu!

“Günaydın Civciv.” 

O an bunun bende bırakacağı etkinin dünkü gibi olmasını bekledim ama hayır, damarlarımda akan kanın donduğuna, ruhumun bir vakum etkisiyle bedenimden çekildiğine yemin edebilirdim. Derimin altında beni tırmalayan hücrelerim vardı sanki. 

Karanlık Esaret KİTAP OLUYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin