🌕 BÖLÜM▪︎43▪︎🍂

36.5K 2.4K 1K
                                    

Hellö 💦

Vote sınırını geçtiğiniz için hızlıca bölüm yazdım vallahi. Bu ne hız????

Bu bölüm biraz duygusal. Şimdiden söyleyeyim. Daha da uzatacaktım ama yarın atarım diye düşündüm. Acelemiz yok.

Mendilleri hazırlayın. 🤗

SINIR 2K VOTE 2K YORUM

"Anlayamadım kusura bakmayın. Prens neden böyle bir hediye gönderme gereksinimi duydu acaba?" dediğimde karşımdaki adam beni şaşırtan bir şekilde gülümsedi.

"Kendileri sizden özür dilemek istedi. Atalay Karabeyli ile olan ilişkinizden bihaber olduğu için içtenliğini sunmak adına bu hediyeleri gönderdi efendim." dedi ve benim aklımda dönüp duran düşüncelere karşın bir an anlamayan şekilde karşımdaki adama boş boş baktım.

"Anlamadım. Atalay Karabeyli ile olan ilişkim mi dediniz siz?"

"Evet, kendisi Prens Khalid'e ulaşınca prens çok mahcup oldu." dediğinde şok olmuştum.

Neler oluyordu be? Karşımda koskoca prens varken bir de üstüne Atalay'ın bir telefonu ile işler nasıl bu hâle gelebiliyordu?

Şaşkın şaşkın adamların içeri girmesine izin verirken eşyaları salonumdaki sehpanın üzerine bırakıp evimi terk ettiler ama ben kelimenin tam anlamıyla şok olmuştum.

Ve telefonum cebimde titremeye başladığında düşüncelerimden kurtulup yavaş hareketlerle telefonumu cebimden çıkarıp gelen mesaja baktım.

-Atalay Karabeyli

Bundan sonra konuştuğun adamlara dikkat etsen iyi olur yavrum. Türkiye ile Arabistan arasında savaş çıkarmak istemezsin.

İroni yapıyor olmasını dileyerek öylece ekrandaki yazan yazıyı defalarca okudum. Neler oluyordu? Her defasında kendimi toparladım derken nasıl oluyordu da bu adam bir şekilde her işin altından çıkabiliyordu?

Derin bir nefes aldım ve kendimi koltuğa bırakıp düşünmeye çalıştım. Evet, Atalay büyük bir mafyanın başındaydı ve derin devletle uğraştığını bariz bir şekilde gözlerimin önüne sermişti ama derin devletin başında olmak ne denli önemli olan bir gerçekliğe hitap ediyordu ki prens bile Atalay'ın varlığını ciddiye alarak bana özür hediyeleri göndermişti? Üstelik hepsi o kadar değerli görünüyordu ki bir anda bu hediyelerin gözümde pek de bir değeri kalmamıştı.

Kafamdaki düşünceler ile boğuşmaktan kendim alamazken dayanamadım ve üzerime bir şeyler geçirip arabaya bindiğim gibi sürmeye başladım. Hız yaptıkça rahatlamam gerekmiyor muydu? Ben gittikçe titreyen bedenimle birazdan tepetaklak olacakmış gibi hissediyordum.

Nihayet Kale içine geldiğimde benim için kapıları açtılar. Etrafıma şöyle bir bakındığımda bir sürü varoş insanın geldiği ortama karşın kafamdaki düşünceleri yerli yerine oturtamıyordum. Böyle bir yerde nasıl oluyordu da çok büyük bir güç yer edinebiliyordu ki? Nasıl bir paravandı bu? Ve devlet, nasıl oluyordu da garip bir çalışma içerisinde ilerliyordu? Ben tam olarak neyin içeresine bulaşmıştım böyle?

Elim ayağım titriyorken kendimi onun barının önünde buldum. Kapımı açıp dışarı çıktığımda arabaya merakla bakan görevliler, kim olduğumu gördükleri anda yerlerinden hareketlenerek anında etrafımda toplanan insanları uzaklaştırdı ve Tahir hızlıca öne atıldı.

"Hoş geldiniz efendim." diyerek takım elbisesinin ceketini bağlarken efendiliğini hâlâ koruyor olmasına karşın onun burada bekliyor olması beni şaşırtmıştı. Ne de olsa benim şoförüm olarak çalışıyordu daha öncesinde.

Karanlık Esaret KİTAP OLUYORWhere stories live. Discover now