Bölüm 1 "teras kat"

51 1 0
                                    

hastanede sakin bir gündü ve öğle yemeği zamanı gelmişti. kafetaryadaki yoğun kokudan rahatsız olup kendimi terasa attım. bu soğuk havalarda kimse olmazdı orada. buz gibi havada titreyerek de olsa biraz olsun yalnız kalmak istemiştim. bu kadar yüksekten aşağılara bakınca her seferinde çatıdan dimdik aşağı uçmayı hayal ederdim. her şeyi sonlandırmak için mükemmel bir gün olabilirdi. ama söz vermiştim. çektiğim tüm çilelere değdiğini görmeden böylesine bir sonu kendi kendime oluşturamazdım. elimdeki acı kahveden bir yudum daha aldım ve sıcak kahveden yanmış dilim tekrar kavruldu. bu acıyı kendime yaşatmayı seviyordum. tüm sıcak içeceklerin boğazımı haşlamak için olduğuna inanıyorum. ağzımdaki yanmanın zevkini yaşarken arkamdaki kenarlıkta başka birinin olduğunu fark ettim. sinirli bir şekilde akan gözyaşlarını siliyor ve kenara gittikçe daha çok yaklaşıyordu. hızlıca yanına yürümeye başladım ve bani fark etmesiyle bakışlarımız buluştu. tanıdık bir yüzdü bu. ekranlarda defalarca görmüş ve bir kez de fırsatını bulup konserine gitmiştim. byun baekhyun'u bu halde burada görmek beni birhayli şaşırtmıştı. yardım edebileceğim bir şey var mı diye sordum. üzerimdeki beyaz önlüğe hızlı bir şekilde göz gezdirdikten sonra "Acısız bir şekilde ölmeme yardım et" dedi tekrar kenarlıklara doğru yürümeye devam etti. "terastan atlayarak çok da acısız olacağını düşünmüyorum." dedim. duraksadı ve yüzünü dönmeden " sen ne tavsiye ederdin?" diye sordu. o an kendime verdiğim tavsiyeler aklımda birer birer geçmeye başlamıştı. çatıdan atlamak havalı olabilirdi ama kesin değildi. ilaç içmek de öyle. biri seni fark edip kurtarabilirdi. ama acısız mıydı evet acısızdı. donarak ölmek de öyle. tatlı bir uykunun sonu sonsuzluğa açılıyordu. tüm bunlar ben de çoğu zaman düşünmüş ama uygulamamıştım.  ona vereceğim tavsiyeyi beklerken aniden arkasını döndü ve " hadi al eline telefonunu ve sen de çek. flaş falan patlat suratımın tam ortasına. hatta şey ya.. sen hiç vakit kaybetme ve canlı yayına başla şu an. sadece ekranlarda görünmem istendiği gibi davranmaktan bıktım. durma da çek. ölmeden önce gerçek baek'i herkes görsün ve fark etsin istiyorum" dedi. benden bir tepki göremeyince cebinden kendi telefonunu çıkarttı ve elime tutuşturdu. tam arkasını dönüp gidecekken "hiç kimseyi mi sevmiyorsun da kendini atmakta bu kadar acelecisin?" dedim. "hayır sevmiyorum" dedi. çoktan bir ayağını kenarlıklardan dışarı geçirmişti. 

"peki ya anneni?" 

bu soru onu yavaşlatmıştı. aldığı kararı son bir kez daha sorgulamasını istedim. eğer gerçekten annesinin sevgisine rağmen bu dünyayı yaşanmaya değer bulmuyorsa onu durduracak değildim. geriye bana doğru baktı ve ne demek istediğimi anlamadığını söyledi. bal gibi de anlamıştı. "cansız bedenini gördüğünde onun neler hissedeceği düşün. seni bugünlere kadar ne türlü fedakarlıklarla getirdiğini düşün ve tüm bunların böyle bir sonu hak edip etmediğine iyice karar ver. senin ölüm haberini aldığında annenin gülen gözlerinin yaşlarla dolacağını hayal et. ona tüm bu acıları yaşatmayı göze alıyorsan ve değer diyorsan durma atla. ha bir de al şu telefonunu elimden. delil olarak elimde kalır cinayetle falan suçlanırım uğraşamam." diyerek telefonu cebine yerleştirdim. arkamı dönüp gitmeye başlamıştım ki tekrar durdum. yüzümü dönmeyerek ilave ettim "ara ve konuş onunla. anne sesi insana yaşama gücü verir." 

öğle aram bitiyordu ve tekrar servise inmem gerekliydi. onu orada öylece bırakıp gitmeyi tercih ettim çünkü bugünlük kafası kesin bir karar veremeyecek kadar karışmıştı. umarım annesini aramaya gücü yeter. asansörün durmasıyla servis katında indim. şimdi kendi mücadeleme devam etmeliyim.

*** *yorumlarınızı bekliyorum* ***


benim hikayeWhere stories live. Discover now