Bölüm.47

181K 7.8K 592
                                    

Canım okuyucularım...
Keskin'in finalden önceki son birkaç bölümü bu bölümle başlıyor.
Sindire sindire okuyun!

Sindire sindire okuyun!

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Keyifli okumalar...
&

Sabahın ilk ışıkları hastane koridorlarını aydınlatırken, hepimiz Kadir'in uyanmasını bekliyorduk. Başımı Ramon'un omzuna yaslayarak yaşadıklarımızı düşünüyordum. Uygar kısa bir süreliğine depoya gitmişti. Beni de eve götürmek istemişti ama kabul etmemiştim. Kadir uyanana kadar asla eve gitmeyecektim. Zaten gitsem bile rahat edemezdim ve aklım burada kalırdı. Çünkü kendimi Kadir'i yüzüstü bırakmış gibi hissederdim. O bu haldeyken gitmem mümkün değildi.

Bütün bu bekleyişin ve paniğin içinde, ancak sabaha karşı Ece'yi aramak aklıma gelmişti. Konuşurken çok zorlanmıştım. Sadece hastaneye gelmesini söyleyebilmiştim, vurulduğunu bilmiyordu. Ondan utanıyordum. Sevdiği adamın benim yüzümden vurulmasını affedebilecek miydi? Panikle ağlamaya başladı. Kadir'i ve telefonlarına neden cevap vermediğini sordu? Ben de Kadir'in iyi olduğunu ve uyuduğunu söyleyerek onu geçiştirdim. Sonra da Derin ve Ömer'e rica ederek Ece'yi hastaneye getirmelerini söyledim. Şimdi ise onların gelmesini bekliyordum.

Bir süre sonra Mert elinde bir tepsiyle yanımıza geldi. Kaşlarımı çatarak tepsideki tostlara ve çaylara baktım. Yüzümü ekşittim ve başımı sağa sola salladım. Ramon sinirle bana baktı ve çemkirmeye başladı.
"Ay! O surat ne acaba? Sanki tepside nenemin kokmuş çorapları var. Hemen ye şunları, yoksa gebertirim seni."

Karnıma bakarak iç çekti ve konuşmaya devam etti.
"Ah! Talihsiz yavrum. Üç günlük ömründe çekmediği çile kalmadı. Ne kodamanlı pipisi varmış, Allah'ım! Daha doğmadan ortalığı birbirine kattı."

Gözlerimi devirip Ramon'a baktım. Yüzünü ekşiterek konuşmaya devam etti.
"Ay! Ne? Yalan mı sanki? Hadi bakma öyle de ye şunları. Bari karnı doysun garibin. Belki kendine gelir. Eğer bana çekmişse yemeği görünce her şeyi unutur. Eğer sana çekmişse yandığımızın resmidir. Cin Ali gibi dolanır ortalıkta kuzum. Aman Allah korusun."

Kaşlarımı havaya kaldırdım ve şüpheyle sordum.
"Ramon yoksa kan eksikliği sende kafa mı yaptı?"
Ramon gözlerini kırpıştırarak cevap verdi.
"Ay! Öyle mi ki?"
Benim yerime Mert cevap verdi.
"Zannetmiyorum. Aradan dört saat geçti. Geçen zaman zarfında üç litre kadar da su içti. Kan verdikten sonra yapılması gereken en önemli şey su içmektir. Bundan bir saat önce de ben ona bir bardak süt verdim. Ama içtiği su oranı ona fazla gelmiş olabilir. Çünkü tuvalete hiç gitmedi. Bence Ramon'un durumu stabil."

Ağzımız açık bir şekilde Mert'e baktık. Ramon kulağıma eğilerek sessiz bir şekilde sordu:
"Yavrum acaba Mert'e beyin nakli falan mı yaptılar? Sence de çok değişmedi mi? Ah! Önümde nasıl bir cevher varmış da ben görememişim!"

Mert bana bakarak ciddi bir şekilde konuşmaya devam etti.
"Ayrıca Zeynep, bu tostu ve çayı sana Uygar Bey gönderdi. Eğer yemezsen, ne kadar kızacağını tahmin edebilirsin. Zaten yeterince gergin. Ve bence de bebeğini besinsiz bırakman hiç doğru bir davranış değil."

KESKİNWhere stories live. Discover now