XXVI*

17.3K 1.3K 158
                                    


Rain'in sıkıca kavramış olduğu yerde bariz bir iz vardı. Sanki hala dokunuşlarını hissedebiliyormuş gibi bileğimi ovuşturdum.

Karanlıkta onun yatağında yatarken üstümdeki örtülere rağmen üşüyordum. Gözlerimi kapadım.

Hiç bu kadar güçsüz hissetmemiştim.

Büyükbabam hiçbir zaman prenses gibi hissetmeme izin vermemişti.  Hep erkek torun istediğini varsaymıştım. Ama aslında beni sinsice eğitiyordu.

Her şeye rağmen, gerçek ailemi bir kez dahi görememiş olmama hatta son bir ayda karşılaştığım tuhaf insanımsılara rağmen güçlü olduğumu düşünüyordum.

Öyle sanıyordum.

Ancak çok...Acizdim.

Dişlerimi sıktım. Bu kelimeden herkes kadar nefret ediyordum.

Tenime değen soğuk, sivri hançeri düşünüp ürperdim.

Rain'in gelmesiyle kaçacak delik arayan insanları düşündüm.

Bir anlığına, sadece bir anlığına onun kadar güçlü olmayı diledim. Sesini duyduğumda içimi dolduran güven ve rahatlıkla orada uyuyabilirdim. Titremeseydim belki bunu yapmış bile olabilirdim.

Eğer yine gelmemiş olsalardı...

Sürekli anıyor olabilirdim ancak tanrıya o kadar da bağlı olan bir insan değildim.

Fakat Rain'in sesini duyduğum anda ilahi bir gücün varlığına artık inanıyordum. Yani kısmen. Ve ona sessiz şükranlarımı ilettim.

Karşımdaki duvarda kirden neredeyse gri ve tuhaf bir mavisi olan uzun kumaşa baktım. Duvarda geniş bir bölümü kaplayan kumaş oldukça eski görünüyordu. Uçlarından saçakları sarkıyordu. Bir önceki gelişimden hatırladığım kadarıyla üstünde anlayamadığım birkaç sembol ve ortada devasa bir amblem vardı.

Hava, diye düşündüm. Bu bayrak olmalıydı. Rain'in , büyükbabamın ve biyolojik babamın kutsal bayrağı.

Sanki bir el kalbimi avucunun içine alıp yumruğunu sıkıyor gibiydi. Ciğerimi sızlatan bir nefes çektim.

Orada bir yerlerde hala bir savaş vardı. Ve onlar güçlüydü. Benim onlardan biri olmam imkansızdı. Gülünecek kadar imkansızdı.

Ancak içimde bir yerlerde biliyordum ki ben imkansızı istemek konusunda oldukça başarılıydım.

Ve imkansız beni bulmak konusunda oldukça ısrarlıydı.

Gözlerimi kapatıp zihnimi sakinleştirmeye çalıştım. Ama karanlıkta sadece bir isim öne çıktı.

Derek.

Onun yanına gitmeliydim. Başımı okşamasına ve bana her şeyin iyi olduğunu söylemesine ihtiyacım vardı. Suçlu olmasam da anlamsız bir özür konuşması hazırlıyordum.

Ama belki de böylesi daha iyiydi. Sonuçta O...normaldi.

Kapı o kadar hafif tıklandı ki ancak aralanınca emin olabildim.

Rain kapıdan içeri süzüldüğünde yerimden kıpırdamadım. Boğazımın neden aniden düğümlendiğini anlayamıyordum. İçimde dalga dalga yayılan sızı belki de minnettarlığın verdiği ezici yüktü.

Neden gelmişti?

Eli bir an ışığın tuşuna gitti ancak üstündeyken durdu ve yattığım yatağa döndü. Işığı açmadan birkaç büyük adımla pencerenin yanına yaslanmış olan yüksek ve uzun yatağın yanına geldi.

Sıcak KanatlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin