"Hızlı yürü o zaman." Umursamaz bir şekilde yürümeye devam etti. Arkasından koşar adım yürüyordum. Hastaneden çıktığımız da havanın biraz daha soğumuş olduğunu fark ettim, sert rüzgar bütün bedenimi ele geçirmişti. Titreyerek ceketime biraz daha sarıldım.

Sonbahar yavaş yavaş geride kalmış artık kış ayına girmiştik. Ben yaz kızıydım o yüzden bu soğuk havaları sevmiyordum.

Ömer'in arabasına bindiğimde ellerimi nefesimle ısıtmaya çalıştım. Klimayı açarak içerisinin ısınmasını sağladı. Bir süre sonra gevşemiştim.

Ömer yola odaklanmış bana hiç bakmıyordu. "Beni neden bıraktın?" Beni bırakmasını ve ondan haber alamadan on dört gün geçirmeme sebep olmuştu.

"Bunu söylemiştim." Bıkkınlıkla nefes verdi.

"Daha detaylı cevap istiyorum, beni sevdiğin için mi gittin? Beni nasıl üzdüğünün farkında değil misin?" Ona sinirle baktım. Beni bu kadar üzmesi, kırması, bir hiçmişim gibi davranması beni biraz daha ölüme sürüklüyordu. Yalnızlığımı yüzüme vuruyordu.

"Sadece sana benim yüzümden bir şey gelmesini istemedim." Bana bakarak tekrar önüne döndü.

"Bana zarar vermiyorsun Ömer, hatta bana iyi geliyorsun. O gün beni hiç olmadığı kadar mutlu ettin ve ardından sadece çekip gittin işte ben o gün öldüm, asıl bana o zaman zarar verdin. Yokluğun beni de yok ediyor." Nefesimi düzene sokmaya çalıştım. "Ben sana iyi gelmek istedim Ömer. Senin yanında olmak."

Beni bırakmasından o kadar çok korkuyordum ki, her şey yapabilirdim yeter ki o gitmesin. Yanımda olsun. Evin önüne geldiğinde yavaşça durdu, bana baktı. Bir süre hiçbir şey demeden birbirimizi izledik. Bir şey demeyeceğini düşünerek, arabanın kapısını açtım. Bir ayağımı arabadan indirdim, kolumdan tutarak beni durdurdu.

"Bende sana iyi gelmek isterdim." Kolumu çektim ve arabanın kapısını sertçe kapattım. Araba ağır çekimde önümden geçti. Şimdiden pişman olmuştum, bir daha ne zaman görüşebilirdik bilmiyordum. Belki de onu son kez görmüştüm. İçim acıyla burkuldu.

Yapabileceğim hiçbir şey yoktu. O gitmişti ve ben yine yalnız kalmıştım. Pınar'ı istiyordum, kardeşimi benim iyiliğimi düşünen tek insanı şimdi yanımda istiyordum. Sığınabileceğim bir liman. Telefonu daha ilk çalışta açtı.

"Kız kıza bir akşama ne dersin, ne zamandır konuşamadık." Pınar'la bağlantımı gerçekten de kesmiştim. Tabi birde o sınava hazırlanıyordu, üniversitemiz belli olsa da iyi bir dereceyle girmek istiyordu. Bende hiçbir şekilde çalışma azmi yoktu.

"Tabi canım ama bugün özel dersim var, bir saatliğine uğrayabilirim."

Tamam diyerek telefonu kapattım. Aysel teyzeye yiyecek bir şeyler yapmasını isteyerek odama çıktım. Bileklerimde ki acı hala vardı. Üzerime rahat bir şeyler geçirerek yatağıma yattım. Odamın kapısı açılarak Pınar girdi.

"Canım bugün dersim olduğu için hastaneye gelemedim, şimdi nasılsın?" Çantasını bırakarak yanıma geldi.

"Daha iyiyim." Yatağımda doğrularak sırtımı yatağın başlığına dayadım.

"Biliyor musun İrem seni beklerken Ömer'in arkadaşı Buğra'la tanıştım. Aslında iyi biriymiş ben Ömer'e olan sinirimden Buğra'yı fark edememişim."

Buğra'yla çok zaman geçirmesem de iyi biri olduğu anlaşıyordu. Bana gerçekten de çok yardımı olmuştu.

"Buğra'yı yakında tanımak istiyorum ayy İrem gercekten sürekli onu düşünüyorum."

Burukça gülümsedim, en yakın arkadaşımın birinden hoşlanması beni mutlu etmişti. Onun mutluluğunu bozmamak için sustum ve dersine gidesiye kadar Buğra hakkında konuştuk. Neleri sever, neler yapar, sevdiği yemek, renk... Hem kafam dağılmıştı hemde son zamanlar da yapmadığımız kız dedikodularını yapmıştık.

"İrem benim şimdi gitmem lazım, sonra geleceğim. Kendini yorma." Yanağıma sulu bir öpücük bırakarak gitti.

Dikişlerim alındıktan sonra okula devam etmeliydim, çok fazla eksiğim vardı ama bir yerden toparlamalıydım.

Ömer'in şuan ne yaptığını, onunda beni düşündüğünü merak ederek ışığımı kapattım. Onu gerçekten seviyordum. Her şeyden vazgeçecek kadar seviyordum. Ama o hiçbir şeyi düşünmeden çekip gidebiliyordu, beni hiç düşünmüyordu çünkü o duygusuzdu. Telefonumu elime alarak bildirimlere baktım. Gereksiz bir sürü bildirim, Ömer'den hiçbir haber yoktu. Sinirle numarasını tuşladım.

Uzun bir süre açmasını bekledim. Uykulu bir sesle açtı. "Alo?" Sesi kulağım da yankılandı.

"Beni neden merak etmiyorsun?" Sesim fazlasıyla aciz çıkıyordu.

"İrem, saçmalama da yat." Şuan uykusu her şeyden değerli miydi? Gerçekten mi?

"Anlamıyor musun Ömer, ben seni seviyorum. Senin için her şeyi yapabilirim. Neden beni sevmiyorsun?"
Ağlamamak için kendimi tuttum.

"İrem, her şeyi zorlaştırıyorsun, senden kopamıyorum. Bunu bana yapma, bize yapma."

"Ömer her şeyi zorlaştıran sensin."
Gözlerim doluyordu.

"Zarar göreceksin." Yerimde tepinmek ve Ömer'i ikna etmek istiyordum. Onu istiyordum ve her şey yapmaya hazırdım.

"Bunun sonunu görebiliyorum İrem, ben seni düşünüyorum."

"Beni düşünme!" Sesim yüksek ve isyankar çıkmıştı. "Seni seviyorum ve ne yaparsan yap senden vazgeçmeyeceğim."

Nefes alış verişini dinledim, sesi gelmiyordu. Bir süre dinledikten sonra yavaşça kapattım.

Geri dönüşü olmayan bir yol, hayal kırıklıkları ile harmanlanmış bir beden, yorulmuş bir ruh, ölümü arzulayan biriydim artık. Hayat zorluyordu, acı her daim vardı. Hiçbir zaman da geçmeyecekti.

Buz ParçalarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin