1.bölüm(Dedem mi?)

290 9 1
                                    

Uyandığımda başım felaket derecede ağrıyordu. Seoul'e yeni taşınmıştık ve ilk geceden çok kötü bir kâvus görmüştüm. Sanki... sanki gerçekten yaşanmış gibiydi ama bunun olması imkansızdı değil mi?

Sanki Seoule geçmişte gelmişim gibi hissediyordum ama annem ile babam buraya ilk defa geldiğimizi söylemişti. Bu durumu fazla umursamadan yataktan kalkıp lavaboya girdim ve rutin işlerimi halledip elbisemi giydim

(Giydigin elbise):

Elbisemi giydikten sonra aşağıya kahvaltı etmek için indim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Elbisemi giydikten sonra aşağıya kahvaltı etmek için indim. Hizmetçi çoktan kahvaltıyı hazırlamış sofrayı kurmuştu. Erkek ikiz kardeşimle diğerleri yani annem ile babam beni bekliyorlardı.

Kahvaltıda en sevdiğim yemekler hazırlanmıştı çünkü o gün benim doğum günümdü. Ailem bana doğum günün kutlu olsun dedikten sonra yemeye başladık.

Yemeyi bitirdikten sonra evin hizmetçisi doğum günü pastasını getirince onu kesip yedik. Ondan sonra doğal olarak hediyelerimi aldım ve ailece eğlendik.

İki saat geçmişti ve artık saat öğlen iki olmuştu. Doğum günü kutlamasından sonra kalktım ve odama gittim. Odamda küçük bir stüdyom vardı, müzik stüdyosu. Şarkı söylemeyi, yazmayı ve çalmayı cok seviyordum, ama bunu zevk için yapıyordum.

Çoğu şirketten teklif gelse bile reddetip kendi çapımda müzikler yapıp ünlü sanatçılara satıyordum. Odamda bir süre oyalandıktan sonra önceden başladığım bir diziyi izlemeye devam ettim.

Artık saat akşam sekiz olmuştu. Aşağıya indim ve ailemle birlikte akşam yemeği yedim. Saat akşam dokuz olduğunda ailemden izin alıp dışarıya gezmeye çıktım.

Seoul akşamlarının cok eğlenceli olduğunu duyduğum için merak etmiştim. Sabah giydiğim aynı kıyafetlerle dışarıya çıktım. O cok eğlenceli Seoul akşamıyla bir saat oyalanmıştım.

Artık eve gitme zamanı olduğunu düşünüp eve doğru yol almaya başladım. Yürürken birden bire kim olduğunu anlamadığım biri bir bezle ağzımı kapatmıştı.

Bezin tuhaf kokusundan dolayı birden gözlerim karardı. Gözümü hafif araladığımda kendimi terkedilmiş eski bir evde buldum. Evin her tarafında resimler vardı.

Ev bana tanıdık gelmeye başlayınca birden bire odadaki eski televizyon açıldı. Korkuyla yerimden zıpladım. Televizyondaki yaşlı bir adamdı. Konuşmaya başladı

(Yaşlı adam)"Selam Park Eun Sang (isminiz). Biliyorum şu anda şaşkın ve korkmuş bir şekilde beni izliyorsun. Bunu sana nasıl anlatacağımı bilmiyorum açıkcası. Pek zamanım da yok zaten. Bu evi görünce burası tanıdık geldi mi? Bu ev, resimler, eşyalar ve daha bir çok şey.

Ben senin dedenim ve burasıda senin eski evin. Şu anda arkanı dönmeni ve arkanda duran komidinin üzerindeki mektupları teker teker okumanı istiyorum. Umarım onları okuduktan sonra bir şeyleri hatırlarsın. Seni çok seviyorum canım torunum..."

Birden video kapandı ve ben hâlâ şaşkın bir yüz ifadesiyle televizyondaki siyah ekrana bakıyordum. O şaşkın yüz ifademi kaldırıp arkamda duran komidine doğru yöneldim.

Dedemin veya o adamın dediği gibi komidinin üzerinde üç tane çok eski mektup duruyordu. Hic birşey düşünmeden teker teker bütün mektupları açtım. Ve televizyondaki adamın dediği gibi herşey aklıma dank etti.

(Flashback):
"3 yaşındaydım. Harika olmasa da idare eder bir hayat sürdüyordum. Ama birden bire babam içki bağımlısı oldu. Ve içki bağımlısı olduğu o gün hayatım alt üst oldu... Babam öncelikle sarhoşluğun etkisiyle annem ile kavga etti ve elindeki silah ile annemi öldürdü.

Sarhoşluğun etkisi gidince yaptıklarına bin pişman olup beni ve ablamı hiç düşünmeden intihar etmişti... Ben ve ablam yapa yalnız kalmıştık. Kimsesiz. Karanlıkta. Ve o soğukta. Kimse bize sahip çıkmamıştı, devlet bile.

2 sene böyle devam etti acım daha dinmeden tek sığınam olan ablamda beni terk etmişti.
Zengin bir koca bulmuş ve onunla birlikte kaçmıştı.

Ben artık tamamiyle yalnız kalmıştım. O evde, o soğukta tek başıma. İşte o zaman müzik yapmaya basladim, 5 yaşımda. Zor da olsa kendime bakabiliyordum. En azından keşke böyle devam etseydi...

Bir gün uyandığımda bir bez ile ağzım kapatılmıştı. O tuhaf koku ile birlikte hersey kapkaranlık olmuştu. Gözlerimi açtığımda her çocuğun hayal edebileceği bir odada gözümü açtım demeyi cok isterdim ama daracık karanlık bir odada uyandım.

Ve sonra birden içeriye 30 yaşlarında bir adam girdi. Önüme oturdu ve "merhaba" dedi. Özür diledi ve odadan çıktı. Ondan sonra ne mi oldu? Gerisi karanlık. 4 yıl boyunca tek gördüğüm o odadaki karanlık duvar, bir kuru ekmek ile su ve o adamın gittikçe kırışan moruk yüzü...

4 yılın sonunda 10 yaşına girdim, galiba? Artık insan mıyım değil miyim sorgulamaya başlamıştım ki birden o adam geldi, şu kırışmış yüzlü moruk. Birden kolumdan tuttu ve beni dışarıya götürdü. Ilk defa 4 yılın ardından, o güneş, çimenler ve insanların yanına.
Hayatımda bu kadar mutlu olmamıştım derken...

Beni hastaneye benzer bir yere götürdü. Bana son olarak söylediği şey buydu "Şimdi senin böbreklerinden birini alacağız sonra seni bir makineye bağlayıp herşeyi unutmanı sağlayacağız tamam mı? Merak etme hiç acımayacak"...
(Flashbackin sonu)

❤️❤️Umarım hikayemin ilk bölümünü beğenmişsinizdir:) Devamının gelmesini istiyorsanız yorum bırakmayı unutmayın. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere

❤️❤️Bu arada bu bölüm düzenlenmiştir eskisinden daha mantıklı bir hale getirilmiştir

Düğümlenmiş dizlerim - JJKWhere stories live. Discover now