Özel Bölüm-1

124K 4.9K 725
                                    

30 Kasım'ı bekleyemeyen bir yazar!

Özledik mi?

Peki o hâlde başlayalım...

Sırtımı dayadığım ağacın altına çökerken gözlerim onun üzerindeydi. Elimi iki defa yere vurup,

"Otursana."

Diye mırıldandım. İnatla tepemde dikilmeye devam etti. Yerdeki birkaç yaprağı toplayarak ona yer açtım. Israrla yüzüne bakmamı umursamıyordu. Fazla kıymetli bir kıçı vardı!

"Şuradaki bankları insanlar otursun diye yaptılar."

Eliyle işaret ettiği alana gözlerimi devirerek baktım. Kolumu tutup beni tek seferde oturduğum yerden kaldırdı. Peşinden ilerlemek zorunda kalınca, işaret ettiği banka oturduk. İkimiz de birbirimize dik dik bakıyorduk. Bu kadar mükemmelliyetçi olmak zorunda mıydı? Üstelik şu an bile bu banka sadece benim için oturduğunu biliyordum. Aslında bu aşırı titizlikti.

"Dersin ne zaman bitiyor?"

Bakışlarımı gökyüzüne çıkararak düşünmeye başladım. Üniversiteye başlayalı bir hafta olmasına rağmen takip edemiyordum. Her şey o kadar karışıktı ki. Ama bugün sadece iki dersim olduğunu biliyordum. Bu yüzden tebessüm ederek Demir'e baktım.

"Aslında dersim bitti."

Tıpkı bir geri zekalıymışım gibi yüzüme baktı. Evet evet öyle baktıkça bende bir geri zekalı olduğumu düşünüyordum.

"Senin aklın nerede?"

Başını iki yana sallarken bakışlarım sadece saçının salınışını takip edebildi. Şu an karşı bankta oturan teyzenin bakışlarının üzerimizde olduğunu biliyordum. Aslında koskoca üniversitenin bahçesinde bu teyzenin ne işi olduğunu hâlâ anlayabilmiş değildim.

"Aklım sen de."

Yüzünde belli belirsiz bir gülümseme oluştu. Diliyle üst dudağını ıslatıp yüzüme baktı. İnsan aşık oldu mu o insanın bakışına, gülüşüne, sesine bile kapılıyordu. Mesela şu an Demir'in üst dudağını yalaması kimsenin dikkatini çekmezdi. Ama ona gönül gözüyle bakan için, yaptığı en ufak hareket bile iç titreticiydi.

"Benim aklım da şu an çok farklı yerlerde."

Cümlesi biter bitmez kıpkırmızı kesildim. İma ettiği şeyi çok iyi anlamıştım ve teyzenin duyduğuna emindim. Bunu çıkardığı 'cık cık cık' seslerinden anlıyordum. Üstelik Demir bunu sessiz söylemek yerine, her zamanki ses tonunu kullanmıştı. Eh be teyze sen nasıl bu cümlenin manasını anlayabilirsin ki?

"Haydi eve gidelim."

Kulaklarımdan dumanlar çıktığını hissediyordum. Demir elimden tutarak ayağa kalktığında çantamı alıp toparlandım.

"İyi fikir, zaten benimde karnım acıkmıştı."

Teyzeye gülümseyerek ortaya attığım cümleyle, iyice battığımı hissediyordum. Teyze de o kadar sert bakıyordu ki, sanki her an içinden seri katil çıkacak gibiydi. Arabaya bindiğimizde Demir'in dizine var gücümle yumruğumu geçirdim.

"Artık kelimelerine dikkat etsen diyorum! Sürekli beni zor durumda bırakıyorsun."

Arabayı çalıştırmaya başlayıp anlamayan gözlerle yüzüme baktı. Kendi emniyet kemerimi takıp Demir'in kemerini de güçlükle taktım. Onun için canının pek önemi yoktu. Ama Trabzon'un yolları, Ankara'ya benzemezdi.

"Seni ne zaman zor durumda bıraktım?"

Anlamazlıktan gelmesi beni iyiden delirtiyordu. Ben yüzüne bakarken, o bakışlarını yoldan ayırmamakta kararlıydı.

Buzdan Mafya Where stories live. Discover now