1. Bölüm

403K 11.1K 4.5K
                                    

Kar soğuğu Ankara'da kendini belli etse de, henüz çok az yağmıştı. Yağan kar, günlerce kalmıyordu. Hemen ardından yağmur her yeri süpürüyordu. Karın beyazlığını seviyordum.

Eve vardığımda, soğuktan uyuşmuş parmaklarımla, anahtarı titreye titreye kapı deliğine geçirdim. Annem henüz eve gelmemişti. Kuaför işletiyordu ve ancak sekiz gibi gelirdi. Üvey babamın ise eve hiçbir faydası yoktu.

Dolaba ilerleyip, dünden kalan dolmaları ısıtırken, yeniden yemek yapmakla uğraşamayacaktım. Onları tabağa koyduktan sonra bir bardak kolayla beraber tepsiye yerleştirdim. Gözüm mutfak penceresine takılınca, iki ay boyunca sürekli gördüğüm araba dikkatimi çekti. Audi r8 siyah mat araba sürekli çevremdeydi. İlk başlarda bunu takmasam da, sürekli aynı plakalı arabayı görmem normal değildi. Zaten her gün evimizin önünde lüks arabalar durmuyordu. Resmen hayalim olan arabadan, korka korka soğuyordum. Kalın perdeyi çektiğim gibi, ışığı kapattım. Sanırım bu durumu artık annemle paylaşmam gerekiyordu.

Korkudan veya sinirden kaçan iştahım olmadığı için bütün dolmaları silip, süpürdüm. İki gün önce ders çalışmayı bıraktığım için, bu gece rahat bir uyku çekmek istiyordum. Yarın büyük gündü. YGS'ye girecektim. Evet hani bütün hayatımızı bir sınava bağlayan sisteme sövmeden çekinmiyordum. Fakat kendime güvenim tamdı. Uzun zamandır ders çalıştığımı varsayarsak istediğim bölümü kazanabilirdim. Okulda yaptığımız deneme sınavlarında da gayet başarılıydım. Özel eğitim öğretmeni olmak istiyordum. Bu da hayallerimin başındaydı.

Kapı sesi geldiğinde, açmak için uzandığım koltuktan doğruldum. Annemi kapıda karşılarken, bakış açıma yine o araba girmişti. Daha annem eve girmeden elimle arabayı işaret ettim. Dudaklarım açıklama yapacağı sırada, telefonumun mesaj sesi lafımı böldü. Annem dikkatle arabaya bakarken, tuş kilidini açıp, kayıtlı olmayan numaradan gelen mesajı okudum.

Hayır küçüğüm, annenin bilmesini istemeyiz değil mi? Bu bizim sırrımız olsun. Canımızı sıkmayalım.

Dehşetle açılan gözlerimle mesajı okurken, arabanın gaz sesi gecenin sessizliğine karıştı. Zemine karışan lastik kokusuyla, ellerim titremeye başladı.

"Ne var kızım arabada?"

"Yok bir şey anne. Güzel araba diyecektim."

Annem gözlerini devirip içeri geçtiğinde, ardından sesi duyuldu.

"Geç içeri, durma kapıda. Bütün soğuk eve girdi!"

Kapıyı kapattığım gibi, koşturarak odama girdim. Sırtımı kapıya dayarken, korkudan çarpan kalbim kulaklarımı tırmaladı. Bu kimdi ve benden ne istiyordu? Biliyordum işte, korkularım boşa değildi. İki aydır beni takip ediyordu. Okulun önünde, evimin önünde ve gittiğim her yerde. Kendimi yatağa attığım gibi, sırtımı kalorifere dayadım. Allah'tan yatağımla arasında az mesafe vardı. Battaniyenin altında defalarca kez okuduğum mesajı bir kez daha okudum. Telefon titreyince, korkudan düşürdüm. Yatağın içinde uzun uğraşlar sonucunda bulduğum telefonumun, mesaj kısmına bakmaya cesaret edemedim. Kendimi sakinleştirip, telefonun ekranını açtığımda, mesajın Zeynep'ten geldiğini görünce, rahatladım.

Bebek, Özgür'e de bizle aynı okul çıkmış. Yarın üçümüz gidiyoruz. Aileleri getirmemeye karar verdik. Sınavdan sonra kafa dağıtırız.

Mesajını okuduktan sonra düşünmeye başladım. Aslında ailelerin gelmemesi daha iyi olabilirdi. Sınav yüzünden son bir yıldır hiç vakit geçirememiştik.

Tamam canım öyle yapalım.

Diye yazdığımda, cevap gecikmemişti. Evet biricik arkadaşım telefonu elinden bırakmazdı.

Seni seviyorum ve iyi geceler fıstıklar kraliçem.

Mesajına burun kıvırıp, cevap verme gereği duymadım. Adım Milena'ydı ve Zeynep Hanım bana kendince lakap takıyordu. Bunu da fıstık yemeyi çok sevdiğim için söylediği aşikârdı. Bunun dışında peri kızı diye bir hitap şekli vardı ve Burak söylüyordu.

Burak demişken, Allah belasını versin!

Sırf onunla çıkmadım diye dört yıl boyunca rahat vermemişti. Psikopat herifin tekiydi. Oysa ben sadece Kerem'i seviyordum. Hem de platonik. Okula iki yıl önce gelmişti ve olgunluğuyla dikkatimi çekmişti. Sıradan bir liseli değildi. Ağır başlı, hayali sevgilim.
Ha bu arada şizofren değilim. Sadece hayali bile güzel, anlarsınız işte.

Her şeyi unutup, güzel bir uyku çekmeliydim. Evet mesaj atan kişiden korkuyordum. Ama bunu şimdilik unutmak zorundaydım. Yapmam gereken tek şey, yarın ki sınava odaklanmaktı.

🐼🐼🐼

"Daha on dakika var."

Diyen Zeynep'e göz devirdim. Sanki saatlerimiz varmış gibi davranıyordu. Okula giriş yaptığımız gibi üzerimiz arandıktan sonra telefonları görevliye teslim etmiştik. Herkes sınav olacağı sınıflara dağılırken, tuvalete gitmem gerekiyordu. Tuvaleti bulduğum gibi içeriye girdim. Elimi yüzümü yıkayıp, peçeteyle kuruladım.

"Sakin ol Milena. Başaracaksın. Emeklerinin karşılığını alacaksın. Sakin ol."

Heyecanımı yatıştırmaya çalışırken, daha iyi hissediyordum. Annem bugün yanımda olmak istese de, üvey babam izin vermemişti. Ona göre zaten kazanamayacaktım. Aslında tam olarak kızların okumasına karşıydı. Kız kısmı evde oturmalı ve kocasına muhtaç olmalıydı. Ama annemin kuaför işletmesine bir şey demiyordu. Çünkü eve giren parayı yemek güzel geliyordu.

Aynada kendimi incelerken, gitmem gerektiğini biliyordum. Fakat bunu engelleyen bir unsur vardı. Aynada benim yansımamla beraber başka biri daha vardı. Korkuyla arkamı döndüğümde, sert bedenine çarptım. Ellerimi lavaboya dayarken, aramıza mesafe koymaya çalışıyordum. Uzun boylu bir adam tam karşımda duruyordu. Gözlerindeki derin ifade, beni delip geçiyordu. Korkuyla kapıya doğru bir adım attığımda, eli mengene gibi kolumu sardı.

"Şimdi buradan çıkacağız ve sen tek yanlış yapmayacaksın."

Ses tonu daha çok korkmamı sağlarken, tepki veremedim. Bileğimi tutan eli sıklaştı ve biraz daha yaklaştı.

"Duydun mu beni?"

"Bırak."

Derken, kolumu kurtarmaya çalışıyordum. Sınava birkaç dakika kalmıştı. Geç kalırsam, biterdim. İnatla bileğimi sıkmaya devam ediyordu. Tepeden bana bakarken, sesi tekrar kulaklarıma firar etti.

"Sana duydun mu beni dedim!"

"Duymadım. Bu okuldan ancak ölüm çıkar. Ben sınava gireceğim! Ayrıca sen kimsin?"

Dediğimde, elini kaldırdı. Tokat atacağını anladığım gibi gözlerimi kapattım. Fakat ses yanımdaki duvardan gelmişti. Yumruk attığı eli kızarırken, içim rahatlamıştı. Hadi ama, onun için üzüleceğimi mi sandınız? Hiç tanımadığım ve beni kaçırmaya çalışan bir adam için!

"Peki o halde, bende ölünü çıkarırım."

Dediğinde, cebinden bir şişe çıkardı. İçinde lki sıvıyı mendile boşaltıp, üzerime yürüdü. Çığlığı basacağım sırada, ağzımı kapatmıştı bile. Eter kokusu boğazımı yakarken, bilincimi kaybetmek üzereydim. Kararan gözlerim değil, hayatımdı. Bitmişti işte! Sınava girecek hiçbir şansım kalmamıştı. Aynı zamanda bana ne olacağı konusunda hiçbir fikrim yoktu.

🐼

Kitabı düzenlemeye aldım. Yeni bölümler gelmeye devam edecek. Fakat birçok değişikliğin olacağını bilmenizi isterim. Umarım bu hâliyle de seversiniz.

Buzdan Mafya Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin