26. Bölüm

151K 6.9K 739
                                    

Yavaş yavaş bahar gelmiş, birkaç papatya gün yüzüne çıkmıştı bile. Dershaneye başlayalı bir haftayı geride bırakmıştım. Sıradan geçen zaman haricinde değişen bir şey yoktu. Demir, aynı Demir'di. Aramızda tartışma olmamasının sebebi; onun sakinliği değil, benim suyuna gitmemdi. Bazen dediklerini yapmak o kadar zoruma gidiyordu ki, itiraz edesim geliyordu. Fakat böyle zamanlarda aklıma düşen tek şey okumaktı. Beni bir kere dershaneden alsa, bu işin geri dönüşü olmayacağını biliyordum. 

Onun dışında Nihan ve Emir'le aramız gayet iyiydi. Batur'u ilk başta sevsemde, hastane olayından sonra bu fikrimden vazgeçmiştim. Dershanede Kıvanç, Şimal, Ali ve Şermin'le gün geçtikçe daha fazla kaynaşmıştık. Yeşil gözlü çocuğun adını da öğrenmiştim.

Hakan...

Hiç konuştuğunu görmemiştim. Öyle ki öğretmenler bile sanki özellikle ona soru sormuyorlardı. Hepsi kendi arasında anlaşmış gibiydi. Zaten Hakan'ın da dersle ilgilendiği pek söylenemezdi. Genellikle ya pencereden dışarı izliyor, ya da bütün günü uyuyarak geçiriyordu. Tabii bunun haricinde derse girmediği zamanlarda oluyordu. Tuhaftı kısacası. 

"Bugün Milena'nın numarasını almadığımızı fark ettim. Resmen bir hafta boyunca aklımıza gelmedi."

Şermin'in söyledikleriyle telaştan dudaklarımı ısırdım. Demir bahçeye giriş yapınca yine kurtarıcım olmuştu. Yanımıza doğru ilerlerken herkes telefon mevzusunu unutmuştu bile. Fakat Şermin'in bakışları bu konuyu tekrar masaya yatıracağını gösteriyordu. Demir her zaman ki gibi yanımdakilerle muhattap olmadan direkt gözlerimin içine bakıyordu. Bu durumdan rahatsız olup,

"Sonra görüşürüz arkadaşlar."

Dedim. Arabaya bindiğimizde emniyet kemerimi bağladım. Araba farklı bir yola saptığında Demir frene bastı. Torpido gözünden siyah bir bez parçası çıkarıp bana baktı.

"Seni bir yere götüreceğim ve bunun için gözlerini kapatmam gerek."

Korkuyla gözlerine baktığımda gayet ciddi duruyordu. Belki de beni bir ormana götürüp öldürecekti. Yeterince benden sıkıldığını umut etsemde, ölmek istediğimden emin değildim.

"Gözlerimi bağlamanı istemiyorum."

Dediğimde gözlerini devirdi. Bezi yüzüme doğru yaklaştırıp gözlerimi çok sıkmayacak bir şekilde bağladı.

"Aklından geçen aptalca düşünceleri okuyabiliyorum. Saçmalamayı kes ve gözlerini açma."

Sessizliğimi koruma kararı alırken yol boyunca diken üstündeydim. İçimde tuhaf bir his vardı. Demir öyle sürpriz yapacak adamlara benzemiyordu. Araba uzun bir yolculuktan sonra fren yaptı. Gözlerimi açıp Demir'in sert sözlerine maruz kalmak istemediğim için öylece bekledim. Bir süre sonra kendi tarafındaki kapının açılıp kapanma sesini duydum. Benim kapımı açıp elimden tutarak indirdi. Gözümdeki bez yavaş bir şekilde açıldığında ışığa alışmaya çalıştım. Sonra etrafımı süzdüm ve olduğum yeri fark etmemle ağzım aralandı. Bu inanılmazdı.

Şu an staj gördüğüm okulun önünde olduğuma inanamıyordum. Demir'e baktığımda hiçbir ayrıntıyı kaçırmak istemezcesine yüzümü inceliyordu. Aşk dolu, sevgi dolu... ilk defa bakışlarında bunları görüyordum. İçimde tarif edemediğim duygular baş gösteriyordu. Tarifi olmayan duygularımın sebebiydi Demir. İçimden haykıran sese kulak verdim.

Böyle bir adamı sevemezsin! Alışamazsın!

Dinlemek zorundaydım. Her geçen gün Demir'in kötü yanları arkasındaki gizli güzelliklere kapılmamalıydım. Elimi tuttuğunda dolan gözlerimi kırpıştırdım. Bu kesinlikle içimde fokurdayan duyguların dışa vurumuydu. Onları bastırmak istedikçe, ben bastırılıyordum.

Buzdan Mafya Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin