54. Final

159K 5.3K 1.6K
                                    

Bugün ya bitişimiz, ya da yeniden doğuşumuz olacaktı. Hiçbir zaman son olmasını istemedim. Daima bir yerlerde, birilerinin kalbinde yaşıyor olmayı diledim. Bir son mutlu bitse bile bitiyordu işte. Biten bir şey her halükârda kötüydü.

Demir Araf...

Bu adamla yaşadıklarımız şimdi gözümün önündeydi. Onun aşkı zehirliydi. Ya ölecektim ya da sevmeye çalışacaktım. Ölmeyi istemedim, sevmek zorunda kaldım ve hiçbir zorunluluk bu kadar güzel olmamıştı. Hiçbir çaba sarf etmeden beni kendine aşık etti. Geriye dönüp bakınca, cidden birçok konuyu aştığımızı fark ettim. Bunu ilk günlerde yaşadıklarıma dayanarak söylüyorum.

Odanın kapısı açıldığında içeriye kuaför olduğunu düşündüğüm kadın ve bizim kızlar girdi. Hepsi en az benim kadar heyecanlıydı. Gelinliği giymem için dört koldan yardım ettiler. Kuaför yanında bir elemanla gelmişti. Biri saçımı yaparken diğeri makyajımı yapıyordu. Kesinlikle abartılı bir makyaj istemiyordum. Hiçbir şey gelinliğin beyazlığını kirletsin istemiyordum.

"Milena sırf düğünüm için bile senin gözlerin gibi mavi gözlerim olsun isterdim."

Bu cümleyi kuran Şimal'di. Bu kız kesinlikle güzelliğinin farkında değildi. Mükemmel bir yüzü ve fiziği vardı. Belki de bugüne kadar gördüğüm tüm kızlardan daha doğal ve aynı şekilde daha alımlıydı.

"Kuzum senin zaten çok güzel gözlerin var."

Dediğimde tebessüm etti. Kızlar rengârenk giyinirken, aralarında bir tek ben beyazdım. Aynaya bakınca kendimi daha önce hiç bu kadar beğendiğimi hatırlamıyordum. Hiç şüphesiz gelinlik her kıza yakışırdı.

Kapı açıldığında bu defa Nurcan teyze içeri girdi. Beni gözleri dolu bir şekilde süzdü. Tıpkı gelin tarafıymış gibi içtendi. Annemin yapmadığı her şeyi o yapmıştı.

"Kızım hazırsan Demir gelecek."

Başımı sallayarak onayladım. Kızlar ve kuaför dışarı çıkarken, Demir kapıda göründü. Beni gördüğünde her şeyi yapmasını beklerdim. Ama gözlerini yumup yutkunması, bekleyeceğim son şey bile değildi. Demir'i daha önce hiç bu kadar duygu yüklü ve heyecanlı görmemiştim. Çoğunlukla duygularını ifade etmeyen maskesinin arkasına saklanırdı. Ama bugün kendini tümüyle salmış ve davranmak istediği gibi davranıyordu.

"Milena, bu kadar olamaz."

Diyerek içeri girdi ve ardından kapıyı kapattı. Attığı her adımda benimde kalbim atıyordu. O beni süzerken, bende onu süzüyordum. Giydiği siyah takım üzerine tam oturmuştu. Saçları her zamankine oranla daha özenliydi. Sakallarını kısaltmış olmasına rağmen tümünü kesmemişti. Yakışıklıydı işte, her zamankinden kat ve kat daha fazla.

"Melek gibi olmuşsun."

Dudakları alnımın üzerindeki yerini bulunca bu defa gözlerini kapatma sırası bendeydi. Sanırım şu zamana kadar en huzurlu olduğum andı. Demir geri çekilince gözlerime baktı. Fazla şefkatliydi. Gözü gelinliğin dekoltesine takılınca, kaşları çatıldı ama yine de ses etmedi. Bugün beni hiçbir şekilde kırmak istemiyor gibiydi.

"Bugün Milena Araf olacaksın."

İçten bir şekilde gülümsedi. Bunu çok istiyordu. Zaten bir erkeğin en büyük isteği sevdiği kadının, kendi soyadını taşımasıydı. Bunu Demir de çok istiyordu ve onun gibi birinin, bir yıl bile sabır etmesi mucizeydi.

"Oysa kendi soyadımı seviyordum. Demir sen benim soyadıma geçer misin?"

Dediğimde kaşlarını çattı. Zaten amacım onu sinirlendirmekti. Çünkü bugün yapacağım hiçbir şeye tepki vermeyeceğini tahmin ediyordum ve şimdi küçük de olsa bir intikam alıyordum.

Buzdan Mafya Where stories live. Discover now